Çocuklarınıza sorumluluk vermekten kaçınmayın
Andre Spicer adlı işletmeci, kızının Londra’nın doğusunda düzenlenen Lovebox Festivali’nin dışında stant açmasına izin verir. Fakat belediye yetkilileri 5 yaşındaki kıza gerekli izinleri olmadığı için 150 sterlin ceza keserler. Baba küçük kızın, bu cezanın niçin kesildiğini anlamadığından ağladığını ve üzüldüğünü ifade eder ve duygularını şöyle dile getirir: “Kızım bana sarıldı ve ‘Baba, baba, ben çok kötü bir şey yaptım’ diye ağlamaya başladı. Bunun üzerine eşyalarımızı topladık ve eve döndük.” Küçük kızın yaşadığı düş kırıklığı duyulunca belediye yetkilileri cezayı iptal ederler ve babaya kızı adına stant açması için teklif yaparlar.
Bu haberi okuduğumda zihnim bütün, işletme profesörü olan bir babanın beş yaşındaki kızını hayata hazırlama biçimi ile meşgul oldu. Zira günümüzde çocukların cam fanuslara hapsedilip, toplumdan kopuk bir hayat yaşadıklarını görmekteyiz. Ailede hiçbir sorumluluk almayan çocuk gelecek yaşantısında büyük sorunlarla karşılaşıyor. Çocuğun yaşadığı zorlukları gören aile nerede hata yaptık diye düşünmek yerine onu suçlu olarak ilan ediyorlar.
Geleneksel toplumlarda çocuklara erken yaşlarda sorumluluk bilinci verilir ve onların ailenin yaşantısına doğrudan katılmaları sağlanırdı. On yaşında bir kız çocuğu kardeşinin yemeğini yedirir, anneye yardımcı olur, odasını toplar, çantasını hazırlar, ödevlerini yardım almadan yapabilirdi. Çocuk ailenin hayata karşı verdiği mücadelenin tam ortasında yer alır ve sorumluluk almaktan kaçınmazdı. Ailenin hayatla mücadelesine katılan çocuklar evlendikleri zaman, buradan edindikleri bilgi ve tecrübeleri kuşanarak yollarına devam ederler ve bir sorunla karşılaşmazlardı.
Günümüzde yaşları kaç olursa olsun çocuklar anne babanın gözünde hiç büyümüyorlar. Üniversite çağına gelen bir genç, bireysel işlerini dahi yapmaktan kaçınıyor. Ailenin mücadelesine katkı sağlamadığı gibi ferdi sorumluluklarının bilincine de varamıyor. Genç ailenin yükünü taşımak için harekete geçmek yerine özgürleşme bahanesiyle yola çıkıyor ve başıboş bir hayat yaşıyor. Üniversiteyi bitirdiğinde iş yaşamı başlıyor ve artık genç kendi parasını kazanabiliyor. Fakat hayata dair hiçbir şey bilmediğinden ne yakınları ile bağ kurabiliyor ne de evlilik yaşantısında mutluluğu yakalayabiliyor.
Amerikalı bir işletme profesörü beş yaşındaki kızına stant açıyor ve ona hayatı tanıması ve ayaklarının üzerinde durması için destek veriyor. Bizler bu dönem çocukların yeterince oyun oynamalarının ve akranları ile birlikte vakit geçirmelerinin faydalı olduğunu savunuyoruz. Ancak kalan vakitlerde çocuk küçük sorumluluklar alarak aileye katkı sağlayabilir. Bu onunla hayatla bağını kuracak ve yeni tecrübeler edinmesini sağlayacaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.