Siyaset Ve Parti Şirktir Diyenlere 4
Ey "batıl sistemlerde siyaset ve partiler şirktir, kaçınmalıyız" diyen kardeşlerimiz, içtihadınızı bir kere daha düşününüz, zarureten siyaseti kullanmayı faydalı bulan Müslüman kardeşlerinizi "kafir" ve "müşrik" saymayınız, kardeşlik hak ve hukukunu koruyunuz.
Bir amelde kere içtihat farklılığı küfür olmaz. Zira “içtihat” demek, soruna İslam’dan çözüm arama işlemi demektir. İçtihat farklılığı aynen amelde mezhepler gibidir. Farklı mezhepte olmak tekfiri gerektirmez. Evet, yerinde tekfir önemlidir, belki gereklidir ama bu meselede ifrat da tefrit de hatadır, yanlıştır, zararlıdır. Artık sanırım “tekfir” hastalığının zararlarını bilmeyen olmaz. Varsa da sözüne itibar olunmaz. “Tekfiri tekfir etmeliyiz” sözü yerinde güzeldir.
Gelelim asıl meselemize. Zaruretler zorlar da bir parti kurma veya kurulu birisi ile anlaşma şayet davamıza hizmet edecekse, bunun bir kıymet-i harbiyesi, bir değeri ve faydası olacaksa, asıl davamıza zarar vermeden hepimiz olmasa da en azından bir kısmımız onunla iştigal edebiliriz. Bu içtihadı da "zaruretlere göre hareket etme" sayarak ve “ehveni şerreyn tercih edilir” kaidesine dayanarak asla "küfür" ve "şirk" diye niteleyemeyiz.
“Hayır, böyle bir zaruret yoktur. Şerri de asla tercih etmem” diyebilirsiniz. Bu sizin görüşünüzdür. Fakat birisi de kalkar, mesela Hayrettin Karaman gibi, Bediuzzaman Said Nursi gibi bir hoca da “evet, zaruret vardır” der. İnsanlar delillere bakabilecek ilmi kıvamda ise, bakar ve değerlendirir. Yoksa itimat ettiği bir hocanın fetvasına uyar. Siz de buna bir şey diyemezsiniz.
Geçenlerde bir camide hadis dersimiz vardı. Dersten sonra bir genç yaklaştı.
- Bir soru sorabilir miyim? dedi.
- Buyurun, dedim.
- Oy vermek caizdir diyen bir hoca, bir alim var mıdır? Dedi.
Bütün cemaat durdu, dikkat kesildi.
- Siz Bediuzzaman Said Nursi için “alim” veya “hoca” der misiniz? Dedim.
- Evet, dedi.
- Bakınız o CHP karşısında DP’ye açıktan oy vereceğini söylemiş ve sandığa giderek oy vermiştir. O öyle bir mücahit adamdır ki, caiz olmasa bunu asla yapmazdı.
- Tamam, dedi ve gitti o genç.
İnsaflı oluşunu sevdim ve dua ettim.
Geçen bir konu üzerinde Google’de arama yaparken, aradığım konunun bir formda konuşulduğunu gördüm. Bu arada bir söz dikkatimi çekti. Ebubekir Sifil Hoca ile C. Taslaman’ın tartışmasını değerlendiriyorlardı. Birisi yaklaşık ifadelerle şöyle yazmış:
“Ebubekir Sifil sünneti iyi savundu. Karşıdakinin nasıl cahil olduğunu ispat etti. İyi hoca ama müşrik düzende müşrik partilere oy vermeyi desteklediği ve kendisi de seçimlerde oy verdiği için şirke düşmüştür. Bu yüzden onu sevmem.”
Aklımda kalanı ile böyle diyordu bu efendi. Buna göre bu efendi beni de sevmez. Hem de Allah için sevmez. Çünkü ben de Allah için oy veriyorum. Allah için diyorum, zira asla kendi menfaatimi düşünerek oy vermedim. Hep İslam davası adına oy verdim.
Şimdi soralım, bu kardeşimi konuşturan ilim mi, din mi, ahlak mı?
Bu ne kibir, bu ne hava, bu ne büyük laflar?
Bu haliyle bu davaya hizmet ettiğini mi sanıyor acaba?
Yazık, kendimizi yiyoruz “dava” diyerek. İslam gibi akla ve ilme hitap eden bir din bu kadar mantıksızlığı kabul eder mi? Ama maalesef ne kadar da ilimsiz ve mantıksız Müslümanlar var!
Bu ve benzeri kardeşlerimize Allah için bazı uyarılarda bulunmayı bir borç sayıyorum. Yapalım, ama gelecek yazımızda inşallah.