8 yıl önce Mısırlı bir kadın başörtüsü taktığı için sözel tacize uğramış sonra da acımasızca katledilmişti. Bu vahşet, kendilerini özgürlükler ülkesi olarak tanımlayan Batı’da yani Almanya’da gerçekleşmiş ve olay kısa sürede unutulmuştu. Geçtiğimiz günlerde Merve El-Şerbi’nin davası vardı. Sanık işlediği cinayete bir gerekçe bulamayınca susmayı tercih etti.

Cinayet ve cinayete teşebbüs suçlamasıyla yargılanacak olan sanık hakkındaki iddianamede, sanığın Avrupalı olmayanlara ve Müslümanlara düşmanca bir bakış açısı ile bu cinayeti işlediği belirtildi. Doğrusu bu iddianame ne karşı taraf için ne de bizim hane için şaşkınlık uyandıracak bir durum. Zira Batı’nın özellikle 11 Eylül sonrası Müslümanlar aleyhine yaptığı karanlık propagandalar, halklar üzerinde negatif etki bırakmış ve Avrupa’da yaşayan Müslümanlar yerli halkın sözel ya da fiili saldırılarına maruz kalmışlardır. Bir Hristiyan ya da bir Yahudi’nin bir Müslümanı öldürmesi onlar için hiçbir şey ifade etmiyor. Müslümanları hedef tahtasına oturtan Batı zihniyeti kaos ve kargaşa ortamı oluşturarak, yeryüzünde işledikleri katliamları kamufle etmeye çalışıyorlar.

Bilindiği üzere Merve El-Şerbi’nin katledildiği günlerde, Mısır’da halk Alman büyükelçiliğinin önünde protesto yürüyüşleri yapmış, Alman mallarına boykot çağrısında bulunulmuştu. Fakat daha sonra köprünün altından çok sular geçmiş, siyasi çevreler olayla ilgili daha yumuşak açıklamalar yapmaya başlamışlardı. Zira ne yazık ki, İslam toplumları üzerlerine çöken kara bulutları dağıtacak bir bilinç ve donamına sahip değiller. Zaten yaşadığımız sorunların temelinde de bu gerçek yatıyor.

Müslümanların ümmet ekseninde birleşip, güçlü bir atak yapabilmeleri için öncelikle yaşadıkları kompleks duygusundan kurtulmaları ve İslam medeniyetini önce gönüllerinde kurmaları gerekir. Bilindiği üzere İslam medeniyeti, birey ve toplumların dış dünyalarında sahip oldukları ile değil iç dünyalarında sahip oldukları ile inşa edilip ayakta kalabilir. Bu değerlere sahip olan fertler, adalet ve merhamet gibi değerleri kuşanan ve yaşamlarını iyilik ve erdem üzere kurabilen aktif kimselerdir. İnsanlarımızın maruz kaldığı haksızlığı ortadan kaldırabilecek olan kimseler işte o kimselerdir.