Bir mesele
Birkaç gün önce batı sınırımızdaki son köy olan Sislioba’ya gittik. Dağın ve ormanın içinde. Kırklareli iline bağlı. Kırk hane ve toplam nüfus yüz on civarında. Köyün camisi var fakat hocası, müezzini yok. Ezan okunmuyor.
Hemen karşı tepe Bulgaristan. Neredeyse bitişik nizam. Tahminim üç yüz metre. Ortadan bir dere geçiyor. Hududu bu dere belirliyor. Kıyısına kadar indik. Birkaç adım ötesi başka bir ülke.
Ezanın, namaz vaktini haber vermenin ötesinde bir anlamı daha var: Burasının bir İslâm beldesi, Müslüman toprağı olduğunu müjdeliyor. Bu güzel hakikati etrafa duyuruyor.Bazıları bunu bilmiyor olabilir.
Altmış yaşını aşmış bir köy sakiniyle konuşuyoruz. “İşler nasıl” diye soruyorum. “Ekonomi bize bozuk” diyor. Aklıma ister istemez ezan meselesi geliyor.
“Bu yıl kurban iyi para etti” ile “ekonomi bize bozuk” cümlesini aynı insan söyledi. Hem de birbiri ardına.
Mücahit Küçükyılmaz’ın Şeyh ile Hükümdar isimli eserinden bir iktibas: “Bereket, nasip ve rahmetin nerede olduğuna kafa yormaksızın, gelir gider bilançolarına odaklandık.” (Sayfa 23.)
İYİ NİYETLİ BİR BAKIŞ
Bu yazdıklarımız bizi nereye götürecek?
İçinde bulunmamız nedeniyle, durduğumuz yerin ve yaptığımız işin neye karşılık geldiğini çoğu zaman bilemiyoruz. Bazen bunu bize dışardan bir kimsenin söylemesi gerekiyor.
Kıymetli bir çabanın, mühim bir yürüyüşün içinde olabiliriz. Belki tam manasıyla bunun farkında değilizdir. Gayretimizin kimlere ulaştığını ve adımlarımızın nereye gittiğini anlamakta zorlanabiliriz. Bu noktada, terazisi sağlam, adalet duygusu yüksek insanlar lazımdır. İçtenlikle dışardan bakabilen.
Konunun ikinci kısmı: Yanlışlarımız çıkabilir, eksiklerimiz oluşabilir ve görmeyiz. Göz, kendisini göremez. Tekrardan: Bize ayna olacak iyi niyetli insanlara ve onların samimi tavsiyelerine ihtiyacımız var. Kazandıklarımızı düşünürken, neyi kaybettiğimizi veya kaybetmek üzere olduğumuzu hatırlatan insanlar muhteremdir.
Bazı şeylerin kıymetini ancak elimizden gittikten sonra anlıyoruz.
ORADAN BURAYA
O insanlar, yaşadıkları toprağı yalnızca köyleri olarak görebilirler. Normaldir bu. Biz ise başka türlü bakabiliyoruz oralara. Gördüğümüz sadece bir köyden ibaret olmuyor o zaman. ‘İleri tabya’ bile diyebiliriz.
Devamı budur: Partili olalım yahut olmayalım, büyük bir camianın içindeyiz. Bulunduğumuz muhitin veya mevzinin neye karşılık geldiğini bazen unutabiliriz. İnsanları ve imkânları hor kullanabiliriz. Dikkatimiz dağılabilir. Bizi uyaran, eksiklerimizi usulünce dile getiren, tetikte olmamızı sağlayan insanları daha çok sevmeli, önemsemeliyiz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.