Bir Pazar Günü
(Aşağıdaki yazıyı Ramazanda yazmıştım. Gazeteye göndermeyi unutmuşum. Aradan üç ay geçtikten sonra da okunabileceğini ümit ederek şimdi yayınlatıyorum.)
18 Haziran pazar günü saat öğleden sonra 4 ile 7 arasında Beyazıt kitap fuarın Bedir Yayınevi standında küçük ZERRE broşürünü dağıttım, kitap imzaladım. Zikri geçen minik broşürde seksen küsur faydalı ve lüzumlu bilgi yer alıyor, iyi kağıda dört renkli basılmış.
Bu Ramazanda Müslümanlara hediye olarak basılan NİMET-İ İSLAM ve MALUMAT-I NAFİA risalesinden de dağıttım.
İkindi ezanı okununca camie gittim. Restorasyonu hala bitmedi. Ne bitmez restorasyonmuş.
Namazdan çıkarken kadınlar kısmının kafesleri ardından yaşlı bir kadının canhıraş haykırışları duyuldu. “Alamanor…ları!” diye bağırıyordu. Camide böyle laflar edilmesi canımı sıktı.
Öğrenciler, yaşlılar, hanımlar, erkekler, okumuşlar, halktan kimseler gelip kitap imzalattı.
Yaşlı bir bey, size bir ara, cemaati tenkit ettiğiniz için çok kızmış darılmıştım ama meğerse siz haklıymışsınız dedi.
Tesettürlü üniversiteli bir kız siyasetle ilgili bir soru yöneltti. Cevabım onu tatmin etmedi.
Çocuklarıyla gelen ailelere, “Onları, ileride çok para kazanmaları, lüks hayat sürmeleri için değil; iyi insan iyi Müslüman olmaları için yetiştiriniz” dedim.
Cebinde takkesi olmayan bir gence, takke edinmesi için 48 saat mühlet verdim.
Bir başkasına mürekkepli dolmakalem ve iyi bir cep defteri almasını tembihledim.
Profesör Ebubekir Sifil hocanın da bugün imza günü varmış. Geçerken selamlaştık, bu zatın Ehl-i Sünnete yaptığı hizmet büyüktür, unutulmaz.
Genç bir hakim geldi.
Liseli ve üniversiteli gençlere mutlaka Osmanlıca öğrenmelerini tavsiye ediyorum.
Gençlerimiz ilmihal kültürüne de sahip olmalı.
Süleyman efendi hazretlerinin cemaatine mensup gençler bu kültüre sahip. Onları tebrik ediyorum. Bütün Sünnî cemaatler, tarikatlar, hizipler bağlılarına mutlaka sahih ilmihal bilgisi vermeli.
Bir öğrencinin Trabzonlu olduğunu tahmin ettim, tahminim doğru çıktı. İlahiyatta okuyormuş, Ehl-i Sünnet konusunda çok hassas olmasını söyledim.
Gençlere geleneksel sanatlarımızdan birini öğrenmelerini ve mutlaka eser vermelerini tavsiye ettim.
Öğrenci (M) geldi. Yaz tatilinde hüsn-i hat temrinleri yapacak; onu sonbaharda Ayvansaray’daki çömlek ustasına göndermek istiyorum.
Allahın on dört sıfatını ezbere bilmeyen Müslümanları eksik buluyorum.
Bir grup Süleyman efendi talebesi geldi, onları halinden tanıdım.
Çok sade, tek renkli zarif bir çarşafa bürünmüş bir hanımefendiyi tebrik ettim.
Renkli bir hanımefendiye bir adet HİCAB kitapçığı hediye ettim.
Müşahedem şudur: Müslümanların bir kısmının kafası çok karışık.
Müslüman gençliği ve halkı uyarmak, aydınlatmak, bilgilendirmek, irşad ve tenvir etmek için planlı programlı ortak bir çalışma yapılmıyor.
Hiç olmazsa on belli başlı islamî cemaatin ve tarikatin bir araya gelip ortak bir ISLAH ve İRŞAD PROJESİ hazırlaması ve bunu hayata geçirmesi gerekiyor. Bu konuda hiçbir teşebbüs, faaliyet göremiyorum.
Müslümanlar nasıl birleşecekler? Nasıl tek bir Ümmet olacaklar? Başlarına, kendisine biat ve itaat edilen râşid ve kâmil bir İmamı nasıl seçecekler?..
Parçalanmışlık, bölünmüşlük, tezebzüb, çekişmeler, tefrika, irtibatsızlık, plansızlık, programsızlık böyle devam ederse, nurlu ufuklara değil, yeni bir Suriye faciasına koştuğumuzu bilmeliyiz.
Keşke islamî cemaat ve tarikatların bir kısmı bir araya gelip ortak broşürler yayınlamış ve bu Ramazanda halka dağıtmış olsalardı.
Fuardan akşam 7.30 ayrıldım. Sivaslı bir zatın barakasının önünden giderken boynuzdan yapılmış işlemeli bir tarak ile el dokuması kök boyalı eski bir yastık halısı satın aldım. Sabahleyin Feriköy antikacılar çarşısına gidememiştim, halı ve tarakla kaybımı telafi etmiş oldum.
Eve Volkan bey götürdü. İftara 45 dakika kala Mücahit ve Ömer beyler geldi. Yemek yapmağa vakit kalmadığı için dünden kalanları yedik.
Yemekten sonra LapsangSouchong (tütsülü Çin çayı) karışımı çay içtik.
Muhtar Mehmet Çoban beyle anlaşmıştık. Gece saat 10’dan sonra Mücahit bey Kadırgada onunla buluştu, çok fakir kırk kimseye 150’şer lira zekat parası dağıttık. Önceden telefonla haber verilenler parka gelip aldılar, bir kısmının evlerine gidildi.
Pahalı cep telefonu ve hurda bile olsa otomobili olanlara zekat dağıtmıyorum. Öncelikle miskinler, sonra gerçek fakirler, mülteciler. Dr. (S) beyin, Dr. (A) beyin, Dr. (M) beyin zekatları… Başka zekatlar da var. 150 lira dişe dokunacak bir para değil ama onu bir de şu bayram arefesinde hiç harçlığı olmayanlara sorun.
On buçukta dostumuz mimar İbrahim bey telefon edip geldi, sohbet ettik.
Bugün çok yorulmuştum, gece yarısından sonra yattım, bir buçuk saat sonra sahura kalktım.
Sabahleyin bir makale yazmıştım. Kitap da okumuştum. Çok şükür bugün de okudum yazdım. Bendeniz alim fazıl bilge aydın bir kimse değilim, okur-yazar bir Müslümanım.
Bu sabah, BARLA LAHİKASI’nı karıştırırken enteresan bir pasaja rastladım. Üstad’a, has hizmetkarlardan biri otuz lira göndermiş. “Üç lirasını önemli bir hizmet için ayırdım, geri kalan 27 lirayı iade ediyorum…” diyor.