Kelimelerin esrarı
Kullandığımız kelimelerin, lisanın esrarlı tesirleri (etkileri) ve neticeleri (sonuçları) vardır.
İyi, güzel, doğru kelimeleri kullananlar mutlu olur; kötü, çirkin kelimeleri kullananlar mutsuz olur.
Okulda çirkin kelimeler, küfürler işitip duran masum bir çocuk bozulur.
Açılmasını hayal ettiğim İslam Mektebi’nde, idarecilerin öğretmenlerin öğrencilere sen demesi yasak olacaktır. Öğrenciler de birbirlerine sen diyerek değil, siz diye hitap edeceklerdir.
Bunu yapmak çok mu zordur?.. Hiç de zor değildir. Dünya dili İngilizcede sen var mıdır?
Terbiyeli, görgülü bir genç bir haftadan beri görmediği arkadaşına:
- Ulan nasılsın be!.. dememelidir.
-Epeydir görüşemedik, nasılsın, inşaallah sıhhatin ve keyfin yerindedir… üslubunu kullanmalıdır.
Evimizdeki kedilerle bile tatlı, nazik, sevgi dolu bir lisanla konuşmalıyız.
-Pisicik gel bakayım, bugün nasılsın?..
Bitkilerin, insanların sözlerini ve hattâ düşüncelerini anladıklarına dair araştırmalar yapılmış, bu konuda ciddî etüdler yayınlanmıştır. Bir saksı bitkisine, “Ben bu çiçeği çok seviyorum…” denilirse (bir tür) mutlu oluyor ve daha çabuk gelişiyormuş.
“Bu çiçeği sevmiyorum, onu kopartıp atacağım” deniliyorsa (siz sakın böyle bir şey yapmayınız) mutsuz oluyormuş.
Suyun Esrarlı Kristalleri kitabının yazarı Japon Dr. Masaru Emoto, sudan başka pirinç konusunda da bir araştırma yapmış. Üç kaba pilav koymuş. Birinin kasesine pozitif, ikincisinin kasesine negatif, üçüncüye de nötr etiketi koymuş. Pozitif kaseye güzel sözler söylemiş, negatife kötü sözler söylemiş. Aradan bir müddet geçtikten sonra pozitif kasedeki pirinçler taze ve beyaz kalmış, bozulmamış. Negatif kasedekiler kararmış, küflenmiş, bozulmuş, kötü kokmuş.
Öğrencilerine bağırıp çağıran, bir öğretmen, askerlerine kötü sözler söyleyen, onları aşağılayıp tahkir eden bir subay, personeline kötü muamele eden bir müdür veya patron kötüdür.
Güzel sözler, tatlı muamele ıslah eder, kötü sözler ve muameleler ifsad eder (fitne ve fesada sebebiyet verir)
Otorite ve disiplin güzel, olumlu sözler ile de mümkündür ve bu yol tercih edilmelidir.
Medenî, şehirli, olgun, görgülü, ahlaklı, faziletli, kibar, nazik Müslümanların konuşmaları, lisanları, muameleleri güzeldir.
Yalan, gıybet, iftira, tecessüs (başkalarının gizli ayıp ve günahlarını araştırmak, öğrenmek), laf taşımak, fitne ve fesat çıkartmak kötüdür.
Kırıcı sözler kötüdür.
Müslüman muslih (ıslah eden, düzelten, iyileştiren) kimsedir.
Arkadaşının hasta babasını “Ulan baban nasıl be!” diye soran kimse kabadır, haşindir, hoyrattır.
“En son görüştüğümüzde hasta olduğunu söylediğin muhterem pederin nasıl oldular?” diye nazikçe ve kibarca sorsaydı iyi etmiş olmaz mıydı?
Dilde sadeleşme ve fakirleşme devriminden önce Türkçe çok güzel ve ince bir lisandı. 1920’lerin edebî yazılı Türkçesi bir harikaydı, bir güzellikler ve incelikler okyanusu idi. Ona dönmeliyiz.
İçtiğimiz suları, yediklerimizi bereketlendirmek için mutlaka besmeleyle yiyip içmemiz gerekir.
Başlangıçta Besmele okumalı, sonunda Elhamdülillah demeliyiz.
Hayvanların etleri, besmeleyle kesilmek şartıyla helal olur.
Salih bir insan bir bardak suya yedi kere besmele çekse, onu içen kimse inşaallah şifa bulur, iyi olur.
Bazı Müslümanların nefesleri kuvvetlidir.
Fatiha suresinin esrarından biri de, ihlasla okunduğu takdirde, hastalara şifa olması, sıkıntıya düşenlere ferahlık vermesidir.
Hasta biri, Fatiha okusa, her Fatiha’dan sonra onu, yutar gibi içine çekse, bu yaptığı, Allah’ın fazl ve keremi ile kendisine iyi gelir.
Kur’an şifadır.
Dua şifadır.
Selam başlı başına bir hayırlar, iyilikler, saadetler hazinesidir.
Bütün güzel, iyi, doğru sözlerde, kelimelerde hayırlar vardır.
Ruhumuzu karartan, hem kendimize hem başkalarına zarar veren; yalandan, iftiradan, gıybetten, laf taşımaktan, fitne ve fesat çıkartıcı söz ve yazılardan, kin ve intikamdan, hasetten, şeytanî sözlerden uzak durmalıyız.
Dilimizi, gönlümüzü iyi kelimelerle, iyi cümlelerle nurlandırmalı, bereketlendirmeliyiz.
Mutlu olmak istiyorsak, dilimize, kullandığımız kelimelere çok dikkat edelim. İyi konuşalım, iyi olalım.