Anı’dan Kanı’ya
Sanıyorum 1983 idi. Sultanahmed Binbirdirek Sarnıcı sokağında İstanbul Büyük Adliyesinin karşısında Menzil adını vermiş olduğum Yayınevime iki muhterem zât teşrif eylediydi. Çok değerli bir devlet adamı olup, İstanbul'un Cumhuryet döneminin ilk vâlisi Ali Haydar Yuluğ merhumun mahdumu Akhisar'ın unutulmaz kaymakamı Melih Yuluğ Bey önde olmak üzere kendisinden birkaç yaş büyükçe mevzun vücudlu bir ihtiyar delikanlı görüntüsünde olan isminin Emekli Albay Talat Akgül olduğunu öğrendiğim ve kendilerinin Şark Fâtihi Kâzım Karabekir Paşanın, mânevi evladlarından biri olduğunu o gün kendisinden dinlemiştim. Merhum Karabekir Paşa, kimsesiz kalmış veya bakıma ihtiyaç sahibi ailelere kol kanat geren kimselerden olduğundan, aynı şefkat eli Talat Beyefendi'ye ilk tahsili esnasında uzanmış ve girdiği askeri mekteplerden başarı ile mezun olmuş ve göz bebeğimiz TSK'ne gencecik bir zabit olarak teğmen rütbesiyle dâhil olmuş. O sıralarda Cumhuriyet kurulmuş ve 2. yılına girdiğinde, yâni 1925'de Atatürk'e İzmir'e geldiğinde tatbik olunacak bir suikast ihbarı Vâliliğe yapılır. Derhal tedbirler alınır. Vaziyet Riyaseti Cumhura bildirilir.
O sıralarda da TBMM'de Cumhuriyet Halk Fırkası karşısında, 2. gurup adıyla anılan Cumhuriyet Terakki Fırkası teşekkül etmiştir. Bu fırkanın nizamnamesinde dine saygılıyız ifadesi yer almakta olup, Cumhuriyet Halk Fırkasınca istiskale mâruz kalmaktadır. Yakın târih ile ilgilenenler hatırlayacaklardır ki, bu suikast plânlaması için, mürettep ifadesi kullanılır. Günümüz lisanına çevirirsek, sözde suikast olarak da diyebiliriz. İstiklâl mahkemelerinin ve kanunu'nun yürürlükte olduğu o günlerde İzmir'de teşkil olunan ve başkanlığına da Yunanlıların Ayvalık yönünde yaptığı işgal harekâtını başarı ile önlemiş bulunan ve yüzbaşılıktan mütekait Afyon mebusu Ali Çetinkaya söz konusu mahkemenin başkanlığına getirilmiştir.
Suikast bahane edilerek muhalif parti olan Cumhuriyetçi Terakkiperver Fırka'nın Reisi Kâzım Karabekir Paşa, Ali Fuad Cebesoy, Cafer
Tayyar Eğilmez Paşaların bu suikastda dahilleri var denerek tevkif edilmişlerdi. Dönemin Başvekili İsmet Paşa bu yanlış muameleye
müdahalede bulunmuş ve Karabekir Paşa'yı serbest bıraktırmıştır. Ancak İstiklâl Mahkemesi heyeti bu müdahaleye çok sert bir yaklaşım göstermiş, hem Kâzım Paşa'nın hem de Başvekil Paşa'nın derdest edilip, İzmir'e gönderilmesini hâmil emir gönderilmiştir. Bu hengâmeden İsmet Paşa, Atatürk'ün müdahalesiyle kurtulabilmiş ve Kâzım Paşa mevkuf olarak İzmir'e nakledilmiştir. Talat Bey mahkeme gününü şöyle anlattıydı benim yayınevinde: "Kâzım Paşa babamızın mânevi evlâdı binbaşıyı aşmayan çeşitli rütbelerden seksen zâbit bayram olmadığı halde o sabah kılıçlarımızı da kuşanarak muhakemenin kapısına geldik. Salona girdik. Herkesin gözü kılıçlarımıza takılıyordu. Çünkü resmi bayramlar dışında kılıç kuşanılmazdı.
Duruşma saati geldi. Paşa babamız başta olduğu halde mevkuflar getirildi. Hüviyet tesbitine geçildi. Reis Ali Çetinkaya, Paşa babamıza:
-Adınız. Diye sordu. Paşa babamız:
-Şark Fâtihi Karabekir Kâzım diye cevap verdi. Kel Ali Çetinkaya:
-Ben adınızı sordum. Unvanınızı değil! Dediğinde biz zabitler: oturduğumuz yerde, kılıçlarımızı şakırdatmağa, ayaklarımızı tempolu bir şekilde döşemeye vururken Kel Ali!, Kel Ali! Diye bağırıyorduk. Reis heyeti aldığı gibi kürsüyü terk etti. Daha sonra en kısa zamanda Paşalar beraat ile tahliye olundular" dedi Talat Bey. Allah Melih Bey'e de Talat Albayımızda rahmet eylesin nûr içinde yatsınlar.
MAHKEMENİN MAHABETİ
20/Ekim/2008 Pazartesi günü Silivri'de ülkemizde ilk defa hapisane içinde bulunan bir mahkemede duruşma yapılırken, ülkede çok büyük önem taşıyan adı da Ergenekon adıyla basında ve ahali arasında konan dâva Adalet Bakanının ve Adalet Bakanlığının, kendi bürokrasinin bir dikkatsizliği hasebiyle mahcup olmalarına sebep olan vak'a yaşandı. 86 sanıklı bir dâvanın 46'sının mevkuf olduğu bir dâvanın gerek sanık, gerek savunma, gerekse de sâmiin sıfatıyla hazır bulunacak sanık yakınları uluslararası basına da açık salon vazifeyi yapamaz diye düşünmeleri gerekirken, bunu kaale almamış olmamaları her halde idare etsinler yahu anlayışına takılmış olmalıdır.
Avukatların ki içlerinde yarım asırdır TC mahkemelerinde savunma mekanizmasında yer alan üstad avukatlar olduğu düşünülürse, yapılan yanlışın itirazlarla kapıdan döneceğini düşünmeliydiler. Birçok hukukçu bu vak'ayı, alınacak karar hükümlerinin temyiz safhasında neticeyi sanık lehine değiştirecek olarak değerlendirmeye şimdiden başladılar. Allah'dan Heyet-i Hakime bulduğu formülle, duruşmayı öğleden sonra da olsa sürdürmeyi başararak, mahkemenin mehabetini muhafazaya muvaffak oldu.
SAADET PARTİ 3. GENEL KONGRESİ
Geçtiğimiz C.ertesi; Sayın Recâi Kutan Beyefendi, 26/Ekim'de yapılacak kongrede, SP'nin yüksek istişare heyetinin müzakerelerden sonra kendisinin vazifeden affını istemesini kabul ve 3. genel kongreye genel başkan adayı olarak Prof. Dr. Numan Kurtuluş'u gösterdiği yolunda açıklaması her tarafta mâkul karşılandı. Bu arada tüzük değişikliği ile istişare kurulunun daha müessir bir vazife yapmak suretiyle istişareyi mühim addeden câmianın beğenisi olduğu gözlendi. Birisine bekle dediler, beklemedi. Amma Numan Bey, beklemeyi bildi ve istişare kurulunca vazife verildi. Yâni; vazife istenmez verilir anlayışı hayatiyetini sürdürdü. Hayırlı olsun.
Pazar günü SP Ümraniye İlçe teşkilâtı, sabah namazını müteakip tam kadro olarak divanını yaptı. İlçe Başkanı Sayın Hüseyin Oruç hazırlanmış pek güzel konuşmasıyla herkesi memnun etti. Belediye eski Başkanımız Mehmed Bingöl Beyefendi yine başkan adayımız olup, ahaliden büyük saygı gördüğünü gözlemliyorum. Sayın Oruç, Numan Bey'in tek aday olarak gösterilmesini "Saaadet Partisi genel başkan adayı ilân edilmiştir. Artık bize düşen onun yardımcısı olmak, delegelerin ise reylerini vazife verilmiş olana vermeleri kalmıştır" demesi pek güzeldi. Beyoğlu SP İlçe başkanı Yaşar Kangel kardeşime ulaştım ve sordum ne diyorsun? "Ağabey, vazife istenmemiş, verilmiştir. Biz bu geleneğin insanıyız istişare kurulu bu kaideyi bir daha vurgulamıştır."
Ben de diyorum ki; ben de bu birlik ve beraberlik arz eden ifadelere cân u gönülden katılıyorum. Reçete bellidir. Reçeteyi yazacak zat Numan Kurtulmuş olarak işaret olunmuştur. O da, Milli görüş belediyelerini ihya edeceğiz ve başlarken: "Nerde Kalmıştık?" diyeceğiz demek suretiyle Milli görüş belediyesi zihniyetinde cevabını milletten alacağız İnşaallah. Fiemanillah.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.