İhsan Şenocak Niçin Hedefte?
İhsan hoca kardeşimizi şahsen tanımam. Ama televizyonda izledim, bazı videolarını dinledim. Abdülaziz Bayındır baş edemeyince bıyık altından gülen müstehzi bir tavırla “maşallah Diyanete, böyle hocalar yetiştirmiş” demişti. Bir yandan onun ilmi altında ezikliğini ifade ederken, bir yanda da “beni daha çok ezme, merhamet et” der gibiydi. Ben öyle anladım.
Üstelik bu kardeşimiz kendi halinde yaşayan birisi de değil. İlim için müessese kurmuş veya kurulu bir yerde başına öğrenci toplamış, onları yetiştirmek için arkadaşları ile çalışıp duruyor. Böyle bir insan sevilmez mi?
Ne demek, ben onu bağrıma basarım. Mümkün olsa böyle insanları takke gibi başımda taşırım.
* * *
Şenocak Hoca belli ki dertli biri. İslam diyor, ilim diyor, insanımızın imanı diyor, nesillerimizin kurtuluşu diyor, ahiret hesabı diyor. İslam’a darbe vuran düşmanlarımızı biliyor ve onlarla mücadelenin en güzelini adam yetiştirmekle yapıyor.
Böyle insan taşlanmaz mı bizim ülkemizde?
Ne demek?
Linç edilir.
Ama eski güçleri yok hasımlarımızın. İşte medya ayağıyla sivrisinek gibi vızıldıyorlar, görüyorsunuz. Bugünleri gösteren Allah Teâlâ’nın lütuf ve keremine hamdolsun. Eski Türkiye olsaydı şimdi soluğu mahkemelerde alırdı. Neticesini de Allah bilir…
* * *
İhsan Şenocak Hoca bizim “muhafazakar” diye yanlış isimlendirdiğimiz hocalarımızdan. Yani sağlam hoca. Yani selefi salihine saygılı, ilimde usul ve edep sahibi, kaynak eserlerimizin kıymetini bilen, tasavvuf ve irfan hayatımızı savunan birisi.
Kim olur bunu linç etmek isteyenler?
* * *
Birincisi, Batılılaşmanın mankurtlaştırdığı insanlar. İslam’a da yabancılar, tarihimize de, medeniyetimize de. İçki içer, dans eder, kadın erkek ilişkilerinde bir Batılı gibi davranırlar. Biz sünnet diye sağ elle yerken, onlar buna gericilik derler. Çağdaş olduklarını göstermek için batılı kafirler gibi sol elle yemeyi görgü kuralı sayarlar.
Biz ve onlar, doğu ile batı gibiyiz. Hangisine yürüseniz, öbüründen uzaklaşırsınız. Onlar batıya yürüdükçe, Paris’i Roma’yı, Londra’yı, New York’u görmeyi marifet bildikçe, ballandıra ballandıra heyecanla anlattıkça, biz onlara güleceğiz.
Onlar da bize gülecekler biz Mekke, Medine, Kudüs, Şam, Bağdat, Semerkant, Buhara dedikçe. Ve başlayacaklar beyinsizliğe: “Araplara para yediriyorsunuz”.
Sanki kendileri beleş geziyorlar gavuristanda…
* * *
“Koy gülen gülsün, Hak bizi bilsin”.
Ya sana ne oluyor Ahmet Hakan? Ahmet Kekeç’in lakabını iyi bildiği ve yer yer ifade ettiği adam? Sen utanmıyor musun “bak İhsan Hoca” diye ahkam kesmeye?
Hoca “kızlarınızı üniversiteye göndermeyin” mi diyor? Yoksa “gönderin ama kılık kıyafetine, zihniyetine, hayat tarzına dikkat edin” mi diyor?
İkisi arasında dağlar kadar fark var. Hiç yüzün kızarmadı utanmadan sözü çarpıtırken, bu kadar mı battın?
* * *
İkinci bir güruh daha var onunla ve emsaliyle uğraşan. Aslında onlar İslam ile uğraşıyorlar. “İndirilmiş din” için “uydurulmuş din” ile savaşıyorlar. İhsan Hoca ve emsalini de onun bir temsilcisi görüyorlar.
Hani “Kur’an bize yeter” diyorlar ve onun üstünde başka bir hüküm verici tanımıyorlar ya. Peygambere hüküm verme yetkisi vermiyorlar ya. Allah Teâlâ’nın verdiğini Peygamberimize çok görüyorlar ya, işte onlar da uğraşıyorlar İhsan Hoca gibi alimlerimizle. Hem dünkü, hem de bugünkü alimlerimizle.
Alimler ne ki. Bu yiğitler (!) Sevgili Peygamberimiz (sav) ile savaşıyorlar.
Nasıl mı?
Anlatalım.
* * *
Kur’an-ı Kerîm’de abdest ayetleri neyi emrediyor?
Buyurun okuyun: “Ey iman edenler! Namaz kılmaya kalktığınız zaman yüzlerinizi, dirseklerinize kadar ellerinizi yıkayın; başlarınızı meshedip, topuklara kadar ayaklarınızı da (yıkayın).”(Maide 6.)
Bu ayette yüz yıkanır, kollar dirseklere kadar yıkanır, başa mesh edilir, ayaklar yıkanır diyor.
O kadar!
Peki bu ayette ağızları ve burunları yıkamak, kulakları ve enseyi meshetmek var mı?
Yok.
Her azayı üç kere yıkamak var mı?
Yok.
Ayetin üstüne bunları kim ilave etti?
Peygamberimiz Efendimiz.
Tamam, şimdi gördünüz mü ilk defa “indirilen din” üstüne kim ilave yaparak onu “uydurulan din” haline getirmiş?
!...
Söyle söyle…
Buna göre (haşa) dine ilk darbeyi vuran Resulullah Efendimiz oluyor.
Ha şunu bileydin. ..
Yetmedi!
Sen de “Peygamberimiz yapmıştır, sünnettir” diye abdest alırken ağzına burnuna su veriyor, kulak ve enseni siliyorsan, abdest azalarını üç kere yıkıyorsan, evet sen de “indirilmiş din”e ilave yaparak “uydurulmuş din” haline getirenlerden oluyorsun.
İyi mi?
Haşa!..
Şimdi anladın mı kim dini savunur gibi yaparak köküne balta vuruyormuş?
* * *
İhsan Hocaları sevmeyenler çoktur. Mesela bir de ihsan, tezkiye, huşu, batın, edep, zikir, murakabe, letaif, tasavvuf deyince kaşınanlar var. İşte onlar da uğraşıyorlar. Hani “sağa bakma şirk, sola bakma şirk” diyenler. Herkesi tekfir edenler.
Bir de İlahiyat Fakültesine çöreklenmişler var. Bu gibi hocalarla dalga geçerler. Onlardan birisi, bir fıkıh Prof’u, derse giriyor ve öğrencilere diyor ki: “Bugünkü dersimiz, başörtüsünün farz olmadığı hakkındadır.”
Bunlar hadisleri devre dışı bırakmışlar. Kur’an-ı Kerîm’i de hamur gibi keyiflerince yoğuruyorlar.
“Buyurun buradan yakın” mı diyelim, yoksa “buyurun cenaze namazına” mı diyelim?
En iyisi Allah Teâlâ’ya havale edelim, bildiği gibi yapsın.
* * *
Biz seni çok seviyoruz Şenocak Hocam. Aman böyle kal.
Bir zamanlar çok sevdiklerimiz bizi bin pişman ettiler.
Aman kardeşim aman.