McDonald’s, Starbucks, Burger King ve FG
ABD’li yazar Thomas Friedman, “sınırları içerisinde McDonald’s olan iki ülke birbiriyle savaşmaz” tezini ortaya atmıştı. Şu ana kadar sanırım bu tezi yanlışlayan bir savaş çıkmadı. Ayrıca literatüre girmiş “McDonald’slaştırma” kavramının, ekonomik olmanın ötesinde kültürel ve sosyolojik bir değişimi de ifade ettiği çok açık.
ABD’nin küresel markaları sadece ürün satmazlar. McDonald’s ve Burger King sadece hamburgerci, Starbucks sadece kahveci, Apple sadece telefoncu, CocaCola ya da Pepsi sadece içecek değildir. Bu küresel markalar, aynı zamanda ABD’nin kültür ve yaşam tarzı ihracının taşıyıcılarıdır.
Bulundukları her ülkede, McDonald’s, Burger King, Starbucks, Apple gibi markaların mağazaları adeta ABD’nin diplomatik misyonları gibidir. Bu markaların ve mağazaların dokunulmazlıkları vardır ve ABD büyükelçilikleri ya da konsoloslukları kadar korunurlar. Birçok ülkede ABD karşıtı gösteriler, ABD misyonlarının önü kadar bu mağazaların da önünde yapılır; kimi zaman mağazalar taşlanır ama daha ileriye asla gidilmez. Daha ileriye gidilmesi, bu mağazaların korunamaması, o ülke ile ABD arasında yüksek gerilim anlamına gelir.
İşte Türkiye ile ABD arasındaki gerilim tam da böyle bir küresel ABD markasının “dokunulmazlık ihlalinden” kaynaklanıyor.
FG (Fetullah Gülen), ya da FETÖ, Amerika Birleşik Devletleri’nin ürettiği, 40 yılı aşkın bir süre üzerine yatırım yaptığı, tıpkı McDonald’s, Burger King, Starbucks, Apple, CocaCola, Pepsi, Marlboro gibi dünyaya ihraç ettiği ve gözü gibi koruduğu küresel markadır.
Diğerleri hamburger, kahve, bilgisayar, kola, sigara ve telefon satıyor; peki FG markası ne satıyor?
FG, bulunduğu her ülkede, ABD ile, ABD emperyalizmiyle, siyonizmle barışık yapay bir din satıyor. Bu ürüne, “haşhaş soslu İslam” demek yanlış olmayacaktır. Kısa sürede ürünün bağımlısı olanlar, ABD’ye gönüllü ajanlık yapabilecek kadar hayranlık duymaya başlıyorlar. Kendi ülkelerinden, kendi halklarından, kendi öz dinlerinden nefret eder hale geliyorlar. Ürünün etkisiyle kendilerinden geçiyor, ruhlarını, bedenlerini, akıllarını tamamen ABD çıkarlarına adıyorlar.
FG’yi bir Türk markası, yerli malı zannedenler yanılırlar. Hammadde maalesef Türkiye’den götürülmüştür; ama ürün ve marka yüzde 100 Amerikan’dır çoktan küreselleşmiştir. Dünyanın birçok ülkesinde epeyce insan FG’nin zehrinin bağımlısı haline gelmiştir. Kazakistan, Pakistan, Afganistan, Arnavutluk, Güney Afrika Cumhuriyeti ve daha nice ülke, gençlerini sinsice zehirlemiş bu ABD markasının tehdidi altına girmiştir.
ABD’nin uzun süredir üzerinde çalıştığı, büyük yatırımlar yaptığı, azami ölçüde istifade ettiği böyle küresel bir markaya dokunulması elbette affedilebilir bir hata değildir.
Türkiye, işte bu “affedilemez hatayı” işlemiştir. Türkiye, güvenliğini ve egemenliğini açıkça tehdit eden bu ABD markasına karşı savaş açmıştır. ABD de, en hassas olduğu konuda, markalarının güvenliği ve itibarı konusunda, Türkiye’nin açtığı savaşa reaksiyon göstermiştir.
Türkiye, küresel FG markasına sadece ülke içinde değil, küresel ölçekte savaş açmıştır. ABD’nin bunu kabullenmesi elbette beklenemez. ABD, büyük ve zorlu çabalar sonucunda ürettiği bir küresel markasının, ne dünyanın herhangi bir ülkesinde, ne de Türkiye’de zarar görmesini istemez.
Türkiye ile ABD ilişkileri gerçekten zorlu bir sınavdan geçiyor. Bir tarafta, kendi ürettiği, patenti kendisine ait ve son derece işlevsel küresel markasını korumaya çalışan ABD; diğer tarafta ise, FG markasını kendi güvenliğine, egemenliğine, dış politikasına tehdit olarak gören Türkiye…
Bu sınavda geri adım atanın, taviz verenin Türkiye olmayacağı açık. Türkiye’nin geri adım atması ya da taviz vermesi, güvenliği ve egemenliğini tehlikeye atması anlamına gelir. Dolayısıyla, ister vize ambargosu, ister silah ambargosu, isterse daha ileri adımlar atsın, ABD’nin bu çekişmeden kazançlı çıkması mümkün görünmüyor.
ABD’nin yapması gereken, küresel markası FG’nin ürünlerinin defolu olduğunu kabul edip, bütün ürünleri ülkeye geri çağırmasıdır.
ABD süper güç olabilir ama Türkiye de öyle sıradan bir ülke değil. ABD-Türkiye çekişmesinde kaybı en fazla olacak olan, kuşkusuz ABD’dir.
Başta CHP’liler olmak üzere, ülkesine, milletine inancını kaybetmiş, hiçbir zaman özgüven sahibi olamamış Amerikan solcularının ve ABD hayranı anti-emperyalistlerin sızlanmalarına bakmayın siz.
“Yeni bir dünya kurulur ve Türkiye de orada yerini alır” diyen CHP Genel Başkanı İnönü’den, “Artık ABD’ye güvenemeyiz” diye kestirip atan CHP Genel Başkanı Ecevit’ten, ABD’den merhamet dilenen bir CHP Genel Başkanı’na, Kemal Kılıçdaroğlu’na geldik.
“Solcu” Kılıçdaroğlu belki hayatında hiç McDonald’s’a girmemiştir ama üzerindeki ABD menşeli FG markası pırıl pırıl parlıyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.