Hangi insan haklarından bahsediyoruz?
Mazlum halklar işgal ve katliamlara maruz kalırken, sözde ihlal edilen hakları korumak için kurulan İnsan Hakları komisyonu, Uluslararası İnsan Hakları İzleme Örgütü ve bu niyetle kurulan bütün kuruluşlar sadece olayların tespitini yapıp istatistiki bilgi vermekle yetiniyor. İslam coğrafyası yoğun işgallere maruz kalırken, bu toplumların haklarını koruma hedefi taşıyan İslam Konferansı Örgütü ve İslam İşbirliği Teşkilatı gibi kuruluşlar ise şu ana kadar yaşanan sorunlarla ilgili herhangi bir atılımda bulunmuş değiller. Anlayacağınız masum ve mazlum halkların haklarını savunacak ve yaşanan zulmü ortadan kaldıracak etkin bir kuruluş hâlihazırda mevcut değil. Bu durum zorbaların cesaretini daha arttırıyor ve katliamların ardı kesilmiyor.
Suriye Politika Araştırmaları Merkezi’nin verilerine göre 2016 yılı itibariyle çatışmalarda ölen insan sayısı 570.000’e ulaşmış durumda. BM İnsani İşler Koordinasyon Ofisi verilene göre ise Suriye’de 6.1 milyon insan doğup büyüdükleri topraklardan ayrılmak zorunda kaldı, 4.8 milyon insan sığınma talebinde bulundu. Şu an tahminen 1 milyon insan ağır kuşatma altında yaşam mücadelesi veriyor. Bölgede 117.000’den fazla kişi hükümete bağlı kişiler tarafından hapsedildi ve bu kimselerin bir kısmından hâlâ haber alınamıyor.
Suriye hapishanelerinde insanlar ağır işkencelere tabi tutuluyorlar, onlarca insan cezaevlerinde vefat ediyor. Bölgede küresel odakların beslemesi IŞİD insan kaçırma ve infaz etme gibi ağır insan hakları ihlali yapmaya devam ediyor. Hükümete bağlı taraflar ise sivilleri vuruyor, çocukları asker olarak kullanıyor, insan kaçırma gibi hak ihlallerine devam ediyor. İdlib ’de kullanılan kimyasal silah yüzlerce sivilin ölümüne neden oldu. Savaşın birinci derecede kurbanları ise her zaman olduğu gibi kadınlar ve çocuklardı. UNICEF rakamlarına göre 2016 tarihinde en az 652 çocuk öldürüldü, 850 çocuk kaçırıldı. Savaş mağduru çocukların büyük çoğunluğu ise tıbbi malzeme eksikliğinden dolayı yaşamlarını kaybediyorlar. İslam ülkeleri arasında ekonomik, kültürel ve sosyal anlamda dayanışmayı sağlamak ve ezilen Müslümanlara destek vermek için kurulan İslam Konferansı Örgütü’nün daha aktif bir girişimde bulunup kalıcı çözümler üretmesi gerekir. Fakat ne yazık ki, şu ana kadar ezilen ve yurtlarından sürülen halkların mağduriyetini ortadan kaldıracak bir oluşuma gidilemedi. Bu durum Müslümanları Batı’dan adalet dilenir hale getirdi. Oysa büyüklerimizin de dediği gibi düşmandan asla dost olmaz….
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.