Okullar diploma dağıtma merkezi mi?
İlkokula başladığım yıllarda ülkemizde okur-yazar oranları çok önemliydi. Bu oran arttıkça insanımızın eğitimseviyesinin arttığı düşünülürdü. Giderek okur-yazar olmanın bir anlamı kalmadı. Çünkü daha önceleri ehliyet almak için okur-yazar olmak yeterliydi ama artık ilkokul diploması aranıyordu. Dolayısıyla ilkokul mezunlarının, ardından ortaokul, daha sonraları da lise ve lise seviyesi meslek okullarından mezun olanların oranları önem kazanmaya ve övünç kaynağı olmaya başladı. Gelinen noktada artık ilk ve ortaöğretim mezunları fazlaca dikkate alınmayarak üniversiteve yüksekokul mezunları önemsenmeye başlandı. Bunun içinde özel ve resmi üniversitelerin sayısı 180’e ulaştı.
Artık gençlere hedef olarak üniversite bitirmek gösterilmeye başlandı. Çünkü eğitimli olmaktan anlaşılan husus üniversite diplomasına sahip olmak. Bu yaklaşımın doğruluğu ya da yanlışlığı üzerinde duracak, yüksek eğitimin önemsizliğini vurgulayacak değilim. Üzerinde durmak istediğim husus eğitim ve öğretim kavramlarının birbiri ile karıştırılmış, her diploma sahibinin eğitimli kabul edilmesiyle ilgili. Bir bakıma eğitim ve öğretime yüklediğimiz anlam giderek aynileşince ister istemez her diploma sahibi aynı zamanda öğretim ve eğitimden geçmiş oluyor. İşte bu noktada eğitim ve öğretimin farklılığına dikkat çekmek istiyorum. Denebilir ki, eğitim ve öğretim birbirini tamamlayan iki kavram ve alandır. Buna hiçbir itirazım yok. Ama okulların görevi -buna sonraları kurslar da eklendi- yapılan iş sadece öğrencilerde bilgi depolamaktan ibaret kalınca bugün gelinen noktada eğitim ve öğretimde sürekli bir şekilde yeni arayışlar gündeme geldi. Sadece, sınavlarda yapılan değişikliklerde 50-60 yıl önceki sistemlere dönüldü. Ancak gidilen yolun yanlışlığının anlaşılmış olması eğitim ve öğretim sisteminin yanlışlığının anlaşıldığı anlamına gelmiyor. Çünkü hâlâ okullarda öğretim ön planda, eğitim ise arada kaynıyor.
Sınavlarda sorulan sorularda nispeten klasiğe dönülmesi yararlı olmakla birlikte bir emirle sistemin değiştirilmiş olması, bu sene yeni uygulamaya göre sınava gireceklerin aleyhine olacaktır. Bu bakımdan sınav sistemindeki değişikliğe gitmeden bir hazırlık yapılmalı ve yeni sisteme öğrencilerin hazırlanmasını sağlayacak zaman ayırmak gerekiyordu.
Bu arada eğitim öğretimin birbirinin ayrılmaz ve tamamlayıcı unsuru olduğunu görerek sistemin buna göre dizayn edilmesi gerekiyor. Aksi halde tüm gençleri diplomalı yapmak eğitimli yapmak anlamına gelmiyor. Çünkü öğretim yeni bilgilerin verilmesi ise eğitimin alınan bu bilgilerin gençlerimiz tarafından özümsenmesi, haytalarında kullanabilir hale getirilmesidir. Kaldı ki, eğitimden uzak öğretim bu ülkenin gençlerini yıllarca farklı kültür ve toplumlara benzetmeyi marifet bilmiş, bunun sonucu olarak kendi kültürüne ve topluma yabancılaşan gençler yetiştirilmiştir. Bu yolun çıkmaz olduğu artık çok açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. Bu bakımdan gençlerimiz her türlü bilgi ile donatılırken, kendi değer yargılarından kopmamalı, temeli bizim tarihin derinliklerinden bu yana gelen değerlerimiz oluşturmalı, bu temelin üzerine yeni bilgiler eklendiğinde eğitim ve öğretim gerçekleşmiş olacaktır. Aksi halde bizimle alakası olmayan birtakım bilgiler ve değerler çocuklarımıza mutlak doğrularmış gibi yüklenmeye devam edildiği sürece kendi değer yargıları ile düşünen ve yorumlayan değil, başka kültürlerin papağanlarını yetiştirmiş oluruz. Şimdiye kadar böyle geldi ama bundan sonra böyle gitmeli, okullar diploma dağıtan kurumlar olmaktan çıkartılmalıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.