Gidilecek yol bellidir
Avrupa Birliği Episkoposlar Konferansları Komisyonu ve Vatikan’ın işbirliği ile düzenlenen Avrupa’yı yeniden düşünmek başlıklı konferansta söz alan papa Avrupa’nın birdiyalog merkezi olması gerektiğini ve Hristiyanlarla Müslümanlar arasında ortak bir anlayışın geliştirilmesi yani bir dönem sıklıkla dile getirilen “dinler arası diyalog”a katkıda bulunulması gerektiğini dile getirdi. Bilindiği üzere geçmiş dönemde malum kişiler öncülüğünde dinler arası diyalog adı altında toplantılar düzenlendi ve bu konuda telkin ve teşvik çalışmaları yapıldı. Ne yazık ki aklıselimdir dediğimiz birçok kişi bu toplantılara destek vermekten kaçınmadı. Oysa dinler arası diyalog söylemi, tıpkı demokrasi, eşitlik özgürlük kavramları gibi küresel baronların İslam toplumları üzerinde kurdukları tuzaklardan sadece biriydi. Şimdi elinizi vicdanınıza koyup söyleyin; Ortadoğu’da taş üstünde taş bırakmayan güruhlarla bizim diyalog kurma imkânımız kalmış mıdır? Bugün İslam coğrafyasında ağızları süt kokan onlarca bebek, genç , yaşlı katledilirken biz kiminle ve hangi gerekçe ile diyalog kuracağız? Oğullarımızı katleden, kadınlarımızın ırzına geçen, çocuklarımızı açlığa maruz bırakan, topraklarımızı işgal eden bu zihniyetle biz nasıl bir diyalog kuracağız? Söyler misiniz bizim değerlerimizi katleden bu hainlerle insanlığın hangi ilkesinde buluşabileceğiz?
Peki, geçmişte ve günümüzde Müslüman halkların bu toplumlara karşı ne gibi bir husumeti oldu ki, böyle bir şeye ihtiyaç duyar hale geldiler? Resulullah Medine ’de farklı inanç ve kültürlere sahip bireylerle insani eksende iletişim kurmuş ve onlarla nasıl diyalog kuracağımızı zaten bizlere göstermiştir. Allah’ın Resulü Medine’de Müslümanlarla birlikte otururken önlerinden geçen bir cenaze önünde ayağa kalktı. Onun bu tutumu karşısında “Ya Resulullah ölen bir Müslüman değildi” denilmesi üzerine “o da bir can taşımıyor muydu?” diyerek insanlar arasındaki en temel asgari müşterek olan insan olma niteliğinin önemini vurgulamıştır.
Hazreti Peygamber Medine’de Müslümanlarla bir arada yaşayan gayr-i Müslimlerin can, mal, ırz ve din özgürlüklerini garanti altına almış bu insanlarla insani ilişkiler kurmuş, ticaret yapmış ve onların haklarını korumuştur. Resulullah sadece Müslümanlar arasında değil gayri Müslimler arasında da adaletle muamele eden ve orta yolu savunan bir önder olmuştur. Bu kişilerle sosyo-ekonomik ilişkilerini sürdürmüş hatta borç alış verişinde bulunmuştur. Fakat ümmetini onların kültür ve geleneklerinin taklit edilmemesi için uyarmış ve bu konunun önemini vurgulamıştır.
Bizim ister kişisel olsun ister siyasi ya da sosyal olsun farklı inançlara sahip kişilerle nasıl iletişim kuracağımızı Resullullah yaşayarak bizzat göstermiştir. Fakat bu zümrelerin bizimle iletişim kurmaya niyetleri filan yok, onlar İslam toplumlarında yaymaya çalıştıkları ılımlı İslam projesini aktif hale getirebilmek için çaba gösteriyorlar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.