Şimdiden sonra ne olacak?
ABD’nin Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıma kararına tepki gösteren İslam ülkelerinin liderleri geçtiğimiz günlerde İstanbul’da bir araya geldiler. Zirveye 48 ülkeden katılım gerçekleşti. Liderler Kudüs’ün kurtuluşu için çağrı yaptılar ve ümmet bilincinin yeniden diriltilmesi gerektiğini vurguladılar. Müslümanların fikir birliğine varıp mevcut konumlarını güçlendirmeden Kudüs’ü ve işgal altındaki Filistin topraklarını kurtarma imkânının olmayacağını açıklayan liderler, ABD-işgalci İsrail işbirliği ile yapılan açıklamalara karşı tepkilerini ortaya koydular.
Türkiye’nin böyle bir toplantıya öncülük yapmış olması Müslüman halkların moralinin yükseltilmesi ve cesaretlerinin artması yönünden önemlidir. Ancak bu yeterli değil. Zira mahallemizde çocuklarımız acımasızca katlediliyor ve bizler sadece buğz etmekle yetiniyoruz. Bunun ötesine gidecek imkâna sahip değiliz, olamıyoruz… Peki, ama neden?
Hoşumuza gitmese de kabul etmeliyiz ki, bilim ve teknolojinin babaları ağırlıklı olarak karşı mahalleden çıkıyor. Adamlar bu marazi zihniyetlerini iktidar kılabilmek için teknolojide, bilimsel keşiflerde ve ticari alanda etkin olmanın şart olduğunu düşünüp, var güçleri ile çalışmışlar. İslam toplumları ise bilimsel çalışmalara karşı epey zaman mesafeli durmuş ve var olan geleneksel öğelerle yetinmenin daha uygun olduğuna inanmışlardır.
Bugün İslam toplumlarının düşünsel anlamda birlik olmaları tek başına yeterli değildir, bunun yanında bilimde, teknolojide, sanatta ve insanlığa fayda getirecek bütün çalışmalarda yol kat etmek zorundadırlar. Şimdi bu ifadelerim karşısında “bilim adamlarının çoğu Müslümanlardan çıktı fakat Endülüs’te temeli atılan bilimsel çalışmalar Avrupalılar tarafından çalındı” diyen kardeşlerim olacaktır. Peki, ama elin adamı sizin çalışmalarınıza sahip çıkarken eliniz armut mu topluyordu? Neden izin verdiniz?
İslam İşbirliği teşkilatının Kudüs davası için bir araya gelip istişarede bulunmaları elbette olumlu bir gelişme. Ancak yapılan değerlendirmelerin neticesinde, Müslümanlar hem Kudüs’e sahip olmalı hem de ezilen halkların haklarını korumalıdırlar. Bunun için sanırım daha güçlü ve daha istikrarlı adımlar atmaya ihtiyacımız var.
Selahaddin Eyyübü Kudüs’e sahip olduğunda Müslümanlar bugünkü gibi fikir ayrılığına düşmüş ve birbirlerinden uzaklaşmışlardı. Kudüs’ün fethi müminleri ümmet ekseninde birleştirmiş ve güçlendirmişti. O gün olduğu gibi bugün de Kudüs’ü bu işgalden kurtaracak ve insanlığa adalet mesajı verecek bir öncüye ihtiyaç vardır. Bu bir gerçek!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.