Küresel kriz!.. Reel mi, Sanal mı?
Değinilmesi gereken, yorumlanması gereken o kadar çok "konu" var ki, inanın yetişemiyorum... "Şöyle bir değinip geçmek" benim tarzım olmadığı, her olayı "çeşitli boyutları"yla irdelemek gibi bir adetim olduğu için, birçok "gündem" konusu, arada kaynayıp gidiyor... TÜSİAD Başkanı ve aynı zamanda "Aydın Doğan'ın kızı" olan Arzuhan Yalçındağ ile "Koç Holding Başkanı" ve aynı zamanda "Rahmi Koç'un oğlu" olan Mustafa Koç'un "küresel kriz"le ilgili sözleri de öyle oldu... Onlara değinmeye pek fırsat bulamadım... "Aktüalitesi geçmiş" olsa da; bu sözlere değinmeye ancak fırsat bulabildim...
Bu sözlerin değerlendirmesine geçmeden önce, "küresel krizin perde arkası" ile ilgili küçük bir anekdot aktarmak istiyorum.
Önceki günkü Vakit'in 7. sayfasında yayınlanan yorumu herhalde okumuş olmalısınız... Arkadaşımız Halil Çelik'in BAE'de yayınlanan El Beyan gazetesinden yaptığı çeviride, bir başlık dikkati çekiyordu:
"Mali kriz, Yahudi komplosu mu?"
El Beyan yazarı Ahmed Amrabi, bu iddiasına kanıt olarak Lehman Brothers adlı bankayı gösteriyor!..
ABD HAPŞIRSA, BİZ NEZLE OLUYORUZ!
Biliyorsunuz, "küresel kriz bombası" ilk olarak bu bankada patladı... "Bu bankanın batması"ndan sonradır ki, "batış bombaları" peşpeşe patlamaya başladı...
ABD'yi saran kriz dalgası, daha sonra Avrupa'ya sıçradı ve orada da "banka"lar batmaya başladı...
Biliyorsunuz; ABD ve Avrupa, bu küresel krizin önüne geçebilmek için kesenin ağzını açtı ve "batan bankaları kurtarabilmek" için "2 trilyon dolar" civarında para pompaladı... Buna rağmen "kriz" durdurulamadı... "Borsa"lar halen düşüyor, "dolar" sürekli tırmanıyor!..
"Küresel Malî Kriz"e sebep olarak, ekonomilerin "üretime dayalı" olmayışı, yani aslında "reel ekonomi" yerine "sanal ekonomi" uygulanması gösteriliyor!..
Galiba, doğrusu da bu!..
Her şey "kâğıt" üstünde!..
Ülke ekonomileri "üretimden kazanmaya" göre değil, "paradan para kazanmaya" göre programlanmış!..
Böyle olunca da;
En ufak bir sallantıda, hem "banka"lar, hem de "borsa"lar, ya zangır zangır titriyor ya da çöküyor!..
Tabiî, ABD hapşırsa, "nezle" olan, biz oluyoruz!..
LEHMAN BROTHERS NASIL BATTI?
İşte "dev Amerikan şirketi" olarak lânse edilen Lehman Brothers bankası da, batan bankalar arasında..
İyi de;
Lehman Brothers adlı bu dev ABD bankası, niye ve nasıl battı?..
İşte Vakit'te yayınlanan "Halil Çelik'in çevirisi"nde bu soruya cevap olabilecek iki sebep vardı.
Birinci sebep, İsrail gazetesi Yediot Ahranot'ta da yer alan, "Dünya ekonomilerini Yahudilerin tahrip ettiği" ile ilgili şu iddia idi:
"İsrail gazetesi Yediot Ahranot'a göre, Lehman Brothers bankasını 19. yüzyılda ve tam olarak 1850 yılında bir grup Avrupalı Yahudi göçmen kurmuş... Gazete, bankanın müdürlerine yöneltilen suçlamaların; çalışanların hesaplarıyla oynamakla sınırlı kalmadığını ve mevduat sahiplerinin paralarını çalıp gizliden İsrail'e göndermeye kadar uzandığını ilave ediyor. Sonrasında ise bu müdürler sessiz sedasız Yahudi devleti İsrail'e göç ediyorlar.
İlginç tesadüf ki; bankanın 19. yüzyıldaki kurucuları da, Alman Yahudileri!.."
Bu iddia, bir "ciddi ve etkin İsrail gazetesi"nde yer alıyorsa, üzerinde ciddi ciddi durulmalı diye düşünüyorum...
Bir başka iddia da şu:
"ABD'den kaçırılan" paralar halen "Üç İsrail bankasının hesabında"ymış iyi mi?..
Sizin anlayacağınız;
Tıpkı Türkiye'deki "banka hortumlamaları" gibi; Lehman Brothers başta olmak üzere, Amerika'da da "bankaların içi boşaltılıyor" ve sonunda, batan bankayı kurtarmak "ABD halkı"na kalıyor!..
Aslında "batan"(!) İsrail bankalarının parası, bir başka İsrail bankasının hesabına geçiyor, o da, ayrı bir mesele!..
Malûm, "çok yemek"ten "obez" olan Amerikan halkı, herhalde bu "İsrail dolması"nı da yiyecektir!..
Ki, yiyor da!..
BARACK OBAMA’YA GÖZDAĞI MI?
Küresel krizin "nasıl" çıktığını az-çok anlatabildim herhalde... O halde, bir de "neden" sorusunu soralım... Evet, bu kriz "neden" çıktı?..
Şahsen ben; "kriz" ile "ABD seçimleri" arasında bir "bağ" olduğu kanaatindeyim...
Bildiğim kadarıyla;
"Yahudiler" başta olmak üzere "Neocon"lar ve ABD derin devleti, "Barack H. Obama'nın başkan olması"nı istemiyor!..
Obama yerine John McCain gelsin istiyorlar... Ne var ki; "değişim" isteyen ve icraatları arasında "Irak'tan çekilme" de bulunan Obama, şu anda McCain'in 8-10 puan önünde!..
Yani, McCain'e destek yok!..
Obama geldiğinde, "istediği gibi at oynatamayacaklarını" düşünen "Yahudi"ler, bana öyle geliyor ki; "kriz" ile Obama'ya "gözdağı" vermek istiyorlar!..
Hemen söyleyeyim;
Bunun böyle olduğuna dair bir kanıtım yok... Ancak "kriz fotoğrafı"nı iyi okuyunca, böyle bir kanaate kapıldım...
Özellikle de Lehman Brothers bankasının "batış(!) şekli"nden ve "içi boşaltılan banka"nın paralarının yeniden bir İsrail bankasına yatırıldığı gerçeğinden sonra!..
Şunu da ekleyeyim:
Bence, adına "küresel kriz" denilen bu kriz, "reel" değil, tamamen "sanal" bir krizdir.
Ve bu kriz, "ABD seçimlerine kadar" devam edecektir... "Paraya hakim" olan, dahası "paraya hükmeden" bir avuç Yahudi, eğer Barack Obama'yı dize getirebilir ve onunla "uzlaşma" yolu bulabilirse, bilesiniz ki, "kriz" anında biter!..
Olan "keriz"lere olur!..
Uzlaşma sağlayamazlar ise, "pes ettirinceye kadar" krizi körüklerler!..
Dedim ya, benim kanaatim böyle!..
Zira, "1929 krizi"nde de böyle olmuştu!..
YENİ KRİZ SÖYLEMİ: DIŞ BORÇ!
ABD'deki krizin "neden"ini ve "nasıl"ını böylece ortaya koyduktan sonra, gelelim bunun Türkiye'deki "yansıma" ve "yankı"larına!..
Malûm; "ABD batıyor" görünüyor ama, her nasıl oluyorsa oluyor, "ABD doları çıkıyor!"
Merkez Bankası'nın "müdahale" anlamına gelebilecek "girişim"lerine rağmen, dolar, "1.700 YTL'yi" bulmuş durumda!..
Yadırgamamak gerekir...
Çünkü ABD "hapşırdığı" zaman "nezle" olan Türkiye olur!..
"ABD'ye bağımlılığın" tabiî bir sonucudur bu!..
Ve ayrıca, "Borsa'nın yüzde 70'i yabancıların elinde" olunca, olacağı budur!..
Ne var ki; "Kurtlar dumanlı havayı sever" misali, böyle "puslu hava"larda ortaya çıkıp, "krizi ranta çevirmeye çalışanlara" çok dikkat etmek gerekir!..
Kimdir o, "krizi ranta çevirmek" isteyenler?..
Elbette "TÜSİAD'çılar"dan başkası değil!..
TÜSİAD Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ ile Koç Holding Başkanı Mustafa Koç'un yaptıkları "çıkış"ı çok iyi okumak lazım.
Dediler ki;
* "Dünyadaki bu sallantının Türkiye'yi etkilemeyeceğini söylemek olacak şey değil... Bütün belirtiler, dünyadaki daralmanın Türkiye'de de şiddetle yaşanacağını söylüyor ve bu hakikaten bizi çok tedirgin ediyor."
* "Reel sektörün açık pozisyonu çok önemli... Reel sektörün herhangi bir ödeme sıkıntısına girmesi, ciddi bir sıkıntı oluşturabilir!..
Buna çok dikkat etmek ve yakından takip etmek lazım... Tabiî ki iyimser olmak gerekiyor ama gerçeklerden uzak kalmamak lazım. Bence hükümetin biraz daha proaktif olup... Mesela bir IMF stand-by anlaşması, bugün psikolojik de olsa etrafı çok rahatlatabilir."
Ben "ekonomist" değilim... Dolayısıyla, bu sözün "ne anlama" geldiğini bilemem... Ancak, işin uzmanı "ekonomist"ler diyorlar ki;
* "Reel sektörün 143 milyar dolar dış borcu olduğu söyleniyor... Bu borcun küresel kriz sırasında Türkiye açısından büyük sorun yaratacağı iddia ediliyor... Hatta bu tezin ardından gelen 'çok tedirginiz' gibi açıklamalar, konunun ekonomi üzerinden, örtülü siyasi muhalefet yapıldığını, kişisel hesaplara kadar uzandığını gösteriyor!.."
DIŞ BORÇ YAPMANIN 4 YOLU
Sözün özü;
Ekonomistler, "reel sektörün 143 milyar dolarlık dış borcu olduğuna" inanmıyorlar... "Şişirilmiş borç"ların nasıl olduğunu da Star'dan Oğuz Karamuk, geçenlerde şöyle izah ediyordu:
* İşadamı, cebindeki 1 milyon dolarını şirketine sermaye olarak koymak yerine, yurtdışına gönderir... Yurtdışına çıkan para Seyşeller, Hollanda Antilleri ve Virgin Adaları gibi vergi cennetlerine transfer edilir.
* Burada hukuk büroları aracılığıyla bir şirket kurulur. Kurulan şirket kâğıt üzerinde ve işadamına ait değildir... Daha sonra yurtdışına çıkan para, bankacılık sistemi aracılığıyla işadamının Türkiye'deki şirketine kredi olarak gönderilir.
* İşadamının Türkiye'deki şirketi aldığı dış borç karşılığında, yüksek faiz öder. Faizi kazanan; işadamının vergi cennetindeki kendi şirketidir. Türkiye'deki şirketi ise faiz gideri ile kur farkını, gider olarak gösterir ve kazancından düşer.
* Türkiye'deki firma patronunun dışarıdaki şirketine ödediği faiz gideri ölçüsünde düşük kâr gösterdiği için devlete ödeyeceği vergi de azalır. Şirket yüzde 20'lik Kurumlar Vergisi, patronu da yüzde 15 oranındaki Gelir Vergisi Stopajı'ndan kurtulur. Maliye ise her 100 YTL'lik kârda 32 YTL vergi kaybına uğrar...
Şimdi anladınız mı "143 milyar dolarlık" dış borcun nasıl yapıldığını?..
Tam bir "Ali Cengiz" oyunu!..
Borcun, aslında "20 milyar dolar civarında" olduğu, "borç" gibi görünen diğer miktarın ise, "işadamlarının kasasında" bulunduğu hatırlatmalarını da hemen aktaralım!..
Buna, "kendi ülkesine kazık atma" demezler mi?.. Bu oyunu oynayıp; "Borcumu hükümet ödesin" diyen "uyanık"lara, siz olsanız şöyle demez misiniz;
"Nasıl borç yaptıysanız, öyle ödeyin!.. 70 milyon insan sizin borcunuzu ödemek zorunda mı?.."
Bana kalırsa, "krizi ranta çevirmek isteyenlere" karşı hükümet de uyanık olmalı ve "batık bankalar" olayında olduğu gibi, "uyanık işadamları"nın borcunu(!) "milletin sırtına" yıkmamalıdır!..
Ben bunu bilir, bunu söylerim!..
Aaa, patron okuyormuş!
Aradan uzun yıllar geçti... Belki hatırlarsınız... Emin Çölaşan; şişine şişine, "Benim yazılarıma sansür uygulanmaz!.. Uygulandığını ispat etsinler; şerefim üzerine söz veriyorum, hemen bırakırım yazı yazmayı" diyordu... Daha sonra, "Patron Simavi"nin, Emin'in yazılarından bazı bölümleri "makasladığını" hatırlattığımızda; işi pişkinliğe vurup, "Aaa" demişti; "Aaa, çok sevindim... Demek ki patron, benim yazıları okuyormuş!!!"
Aradan yıllar geçti... Bir süre sonra "Turgay Ciner'in gazetesine transfer olacak" olan "köpeğini kaşıyan adam" yani Bekir Coşkun; geçenlerde "Aydın Doğan'la papaz olan" Emin Çölaşan lehine mahkemede tanıklık etmiş ve demiş ki; "Evet, Hürriyet'te sansür uygulanıyor... Hepimizin yazıları sansürleniyor... Benimkiler bile!"
Bu durumda Emin'den "istifa" etmesini isteyemem... Çünkü o; zaten "Hürriyet'ten kovuldu" ey halkım!..
Peki, ya diğerleri?.. Evet, "köpeğini kaşıyan adam" ve diğerleri ne diyecek?.. "İstifa" mı edecekler, yoksa "Aaa, patron bizim yazılarımızı okuyormuş!" deyip, işi pişkinliğe mi vuracaklar?!?..