Asgarî Ücretle Geçinilir mi?
Asgarî ücretle geçinilir mi?.. Bazıları ter ter tepinerek geçinilmez diyor. Sakin olsunlar, dengeli makul mantıklı sağduyulu olsunlar, yaygarayı bıraksınlar ve doğru cevabı öğrensinler: Bu asgarî ücretle hem geçinilir, hem geçinilmez.
Bazı şartlarda geçinilmez, bazı şartlarda geçinilir.
İstanbul’da, büyük şehirlerde kira ödeyerek geçinilmez.
Küçük bir yerde yaşıyor, kendi evi var, bahçesi, tavukları, süt veren bir keçisi var, o zaman geçinilir.
Doğal gazla ısınarak geçinilmez.
İsraflı bir hayat tarzıyla geçinilmez.
Cebinde üç bin liralık lüks statü telefon ile geçinilmez.
İslam’ın kanaat ahlakı ile geçinilir. Kanaat asgarî ücreti bereketlendirir.
Bendenizin 1500 lira kadar bir emekli maaşım vardır. Bu para ile geçinemem.
Türkmenistan’a, Özbekistan’a göç etsem, basit bir evde oturmak şartıyla bu gelirle çok güzel ve rahat geçinebilirim.
Hele, İstanbuldaki evimi kiraya versem, parası her ay oraya gönderilse, paşalar gibi geçinirim.
Sistem âdil olsa, insanlar kanaat ile yaşasalar, ayda 1500 lira ile geçinilir.
Türkiye’nin bugünkü sisteminde, düzeninde herkes memur ve işçi olmak istiyor.
Öğretmen sayısı bir milyon iki yüz bini geçmiş… Sırada, daha bir milyondan fazla öğretmen adayı var. Kapıları açsalar dört-beş milyon öğretmenimiz olur.
Liseler ve üniversiteler memur adayı ve işsiz yetiştiriyor.
Sistem yeterli miktarda üreten ve müteşebbis (girişken) yetiştirmiyor.
Okuyan (ne kadar okuyorlarsa) köy çocukları artık çiftçilik ve hayvancılık yapmıyor.
Kendi işini kurmak zihniyeti yok.
Ülkenin trilyonlarca dolarlık sermayesi meskene, betona, otomobile, mobilyaya, giyim kuşama, yazlığa gömülmüş, dondurulmuş vaziyette.
Güney Kore’nin yaptığının tam tersini yapıyoruz. Onlar harıl harıl üretiyor, dünyaya satıyor; biz harıl harıl tüketiyoruz.
Sıcak para, ılık para, soğuk para, yüksek faiz alçak faiz (aslında faizin her türlüsü alçaktır) felsefesi bizi batırıyor.
Bugünkü asgarî ücretle geçinilmezmiş… Bırakın bu palavraları yahu!.. Devlet ilan etsin, asgarî ücretle bir milyon memur ve işçi daha alınacak diye, bir milyon değil, üç milyon kişi, birbirini ezercesine talip olur, izdihamlarda ezilip ölenler olur.
Yanlış olan ücret politikası değil, zihniyettir. Zihniyetin ne olduğunu doğru dürüst bilen var mı?
Yunanistan, millî zihniyeti yüzünden battı.
On milyon Yunanlı, öğlen olunca ikindiye kadar keyf uykusuna çekiliyordu. Gel keyfim gel yaptılar ve battılar.
Ülkemizde büyük sayıda Gürcistanlı, Özbekistanlı, başka ülkelere mensup çalışan var. Onlar, genellikle asgarî ücretle, bazen daha azına çalışıyorlar ve hallerinden çok memnunlar.
Asgarî ücretle geçinememek, işsizlik, herkesin memur olmak istemesi, kişisel girişimciliğin dumura uğraması sebep değil neticedir. Hepimiz sebeplerle neticeler arasında farkı öğrenmeliyiz. Neticeleri bırakıp sebepleri anlamaya yönelmeliyiz.
Olumsuzluklara çare ve çözüm bulmalıyız.
Millî zihniyet ve felsefe değişmelidir.
İdeolojik eğitim sistemi değiştirilmeli, yerine, Singapur’dan örnek alınarak yepyeni işe yarar bir sistem getirilmelidir.
Liselerde, okumaya istidadı olmayan herkesi okutmak bir intihardır.
Almanya bizim gibi yapsaydı batardı.
Türkiye eğitimini öyle değiştirmeliyiz ki, uluslararası PISA yarışmasında dünya birincisi olmalıyız.
Sadece ve sadece çok akıllı, başarılı, ehliyetli, liyakatli, istidatlı gençlerimizi mükemmel liselerde ve üniversitelerde okutmalıyız.
İyi güzel şeyler okutup öğretmeliyiz ve okuyup öğrenenler bunları hayata uygulamalı.
Çok sıkı ve çok zor liselere giriş imtihanlarını veremeyenler meslek eğitimine yönlendirilmelidir. Almanya böyle yapıyor.
Liselere çok zor bitirme ve bakalorya imtihanları konulmalıdır. Başaramayanlara diploma verilmemelidir.
Eğitimde popülist politikalar bir ülkeyi batırır, mahv eder.
Öyle liselerimiz olmalı ki, bütün dünyadan öğrenci gelmeli.
En birinci lisemiz, İngiltere’deki Eton kolejinden üstün olmalı.
PISA birincisi Singapur, bir heyet gönderip Türk eğitiminin harika üstünlüğünü incelemeli.
Matematik ve fen bilgileri de lazımdır ama sadece onlarla olmaz.
Liselerimizde yazılı, zengin, edebî, engin Türkçeyi öğretmeliyiz.
İngilizler Shakespeare’i okutup öğretiyor, biz Fuzulîyi öğretmeliyiz.
Singapur’u Singapur yapan Lee KuanYew Cambridge mezunu süper zeki, süper kültürlü bir dâhiydi.
Türkiye bugünkü genel kültür seviyesi ile düze çıkamaz.
Türkiye’nin çok yüksek beyinlere ihtiyacı vardır.
Dünyanın her yerinden süper beyinler devşirip hizmet ettirmeliyiz.
İçinde bostan beygirleri gibi gözü kapalı dönüp durduğumuz fasit daireleri (kısır döngüleri) kırmalıyız.
Bizdeki bazı vasıflı istisnalar kuralı bozmaz.
İngiltere imparatorluğunu yitirdi ama kültürünü ve eğitimini yitirmediği için ayakta duruyor.
Biz korkunç kültür, eğitim, zihniyet kayıpları verdik, şifahî toplum olduk.
Bilgi ve kültür seviyesi çağın gerisinde kalmış, yeterli ahlak ve karakter terbiyesi almamış nesillerle kurtulup yükselemeyiz.
Geniş topraklara sahibiz ama kendimize yetecek buğday üretemiyoruz. Dışarıdan mesela Sırbistandan et ithal ediyoruz.
Vaktiyle dünyanın en zengin balık hazinesine sahiptik ama şimdi denizleri bile kuruttuk.
Lüks evleri, lüks yazlıkları, lüks otomobilleri, lüks cep telefonlarını, lüks hayat tarzını statü haline getiren bir toplum iflah olmaz.
İçmeye ayranı olmayanlarımızın ceplerinde üç bin liralık statü telefonlar var.
Bu halimizle asgarî ücret bin altı yüz değil de, iki bin altı yüz olsa ne yazar.