Büyükanneden toruna
Sevgili yavrum,
Zaman su gibi akıp gidiyor. Günler, aylar derken bir yılı dahageride bıraktık. İnsanlarımız Noel Baba’yı karşılamak için telaşla koşturuyorlar. Yılbaşı gecesi yapılacak alışverişler, hazırlanacak yiyecekler ve gidilecek mekânlar daha şimdiden belirleniyor. Dünyaya geldiğinde eminim ki, hayatımızı istila eden bu karanlık rüzgarın nereden ve niçin estiğini soracak ve benden makul bir cevap isteyeceksin. Belki de “Müslümanlar yılbaşı kutlamak yerine neden yaşamlarının muhasebesini yapıp bunu ahiret için bir kazanca çevirmiyorlar? Diyeceksin. Siz büyükler söylemlerinizle eylemleriniz arasında uzlaşı sağlamakta neden bu kadar zorlanmaktasınız? Neden kendi öz değerlerinize yabancılaşır kimlik karmaşasına düşersiniz? Diyecek ve benden açıklama bekleyeceksin. Bütün bu soruları sormakta elbette haklısın. Lakin bizler köklerimizle bağlarımızı koparalı epey zaman oldu. Ve öyle bir kuyuya saplandık ki, çıkmak istiyoruz fakat ne samimiyetimiz ne de göstermiş olduğumuz çaba buna yeterli geliyor.
Bu hafta güzelim ülkemin sokakları çam ağaçları ve yılbaşı mesajları ile süslendi ve şehit kanı kokan bu topraklar bir ecnebi beldesine dönüştürülmeye çalışıldı. İnsanlarımız karşı mahallenin kültürünü, hanelerine, sokaklarına ve yaşamlarına taşıyarak kör bir taklitçiliğe yöneldiler. Onların bu zaafını fırsat bilen kapitalist zihniyetler ise hediyelik eşyalar adı altında piyasaya sürdükleri ürünleri satarak fahiş paralar kazandılar. Anlayacağın bu merasimin tek kaybedeni biz olduk çocuğum…
Sevgili yavrum,
Dünyaya geldiğinde “bu ne perhiz bu ne lahana” demenden çok korkuyorum. Zira konuştuklarında “Müslümanız, kalbimiz temiz “ diyen teyzelerin, amcaların daha şimdiden yılbaşı gecesinde verecekleri içki partilerinin, gidecekleri konserlerin ve harcayacakları paraların hesabını yapıyorlar. Market reyonlarında göz dolduran hindiler kapış kapış gidiyor. Bu görüntülere şahit olduğunda eminim ki bana şu soruyu da soracaksın: Yılbaşı Müslümanların bayramı mı? Sana cevap vereceğim: Hayır. Aynı soruyu yineleyeceksin: O halde Müslümanlar kendilerine ait olmayan bir bayramı neden kutluyor? İşte senin o sorunu açıklamakta ve bu konuda seni ikna etmekte epey zorlanacağım. Ama sen yine de sormaya devam edeceksin.
Sevgili yavrum,
Bizler sadece toprakları değil kültürel değerleri de işgal edilmiş bir coğrafyanın çocuklarıyız. Yüreğimizdeki sevgi, tutunduğumuz inanç bağlarımız ve değerlerimiz işgal altında. Küresel kültür karanlık bir gece gibi yağıyor üzerimize ve bizim insanlarımız bizim topraklarımızda esir ediliyor. Şimdi bana öfke ile bakıp Sizin hiç suçunuz yok mu? Neden teslim oldunuz? Diyeceksin… Bu soruyu sormakta son derece haklısın. Zira düşmana kokuşmuş kültürlerine kucak açarak bu fırsatı bizler verdik. Şimdi de hatadan geri dönmeye çalışıyoruz.
Sevgili yavrum biliyor musun, senin o masum sorularını şimdi bir erişkin olarak ben de soruyor ve kendimce cevaplar bulmaya çalışıyorum. Zira bu hafta ülkemin dört bir yanında Hristiyanların bayramını kutlamak için hazırlıklar yapılıyor. Oysa geçen her yıl, her ay her gün ve her dakika bizden bir şeyler alıp götürüyor. İslam büyüklerimiz geçen zamana bakıp nefis muhasebesinde bulunmuş ve hallerini iyileştirebilmek için çaba göstermişler. Zamanı tefekkür ederken geçmişin keşkeleri için secdeye kapanıp af dilemiş, geleceğin hayrı için ise duada bulunmuşlar. Onlar alınan her nefeste ölüme bir lahza daha yaklaştıklarını idrak edip yaşamlarını tevbe, şükür, hamd ve dua ile geçirmişlerdir. Ama bizler onların izini takip edemedik…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.