Teklif yok ki ahlâklılığı ya da ahlâksızlığı tartışılsın
AB Bakanı ve Başmüzakereci Çelik bir televizyon kanalında Türkiye-AB ilişkilerini değerlendirmiş ve “İmtiyazlı ortaklık ahlâksız teklif olur” demiş. Açıktan olmasa da el altından Sayın Çelik’e bir takım ülkelerden böyle bir teklif gelmiş mi bilmiyorum ama bırakın imtiyazlı ortaklık teklifini AB’ye hâkim olan hava Türkiye’nin hiçbir şekilde AB üyeliğine alınmaması şeklindedir. Bunun son örneğini Almanya’da koalisyon görüşmelerinde koalisyon ortaklarının, “Türkiye ile yeni fasıl açılmayacak ve açılan fasıllar kapanmayacak. Türkiye’ye vize serbestîsi verilmeyecek. Gümrük Birliği genişletilmeyecek” maddesi üzerinde anlaştıkları bilindiği, aynı anlayışın Avusturya yönetimi tarafından da dillendirildiği düşünülecek olursa Türkiye’nin AB üyeliği hayalden ve tek taraflı bir beklentiden ibaret kalıyor. Bu bakımdan AB ülkelerinin Türkiye’ye yönelik bir takım tepki ve taleplerinden öte bir gelişme söz konusu değil. Sözü uzatmadan söyleyebiliriz ki, Türkiye’ye yönelik bir teklif söz konusu olmadığı gibi kendi aralarında Türkiye ile müzakerelerin kesilmesi gerektiğini tartışıyor ve kuracakları koalisyon protokolüne bu maddeyi yerleştiriyorlar. Hemen belirteyim ki, yapılmamış bir imtiyazlı ortaklık teklifini ahlâklı ya da ahlâksız olarak nitelendirmenin de bir anlamı yoktur.
Bu durum karşısında ne yapması gerektiğine Türkiye’nin karar vermesi lazım. Yani açılmayacağını bildiği bir kapının önünde beklemeye devam mı edeceğiz yoksa ne haliniz varsa görün mü diyeceğiz. Bu hususta karar verecek taraf AB değil Türkiye’dir. Çünkü AB kararını vermiş durumda. Açıkça kapıyı açmayacaklarını gösteriyorlar. Arada bir gönül alıcı lafların ediliyor olması da AB Bakanı Çelik‘in de dikkat çektiği gibi Türkiye sadece göçmen meselesinde işbirliği yapılacak, bir mülteci kampı ya da terörle mücadele konusunda işbirliği yapılacak bir askeri karargâh olarak görülüyor. Bu yaklaşımın değişmediği de ortada. Kaldı ki, ülkelerini mülteci akınından korumak için Türkiye’nin kapısını çalanlar ve Türkiye’nin yükünü paylaşmak karşılığında ülkelerine mülteci akınının önlenmesini isteyenler yapılan anlaşma ve altına attıkları imzaya rağmen yan çizmişler, sözlerinde durmamışlardır. AB ile ilişkiler bu boyutta iken bir takım yapılmamış teklifler üzerinde konuşmanın ve tartışmanın anlamı kalmaz. Böyle bir teklif yapıldığı takdirde konuşulması gerekenler konuşulur ve tartışılır.
Türkiye, AB’ye üye olmak istiyor, onlar ise aralarına almak istemiyor. Bu hususta artık bilinmeyen bir yan yoktur. O zaman Türkiye’nin ille de biz kapınızı terk etmeyeceğiz, siz kararınızı verin eğer istemiyorsanız kapınızdan çekiliriz demek sağlıklı bir yaklaşım olmuyor. Çünkü onlar Türkiye’yi 50 yıldır kapılarında bekleterek kararlarını açıklamışlardır. Bundan sonraki karar bize kalıyor. Kaldı ki, hiçbir sonuç alınamayacağı biline biline beklemenin Türkiye’ye bir yararı olmadığı gibi uyum yasaları adı altında yapılan yasal düzenlemeler ve değişikliklerle içyapımızı da onlara benzetmeye çalışarak kimlik kaybına uğruyoruz. Hem aralarına almıyorlar hem de biz onlara uymak için çaba sarf ediyoruz. Öncelikli olarak bu uyum sürecinin toptan rafa kaldırılması, bu arada AB Bakanlığı’nın da iptal edilmesi gerekiyor. Böylece alınmayacaksak kapılarında bundan sonra beklemeyeceğimizi göstermiş oluruz. Kaldı ki, AB ülkeleri ile ikili ilişkileri sürdürmek için ille de AB üyesi olmak gerekmiyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.