Uyarıda Ölçüler 3
Uyan, tatlı dil ile yapılmalı ve önce yapılanın yanlış olduğu iyi anlatılmalı. Ola ki bilmiyordur. İkna güzel şeydir. Ancak bütün bunlar fayda vermezse, azar ve ağır söz de olabilir. Tabi adamına göre ve fitne çıkarmayacaksa.
Fiili müdahale devlet işidir. Bizim yetkimiz varsa onu da kullanırız. Mesela evladımız, eşimiz, öğrencimiz üstünde sınırlı da olsa bir yetkimiz vardır. Onların velisiyiz, bu yetkimizi müspet yönde kullanabiliriz.
Şüphesiz bu işler pek hoşa giden şeyler değildir. Keyfimiz kaçabilir, üzülebiliriz. Dahası, düşman kazanabiliriz. Buna katlanmamız, katlananlara destek olmamız, yardımlaşmamız gerekir. Çünkü hem kendimizin ve toplumumuzun çıkarı, hem de Rabbimizle rabıtamız için üstümüze bir vazifedir bu. Üstelik biliyorsak, ümit ediyorsak ki, biz iyilikle emrettiğimiz, kötülükten sakındırdığımız zaman o insan dinleyecektir, o zaman bu iş üstümüze vacib olmuştur, asla terkedilemez. Ama dinlemeyecek, üstelik hakaret edecek ve saldıracaksa, daha çirkin olaylara ve daha büyük fitnelere sebeb olacaksa, o zaman da terketmemiz evladır. Yok, kabul etmeyecek, ama sövmeyecek ve saldırmayacaksa, o takdirde kişi muhayyerdir. Kuşkusuz, uyarmak daha güzeldir, daha faziletlidir.
Yalnız unutmayalım, bir de kalbimiz var. Onunla da tepki duyarız. Yani, sitem ederiz ona, sevgimizi çekeriz, yalnız bırakır, ilgisiz kalırız. "Surat asma hakkımızı" kullanırız. Evet kamuoyu baskısının nelere kadir olduğunu bu demokrasi ve çok partili seçim çağında daha iyi görüyoruz.
Ancak bir şeye de çok dikkat gerekir; yasakladığımız, ayıpladığımız şeyi kendimizin yapmaması.
Değilse işimiz bitmiştir. Yapmadığı şeyi söyleyenlere Allah da kızar, insanlar da.
Bir de sevgi ve şefkat her zaman galip gelmeli. Nefsimiz adına kırmamalıyız kişileri. Yaptığımızın Allah için olduğuna karşımızdaki de inanmalı. Bunun bir ilke adına olduğuna inandırmak, şahsi çıkar, ego tatmini, güç gösterisi veya kişisel intikam adına olmadığına ikna etmeliyiz. Bunun için ilim ve edeb gereklidir. Bir de sabır ve tahammül. Zaten onsuz olmaz ki bu işler.
Siz elinizden geleni yaptınız, ama karşıdaki bir türlü halden anlamıyor, kendini haklı çıkarmaya çalışıyor. Yüz çevir gitsin. Çok da umursama. Sen sana düşeni yaptın ya, o yeter.
Sanırım açık bir toplumu, şeffaf bir toplumu, duyarlı bir toplumu, yani İslam toplumunu ancak böyle kurabiliriz.