Fatma Tuncer

Fatma Tuncer

Bir mektup

Bir mektup

“Üniversite mezunu bir anneyim. Üç çocuğum var. Eşimle bir sorunum yok. Fakat kötü bir çocukluk geçirdim. Babamdan çok dayak yedim, annem dövmezdi ama ağır hakaretler yapardı. Annem çok eleştirir, yaptığım hiçbir şeyi beğenmezdi. Karşı komşunun benimle aynı yaşta olan bir kızları vardı beni onunla kıyaslardı. Anneme kendimi beğendirmek için sürekli ev işi yapardım ama bir türlü başaramazdım.

Çok içine kapanıktım hakkımı savunamazdım. Şimdi özgürüm iyi bir eşe ve hayırlı evlatlara sahibim. Fakat çocukluk döneminden kalma bir çekingenliğim var. Toplum içinde konuşamıyorum, bir soru sorulduğunda cevap vermekte zorlanıyorum, hemen titremeye başlıyorum. Toplum içinde kendimi ifade etmekte güçlük çekiyorum…” (S. M)

Çocukluk çağı kişinin erişkinliğe açılan kapısıdır. Bu dönem çocuk zihninde, ebeveyninin kendisi ile kurduğu iletişime uygun şemalar oluşturur. Eğer ebeveyni ona değerli olduğunu hissettiremiyorsa “sevilmeye layık biri değilim” diye kodlar. Eğer çocuk eleştiriye tabi tutulmuş, damgalanmışsa zayıf ve başarısız olduğuna inanır. Eğer çocuk alaya alınmış, rencide edilmişse yetersizim düşüncesine sahip olur. Bu dönem anne baba ya da öğretmen tarafından rencide edilen çocuğun güven duvarları yıkılır ve çocuk kendine olan inancını kaybeder. O nedenle erişkinler “çocuktur anlamaz” diye düşünüp onun duygularını örselememeli, haklarına saygı göstermelidirler.

Çocuğun zihinsel dünyasını boş bir levhaya, beyaz bir kâğıda, bir süngere benzetenler olmuştur. Kadim kültürümüzde ise çocuğun fıtri olarak zengin bir donanıma sahip olduğu vurgulanmıştır. Dünyaya yeni gelen çocuk dış dünyanın uyaranları ile yeni tanışmış olsa da kemalat sıfatına ulaşabilecek istidatlara sahiptir. İslam çocuğun fıtratında mevcut olan bu çekirdeğin geliştirilmesini ve yeşertilmesini emretmektedir. Yani anne babalar çocuğun var olan potansiyelini doğru şekilde kullanması için ona yardımcı olmalıdırlar. Fakat bunu yaparken çocuğun duygularını dikkate almalı ve ona değerli biri olduğunu hissettirmelidirler.

Toplumumuzda çocukların genellikle davranışları dikkate alınır duyguları ise hiçe sayılır. Anne babaların nazarında onlar yetersizdirler ve hiçbir şeyden anlamazlar. Doğru… Çocuk henüz hayatın başındadır ve erişkinlerin dünyasını tanımaya ve uyum sağlamaya çalışmaktadır. Fakat çocuk kendi imkânları ile uçmaya çalışırken ebeveyni tarafından ilk hamlede kanatları kırılmakta ve hareket kabiliyeti engellenmektedir. Böyle durumlarda çocuk kanatlarını indirir ve uçmayı denemekten korkar hale gelir. Çünkü ebeveyni ona yetersizlik şeması yüklemiştir.

Fobik sorunların temelinde de ferdin çocukluk yaşantısında maruz kaldığı eleştiri, dışlanma ve damgalanma gibi sorunlar vardır. Ebeveyninin yanlış yaklaşımı sonucunda çocuk kendisine olan inancını kaybeder. Bir topluluğa girdiğinde ya beğenmezlerse, ya hata yaparsam diye endişelenir ve fobik belirtiler yaşamaya başlar. Fobik durumda kişi şu belirtileri yaşar:

Kişi tanımadığı kimselerle konuşurken heyecanlanır

Toplum içinde konuşmaktan kaçınır

Başarısızız olmaktan korkar

Kendisine soru sorulduğunda aşırı heyecanlanır

Beğenilmemekten, eleştirilmekten korkar

Neler yapılabilir?

Fobik sorunlarda kişi korkulan şeyden uzaklaşmaya çalışır ve kendini bu şekilde koruduğunu düşünür. Oysa korkulan şeyden kaçmak olayı daha da vahim hale getirir ve sorunlar kronikleşerek devam eder. Bu nedenle korkulan şeyden kaçmak yerine korku ile yüzleşmek ve korkunun üzerine gitmek gerekir. Grup içinde konuşmaktan kaçınan kişi bu düşüncesinden vazgeçmeli, korkularının üzerine gitmeli ve konuşmasını sürdürmelidir. Aksi takdirde korkuları onu esir almaya devam edecektir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fatma Tuncer Arşivi