Kadınlık ihtirasları anneliğe ve aileye mi, kariyere mi yönelecek?
“Devlet Ana”, sadece bir roman karakteri değil. Kadın tabiî olarak, fıtrî olarak analıkla meşbû. Ancak analığın üstüne çıktığında, yaşını başına aldığında “devlet ana” olabiliyor.
“Modern” dünyada analık, artık kadınlığın olmazsa olmazı olarak görülmüyor.
Kız çocuklarımızı anne ve ailenin, yani “yuva”nın sahibi olarak yetiştirmiyoruz, yetiştiremiyoruz.
Modernliğin son haddi: İş odaklı, meslek odaklı, kariyer odaklı bir kadınlık...
Aile bunun neresinde, analık bunun neresinde?
Türkiye büyük bir hızla bu mevzuda Avrupalılaştı, modernleşti. Bu nüfus artış hızından da kolaylıkla anlaşılıyor.
O “toplumun temeli” saydığımız, gücüne güvendiğimiz “aile” ciddi sarsıntı geçiriyor. Fert öne çıkıyor, bireyleşme vahşi, yıkıcı bir noktaya doğru gidiyor. Bir artı bir “ev”lere talep artıyor.
Cinsellik meselesi aile zahmetine girmeden halledilmek isteniyor.
Evlilikler geçmiş yıllarda görülmedik şekilde bozuluyor, boşanma oranları hızla ükseliyor. Ev, “yuva” olmak hasiyetini kaybediyor. Evler çalışan eşler nezinde gecelenen otele dönüşüyor. Yeme içme sektörünün bu kadar genişlemesi “ev”lerde yemek pişirme alışkanlıklarının gerilemesiyle de yakından ilgili. Evin sıcak yemeği güçlü bir bir araya gelme vesilesi ve ailenin temellerinden. Bu uzun süre iki kişilik yemekle olamaz. Aileye yeni unsurların katılması gerekiyor. Bu ya geciktiriliyor, ya da bir ya da iki ile sınırlanıyor.
Zamanın şartlarında, eşler çalışıyorsa, çocuk bakımı büyük bir külfet haline geliyor. Eğer ailenin ebeveynleri torunlarla ilgilenecek durumda değilse, iş zorlaşıyor. Kadın analıktan kaçarak kariyerde yükselmeyi hedef haline getiriyor. Bu ailenin varlığını tehdit ettiği gibi, sonunda kadınları da mutsuzluğa sevkediyor.
Her fırsatta “organiklik” lafları ediliyor. Organik ne demek? Organikliğin esası tabiilik, tabiata uygunluk. İnsanlar tabiatlarına, fıtratlarına göre hayatlarını tanzim etmeli. Bugünün şartlarında çalışmak kadınlar için hiç de kolay bir şey değil. Kadınların çalışması fikrinin arkaplanında “kendini kurtarma” iddiası var. Kadın kendini kurtarırsa her şey hallolur mu? Erkeğin çalışmasında da bu esas öne geçirilirse, ferdileşmede mesafe katederiz, fakat insanları çalışma üzerinden yalıtırız.
Zor bir dönemde yaşıyoruz. Bu zorluk ayrıştırıcılıktan geliyor. Cedlerimizin hayatını, son olarak analarımızın babalarımızın hayatını bilme konusunda çok da istekli değiliz. Bu hayatı sürdürmenin şartları ortadan kaldırıldı belki. Fakat işin esası, iki cinsin bir arada olma iradesini fedakârlık ve feragat üzerine inşa etmeleri. “Ben”in öne çıktığı, cinsiyetçiliğin tavan yaptığı bir devirde hangi mutluluktan ve hangi güçlü aileden söz edebiliriz?
Kariyere yönelen, anneliği reddeden kadınlar çocuk yerine kedi, köpek gibi hayvanlar besleyerek bu güdülerini tatmin etmeye çalışıyorlar! Bu hayvanları beslemek, çocuk kadar zahmet gerektirmiyor. İstemediğin zaman bir kenara bırakmak kolaylığı da artısı!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.