Muhalefet Değildir
Şu soruları sormak: Geniş topraklarımız olduğu halde, niçin kendimize yetecek kadar buğdayı üretemiyoruz?... Eskiden, bir ara dışarıya buğday satıyorduk, şimdi durum niçin tersine döndü? Buğday konusundaki realist çare ve çözümler nelerdir?...Evet bu soruları sormak, bunlara cevap aramak, kamuoyunun dikkatini bu konuya çekmek yıkıcı muhalefet değildir. Muhalefet bile değildir. Kesinlikle zararlı değildir. Aksine çok yapıcı, çok faydalı bir sorgulamadır. Ülkesini, milletini, devletini seven herkes böyle sorular sormalıdır. Nasıl sormalıdır? İyi niyetle ve akıllıca sormalıdır.
***
O adamın ismini soyadını yazınız, yanına Yahudi kelimesini ekleyiniz. İnternetten çıkacak bilgileri okuyunuz. Kürt geçinen o kişinin su katılmadık bir Yahudi olduğunu öğreneceksiniz. Bu satırları yazdığım için antisemit mi oldum? Ne münasebet!.. İki kimliklileri, kriptoları araştırmak, öğrenmek ne suçtur, ne de ahlaksızlıktır.
***
Çocuklara, genç nesillere yazılı edebî Türkçeyi, millî ve genel tarihi, beşerî ve iktisadî coğrafyayı, felsefe kültürünü, sanat kültürünü, (inansın veya inanmasın) din kültürünü doğru dürüst öğretemeyen liselerden mezun olanlar maalesef çok eksik, çok güdük kalmaya mahkum kimselerdir. Bunların bir kısmı bilahare (daha sonra) ABD, Avrupa üniversitelerinde yüksek tahsil yapsalar bile fazla bir işe yaramazlar, başarılı hizmetler yapamazlar… Japonca, Çince okuyup yazamayan Japonların ve Çinlilerin, Shakespeare’nin 1927’de basılmış kitapların okuyamayan İngilizlerin, mantık bilmeyen Fransızların ülkelerine faydası dokunur mu? Bütün güçlü, sağlıklı, dengeli, başarılı devletleri liseleri ayakta tutmaktadır. Bir ülkede liselerin içleri boşaltılınca, liseler çökünce genel bir çöküntü başlar. Ülkelerin direkleri gökdelenler, köprüler, havaalanları, yat limanları, AVM’ler, öteki bayındırlık eserleri değil, okullardır. Okullar iyiyse iyilik olur, okullar kötüyse kötülük…
***
İngiltere, İsveç, Norveç, Danimarka, Hollanda… Bu ülkelerin hepsi krallık… Avrupa’da ve dünyada en fazla hürriyet, adalet, insan hakları, temizlik, şeffaflık bu krallıklarda var. Bu nasıl oluyor? Açıklayacak biri var mı?
***
Trafik kazası yapıyor adam öldürüyor yahut ağır bir suç işliyor, polisler yakalayıp mahkemeye götürüyor. Mahkeme tutuksuz yargılanmasına karar veriyor. Beride, otobüsteki şortlu kadına tekme atan veya söylenen kimse tutuklanıyor. Adalet, eşitlik…
***
Dinsizler, laikçiler, ateistler, materyalistler elbette çocuklarına din eğitimi vermezler, verdirmezler. Lakin Müslüman geçinen anne babaların velilerin çocuklarına din eğitim ver(dir)memeleri büyük ihmal, büyük gaflet, büyük suç, büyük ahlaksızlık, büyük hıyanettir. Çocuğuna doğru din eğitimi vermeyenler, onu gerçek dindar faziletli iyi insan olarak yetiştirmeyen sözde dindarlar onları manen katl etmiş gibi olur.
***
İnsanlar ehliyetleriyle, liyakatleriyle, uzmanlıklarıyla, hizmetleriyle, ahlak ve faziletleri ile, başarılarıyla yükselmeli. Doğru yol budur. Bir ülkede entrikayla, ayak oyunlarıyla, rakiplerinin kuyusunu kazarak, hilekarlık yaparak, kartal gibi uçarak değil de yılan gibi sürünerek, pislik atarak yükselme yaygın hale gelince idare çürür.
***
Gerçek cumhuriyet fazilet, ilim, irfan, ahlak, yüksek karakter, hikmet, adalet rejimidir. Bunlar yoksa, gerçek cumhuriyet yoktur. Muz, patates, domates, kokoreç, lahana, Ağa, Paşa, şalgam cumhuriyeti…
***
En ahlaksız kimseler, ellerinde hürriyet imkan fırsat olduğu ve kötülükleri mutlaka protesto etmeleri engellemeleri kötülemeleri gerektiği halde bunu yapmayanlardır.
***
Batı medeniyeti konfor getirmiş, hayatı kolaylaştırmış. Evet doğrudur ama Batı medeniyeti dünyayı ve insanlığı tehdit eden atom bombasını, nükleer silahları icat etmiştir. Keşke insanlar ABD’deki Amişler gibi yaşasaydılar da, bu tehdit olmasaydı. Dünyayı ve insanlığı bitirecek kötü şeyler icat eden bir medeniyet iyi bir medeniyet değildir.
***
İlimler ve teknik ilerledikçe ahlak geriliyor, çöküyor
***
Biz Fatih’in torunlarıyız diye övünen o kişiler yalan söylüyor. Fatih onları görseydi, huzurundan kovardı. Onlar Fatihin ayağının tozu, tırnağı olamazlar.
***
Kitaplarımı parasız, karşılıksız vakf etmediğimi, örtülü ödenekten para aldığımı iddia edene: Namussuz, şerefsiz, haysiyetsiz, alçak, rezil, sefil, sürüngen…
İddianı ispat edersen ben bu sıfatları kabul edeceğim ve sana oturduğum daireyi vereceğim.
İspat edemezsen namussuz, şerefsiz, haysiyetsiz, alçak, rezil, sefil ve sürüngen sen olacaksın.