Adalet değerlerin zirvesindedir
Adalet insani değerlerin ilk ve en önemli şubesidir. Değerler silsilesinin zirvesinde yer alır adalet. Eğer adaleti katletmişseniz, bunun altında yer alan bütün değerler tek tek yıkılır ve anarşi ortaya çıkar. O nedenle Resulullah bütün yaşamında adaleti ayakta tutmaya çalışmış ve ümmetine bu minval üzere yaşamalarını tavsiye etmiştir.
Hz. Peygamber Mekke’de ahlaki yozlaşmanın odağında yer alan bir toplumu hak ve adaletin ışığı ile aydınlatmış ve burada vahiy merkezli bir medeniyet inşa etmişti. Onun bu misyonunu birey ve toplumlara taşıyan örnek şahsiyetler ise yaşadıkları toplumları sevgi toplumuna dönüştürmüş ve Resulullahın izini takip etmeye devam etmişlerdir. Peki, bugün İslam coğrafyasına baktığımızda nasıl bir manzara ile karşılaşıyoruz? Acaba Resulullah’ın izini takip ettiklerini iddia edenler gerçekten onun kutlu mesajına sahip çıkabildiler mi? Adaleti ayakta tutabildiler mi? Elbette hayır… Adalet kavramı hakkın gözetilmesi, haksızlığa uğrayanların haklarının iade edilmesi iken onlar kardeşlerinin uğradıkları zulmü ortadan kaldırabilmek için dahi düşmandan medet umar hale geldiler.
Aliye İzzetbegoviç’e ait olduğu söylenen şu söz oldukça manidardır: “Ülkeler adaletle yaşar adaletsizlikle yıkılırlar” Sadece devletler değil fertler de adaletsizlikle itibarsızlaşarak yoksullaşırlar. Peki, omurgası adalet olan bir dinin müntesipleri olarak bizler neden zulmü ortadan kaldırmaya güç yetiremiyoruz? Çünkü adaleti kırık ve metruk hayatlarımızdan sürgün ettik. Ebeveynimize, kardeşimize, komşumuza ve kendimize karşı da adil değiliz. Yanlı çocuklar yetiştirdik. Bu çocuklar haklı olanı değil, kendilerine yakın olanı savunur ve onu haklı görür hale geldiler. Torpilcilik, adam kayırma, liyakatsız kişilerin ehil olmadıkları işlerde yer almaları ve yaşamın tüm alanlarında görülen kaypaklığımız bizi düşmandan adalet dilenecek duruma düşürdü.
Her şeyi bir denge üzerine yaratan Rabbimiz tüm işlerinde adalet ilkesini öncelemiştir. Adaletin yeryüzünde tesis edilmesini ise Müslümanlardan istemiştir. Yaşamını adalet ekseninde sürdüren Müslüman kişi, adaletin ikamesi için hiçbir din etnik ayrım gözetilmeyeceğinin bilincindedir. O yüzden yanlı davranmaz, ihlal edilen hak kime ait olursa olsun onu sahibine iade etmek için çaba gösterir.
Resulullah gençlik yıllarında haksızlığa uğrayanların haklarını korumak için kurulan hilfülfudul cemiyetinin gönüllü üyesi olmuş ve mazlum insanların haklarını savunmuştur. Bütün yaşamını bu doğrultuda sürdüren Hz. Peygamber, tüm canlılara karşı adaletli ve şefkatliydi. Savaş esirlerinden tutun da kendisine zulmeden zorbalara karşı dahi intikam hırsıyla yaklaşmamış onlar için dua etmiştir. Fakat bugün onun takipçileri kör nefislerine köle olmaktan kurtulamadılar. Ne acı!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.