Devlet ricalinin açıklamalarını peş peşe dizince ortaya çok çarpıcı bir tablo çıkıyor.

Mesela Milli Savunma Bakanımız ABD Savunma Bakanı Mattis ile yaptığı görüşmenin ardından, “YPG’ye silah vermedik diyen müttefikimize inanıyoruz” diyor.

Dışişleri Bakanımız ise, “ABD ile mutabakata vardık” diye konuşuyor. Başbakanımızın açıklamaları ise hepsinin üzerine tüy dikiyor.

Başbakan, “Siz biliyor musunuz?” diye sorduktan sonra Suriye’de pek çok ülkenin silahlarının internet üzerinden gayr-i meşru yollardan ya da doğrudan satılıyor diyor.

Soruyu, “Bilmiyorduk, sayenizde öğrendik” diye cevapladıktan sonra böyle bir açıklamaya gerek olup olmadığını düşünmeye başlıyoruz.

Bu açıklamadan sonra ABD yöneticilerine, “Terör örgütü YPG’ye silah vermeyin” diye çatmanın bir anlamı kalıyor mu? Adamlar, “Siz ne diyorsunuz yahu Suriye’de pek çok ülkeye ait silahların internet üzerinden satıldığını sizin Başbakanınız söylemiyor mu?” dese ne yaparız?

Böyle bir soruya nasıl cevap verilir?

Bu iddiayı ABD tarafı ileri sürmüş olsa, “Kendilerini aklamak için böyle bir yola başvurmuşlar” diyeceğiz ama iddia sahibi kendi Başbakanımız olunca ne diyeceğimizi kestirmekte zorlanıyoruz.

İddia edildiği gibi Suriye’de pek çok ülkenin silahı internet üzerinden gayr-i meşru yollarla ya da doğrudan pazarlanıyor ise o lafı sıkça edilen binlerce TIR da kargo şirketinin dağıtım araçları olsa gerek!

Hâl böyle olunca Amerika’dan şikâyete kimin hakkı olabilir ya da kim ABD’ye gözünün üstünde kaşın var diyebilir?

Bize göre dış politikada tam bir “çıkmaz sokağa girilmiş” bulunuluyor.

İşte bu noktada Diyanet İşleri Başkanımızın açıklamasını hatırlatmak istiyoruz.

O diyor ki:

“Emperyalistlerden bu coğrafyaya iyilik beklemek bir aldanış olur.

Zira sorunun en büyük sebebi zaten onların varlığıdır.

Emperyalistlerin kuklası taşeron yapılar ve örgütler de bu topraklara kan ve gözyaşından başka bir şey bırakmamıştır.” Bu tespit çok haklı ve çok güzel bir tespit!

Diyanet İşleri Başkanımızın bu tespitinden herkesin kendi payına çıkaracağı bir ders olmalıdır.

Herkes kendi payına bir ders çıkarmalı ki ileride aldatıldık ya da yanıltıldık gibi açıklamalar yapma zarureti ortaya çıkmasın.