AB sevdalıları idam cezasını geri getiremez
Toplumu derinden sarsan olayların ardından ilk akla idam cezasının geri getirilmesi geliyor. Bunun sonucu olarak adeta Türkiye’de bir idam cezası rüzgârı esmeye başlıyor. Bu heyecan bir süre sonra gündemden düşüyor. Çünkü yaşanan olayların etkisi azalmaya başlıyor. İdam cezasının geri getirilmesine yönelik istek ve çağrılar genellikle çocuklara yönelik istismarın ardından gündeme geliyor. Bu arada bir de 15 Temmuz darbe girişiminin ardından idam cezasının getirilmesi çağrıları adeta bir kampanyaya dönüşmüştü. Hatta sorumluluk mevkiinde bulunan bazı isimler idam cezası Meclis’e geldiği takdirde destek verilebileceğini kamuoyu önünde ifade ettiler. Ama böyle bir teklif Meclis’e gelmedi, getirilmedi. “Meclis’e idam cezasını içeren teklif neden gelmedi/getirilemedi?” sorusuna herkes farklı cevap verebilir. Ancak öncelikli olarak idamın yeniden yasalaşması için iktidar partisinin bu konuda istekli olması gerekiyor. İktidar kanadı meseleyi sahiplenmediği sürece Meclis’e yine getirilebilir ama Meclis’ten geçmesi imkânsız değilse bile çok zordur. Böyle olunca idam cezasının yeniden yasalaşması için bir ittifaka ihtiyaç vardır. İdam cezasının kaldırılmasının sebebinin AB’ye uyum sağlamak olduğu düşünülürse, ille de AB’ye gireceğiz diye çırpınmaktan vazgeçilip, o kapı terk edilmediği sürece idam cezası geri gelmeyecektir.
Hemen belirteyim ki AB ile ilişkilerimizi sadece idam cezası açısından değerlendirmek eksik olur. Öncelikli olarak AB ülkelerine benzemek, onların normlarına uymak için ne yaparsak yapalım Türkiye’nin AB kapısında bekletilmesi sürecek görünüyor. Çünkü verilen her ev ödevini tamamlamamızın ardından yeni istekler gündeme geliyor. Böyle olunca öncelikli olarak Türkiye’nin AB konusundaki tavrını netleştirmesi gerekiyor. Türkiye AB’ye girme sevdasından vazgeçtiğinde kendimize dönmemiz, bizi değiştirmeye yönelik tekliflere direnmek söz konusu olabilir. AB’nin Türkiye’yi tüm dışlamalarına ve kapıda bekletmelerine rağmen ille de biz sizden biriyiz demeyi sürdürdüğümüz sürece onların istekleri bitmeyecektir.
Bunun en son örneğini AB ülkelerine vizelerin kaldırılması teklifi karşısında Avrupa Birliği (AB) dışişleri bakanlarının Türkiye’den vize serbestisi için terörle mücadele yasasında değişiklik (yumuşama) yapmasını ve Afrin’de süren operasyona yönelik yeni düzenleme getirilmesini yani PKK’nın korunması öngören adımlar atmasını istiyorlar. Türk vatandaşlarının AB ülkelerine vizesiz seyahat etmesi ile terörle mücadele yasasında yapılması istenen değişikliğin bir ilgisi olmadığını söylemeye bile gerek yok. Onların derdi isteklerinin makul ve mantıklı olması değil, Türkiye’ye karşı teröristleri ve terör örgütlerini korumak.
Yıllar önce idam cezasının kaldırılması da AB’nin isteklerinden biri olduğu hatırlandığında, bir yandan girmek için kapısında beklemeyi sürdürerek öbür yandan meydan okumayı sürdürüyor olmamız sözden öte geçmiyor.
Bunun içindir ki, idam cezasının geri getirilmesini isterken, öbür yandan kendimizi AB’ye uydurmak için AB normlarını esas almayı sürdürüyorsak bu bir çelişkidir. Öncelikli olarak AB konusu bir referandum ile insanımıza sorulmalıdır. Eğer referandumda AB’ye karşı bir sonuç çıkarsa o zaman kendi yolumuza devam etmemiz, birtakım uyum yasaları gibi çalışmaları sonlandırmamız gerekir. Hem AB üyeliği hem de idam cezasının yeniden getirilmesi gerçeğe uygun düşmüyor. AB’ye uyum sağlamak için yapılan yasal düzenlemelerin iptal edilmesi ile birlikte idamın yeniden getirilmesi gerekiyor. Bunlar yapılmadan idam cezasının geri getirileceği havasının estirilmesi toplumu oylamaktan öte bir anlam ifade etmez. Halbuki idam cezasının kaldırılması daha baştan yanlış bir karardı. Çünkü idam cezasının kaldırılması canilerin can güvenliğini sağlarken masumların can güvenliğini bir kenara itiyordu. Olaya sadece bu açıdan bakmak bile idam cezasının bir an evvel geri getirilmesi gerektiğini göstermeye yeter.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.