Varlığımıza musallat olanlar
Bursa, Edirne ve İstanbul. Üç başkenti de düşman işgaline uğramış bir milletiz. Güvenlik endişemizi abartılı ve yersiz bulanların bizi anlamasını beklemiyoruz.
Varlığımıza musallat olanlara bir bakalım. Bölücü terör örgütü veya paralel ihanet şebekesi. Türkiye’nin düşmanları ile onların dostlarının aynı adresler olduğunu görüyoruz. Bu hakikat bize çok şey söylüyor. Özünden uzak düşmemiş ve vatan duygusunu kaybetmemiş herkese söylediği gibi.
Nasıl bir vaziyetin içindeyiz? “Türk halkları iyi bir yaşamı hak ediyor” diyenlerin elinde bile binlerce şehidimizin kanı var.
***
Türkiye, büyük bir zorluğun, kadim bir mücadelenin adıdır. Suriye topraklarında yaşananları düşünelim. Sadece ülkemizin varlığına itiraz ediyor, şerh düşüyorlar. Neden? Üstelik biz, milleti korumak ve ümmeti kollamak için oradayız.
Türkiye, bin yıllık bir harp sahasıdır. Her köşesi acı ve aziz hatıralar barındırır. Batılılar, devasa coğrafyaları, hatta kıtaları, sarsıcı kayıplar vermeden almıştır. Avustralya’dan Kanada’ya kadar. Biz de farklıdır. Yurdumuzun her karışı şehitlerimizin kanı ve insanımızın alın teriyle mühürlenmiştir. Sadece bununla sınırlı değildir elbette. Türkiye’nin ne olduğunu anlamak için biraz geriye gitmek, ayrıca mevcut sınırların dışına çıkmak gerekiyor.
Siyasi sınırlarımızın haricinde kalan şehitlerin ve şehitliklerin sayısı, ülkemizdekilerden çok daha fazladır. Irak’ta 32, Filistin’de 47, Hicaz’da 16, Yemen’de 7 şehitliğimiz var. Daima hayırla andığımız İhsan Ilgar’ın Türk Şehitlikleri kitabından küçük bir alıntı: “Filistin’in her köşesi Türk kanıyla sulanmıştır. Burada İngilizlerin ve o zaman müttefikimiz olan Almanların abideli mezarlıkları bulunduğu halde, Türklerin böyle bir şehitliği yoktur.” Gazze’den Kudüs ve Eriha’ya kadar her savaşta birkaç bin şehidi toprağın sinesine bırakmışız. Şam’da yaşananlar yazılamayacak derecede üzücüdür. Bu kez şehitlerimize kadınlar ve çocuklar da eklenmiştir. Balkanlardaki şehitliklerimizin hikâyesi de oldukça dokunaklıdır. Ahmet Cemal Kuntay ne güzel anlatmış: “Tarihe girersin de bilinmez nedir ismin.”
Birinci Cihan Harbi’nde en çok şehit veren illerimizden biri, hatta birincisi Kastamonu’dur. Aynı tablo Millî Mücadele için de geçerlidir. Fakat Kastamonu’da tarihi bir şehitliğin olmadığını biliyoruz. Bütün bu örnekleri, şu hakikati tekrar etmek için veriyoruz: Şehirlerimizin manevî sınırları İşkodra’dan Bingazi’ye kadar uzanır. Milletimizin durumu da budur.
***
Zeytin Dalı Operasyonu'nun başarıyla sonuçlanacağı anlaşılır anlaşılmaz, ülkemize Batılı heyetler gelmeye ve konuyla ilgili çeşitli açıklamalar birbiri ardına ajanslara düşmeye başladı.
Bize sürekli bir takım sözler veriliyor. ‘Stratejik düşman’ da diyebileceğimiz müttefiklerimiz tarafından.
Bir Musevi vatandaşımızın yazısını okuyorum. Filateli dergisinde yayınlanmış. Konu, Osmanlı devletindeki ecnebi postaları. Yazıdan: “Kapitülasyonları kaldırma sözü Kırım Savaşı’nın ardından 1856’da alınmıştır. Ancak Osmanlı İmparatorluğu’na verilen bu söz hiçbir zaman yerine getirilmemiştir.”
Kendini gerçekten de bu topraklara ait hisseden herkes, verilen sözlerin karşılıksız olduğunu, bir değer taşımadığını biliyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.