İnsana ümit veren konular
Kaybettiğimizi sandığımız ve bunun için üzüldüğümüz birçok şey, zaman içinde kazanca dönüşebiliyor. Allah bizi yüklerden, ağırlıklardan kurtarmış meğer. Buna karşılık bazı maddî kazançlar da manevî kayıplara sebep olabiliyor. Fakat dostluk başka.
İnsan belli bir yaştan sonra yeni dostlar pek edinemiyor. O yaşına kadar kimlerle gelmişse, yine onlarla devam etmek istiyor. İlişki kuruyor ama tam mânasıyla dostluk kuramıyor.
Bazen de birbirinizi sonradan buluyorsunuz. Uzun zamandır tanıdığınız, bildiğiniz, ara sıra selamlaştığınız bir isimdir. Fakat dostluk, yıllar sonra gerçekleşir. Bunu çok düşündüm. Vardığım yer: Kader, birbirlerini ziyan etmesinler, kıymetlerini iyi bilsinler diye, bazı dostlukları geciktiriyor. Gençliğin acemiliğinde değil, orta yaşın olgunluğunda buluşturuyor onları. Tam buradan seslenelim: Keşke bazı isimlerle gençken değil de şimdi karşılaşmış olsaydım.
Dostluk evvela nasip meselesidir. Falanca kişi nasibinizde yoksa eğer, onu kazanmaya çalışmanız beyhudedir. Nasıldı o söz? Her kuş kendi cinsiyle uçar.
Bunu da mutlaka söyleyelim: Vaktinden önce ve sonra diye bir durum yoktur. Her şey vaktinde olur. Yüce Takdir.
***
Ne kadar ulvi amaçlarla yazarsak yazalım, iş sonunda benlik meselesine dayanıyor. İşte bu yüzden, edebiyatta birkaç yıllık münasebetler bile uzun sayılır. Bu iki cümlenin penceresinden dostlarıma bakıyorum. Edebiyat üzerinden gelişen ve çeyrek yüzyılı aşan dostluklarımız var. Aramıza menfaat veya maddiyat girseydi, herhalde buraya kadar gelemezdik. Şunu da söylemek isterim: Yazdıklarımıza hiçbir zaman ‘kutsal metin’ muamelesi yapmadık. Kendini büyük görmenin küçültücü bir yanı vardır.
Dergiler, diziler ve dokunaklı fedakârlıklar. Son durum: Manevî derinliği olanlar kalmış, edebî hırsları ve dünyevî ihtirasları olanlar gitmiş. Bundan daha kıymetli ne olabilir?
Bazen de insanın öncelikleri değişir. Bir müddet başka şeylerle oyalanır, sonra geri döner. Edebiyat her zaman yuvamız ve yurdumuz olmuştur.
***
Ahmet Murat’tan Süleyman Çobanoğlu’na, Ali Emre’den Tarık Tufan ve Münir Üstün’e kadar birçok isimle beraber yaşlandık, yaşlanıyoruz. Az önce bir soru sormuştuk. Bir cevap daha: Beraber yaşlanmanın güzelliği.
Edebiyat olmasaydı, bu isimlerle aynı çağda yaşamamıza rağmen, birbirimizden habersiz bir şekilde çekip gidecektik. Şimdi ‘ahiret kardeşliği’nden bahsediyoruz. Çok yaşasın edebiyat.
Aramızda hiç kırgınlık olmadı mı? Elbette oldu. Dostlukta sebat etmek iyidir. Ayrılıktan kaçınmak mümince bir tavırdır. Birlikten sadece kuvvet değil, bereket de doğar.
Dostluk, insana ümit veren konulardan biridir. Zengin ve kimsesiz olanları gördükçe, bu hakikati daha iyi anlıyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.