Başbakan’ın Güneydoğu politikası doğrudur
Terörle mücadele ve Güneydoğu politikası konularında Başbakan Erdoğan iktidarının ilk
yıllarında yanlış tesirler altında kalarak bazı hatâlar yapmıştı. 1 Mart Tezkeresi ve sınır ötesi harekât konusundaki tereddütler terör örgütünün işine yaradı.
Gene, ‘Türkiyelilik’ ve ‘mozaik’ lâfları ile ‘Kürt sorunu’ ifadesi, doğru tespitler değildi. Ancak, bu yanlışları zamanında görerek tekrarlamamaya çalıştı. Son Diyarbakır ziyaretindeki
‘Kürt sorunu’ ifadesini etnik kimlik anlamında kullanmadığını belirtti.
Başbakan’ın özellikle son yıllarda kullandığı ‘Tek Millet, Tek Devlet, Tek Bayrak’ sloganı, millî birlik ve bütünlüğü terennüm eden çok önemli bir ilkenin tescili mahiyetindedir.
Başbakan, kendisinden önceki politikacıların yaptığı gibi, Güneydoğu’da bölge halkına şirin gözükmek için, üniter devlet ilkelerinden taviz veren konuşmalardan itinayla kaçınmakta, Türkiye’nin her tarafında aynı ifadeleri kullanmaktadır.
Diğer taraftan, Başbakan Erdoğan’ın demokratik hak ve hürriyetlerden taviz vermeden birlik ve bütünlüğü sağlama politikası da doğrudur ve çok önemlidir. Teröre karşı, hukuk içinde kalarak gereken güvenlik tedbirlerinin alınmasında fütura ve acze düşülmemesi, ayrıca son derece önemli ve doğru bir politikadır.
Buna mukabil, Doğu ve Güneydoğu’nun ekonomik ve sosyal kalkınması için hazırlanan ve uygulamasına başlanan en büyük proje, Başbakan Erdoğan’a ve Hükûmeti’ne aittir.
***
Son bir haftalık dönemde Başbakan’ın, terör örgütünün ‘kurtarılmış bölge’ olarak gördüğü
il ve ilçelere gitmesi ve bölge halkıyla hemhâl olması, sadece siyasî bakımdan değil, devletin birliği ve bütünlüğü bakımından fevkalâde önemlidir. Zira, malûm olduğu üzere, gidemediğiniz yer sizin değildir. Başbakan’ın bu seyahatlerini ve terör örgütünün siyasî temsilcisi olan DTP’nin uyguladığı şiddet hareketlerini, AK Parti ile DTP’nin mahallî seçimlerdeki politik çekişmesi şeklinde dar bir alanda mütalâa etmek kısır görüşlülüktür. Başbakan bu seyahatleri, AK Parti mahallî seçimlerde oyunu arttırsın diye yapmıyor; bu bölgelerde, terör örgütünün ve kuyruğunun bütün engellemelerine rağmen, devletin ‘kerîm’ varlığını göstermek ve insanımıza sahip çıkmak için yapıyor.
Bu doğru millî siyaseti takdir etmek ve desteklemek hepimizin görevi olmalıdır.
***
Doğu ve Güneydoğu’da yaşayan insanımızın en az yarısı Türk vatandaşlarımızdır. Geri kalan vatandaşlarımız içindeki Kürt kardeşlerimizin çok büyük çoğunluğu, terör örgütü ile siyasî uzantısı olan DTP’ye, bunların organize ettikleri terör ve şiddet eylemlerine karşıdırlar. Bugüne kadar bölgede güvenlik tam olarak sağlanabilmiş olsaydı, DTP’nin son seçimlerde yarıya inerek alabildiği 1,5 milyon civarındaki oy miktarı da gerçekleşmezdi.
İlkbaharda yapılacak mahallî seçimlerde, PKK/DTP’nin belediyeleri kaybetmesi, bölücülerin bölgedeki varlığına büyük bir darbe vuracaktır. Bu gerçeğin farkında olan terör örgütü ve müştemilâtı (DTP), terör ve şiddet eylemlerini arttırarak bölge halkını tehdide
devam etmektedir.
Bu durumda ne yapılmalıdır?
1. Sıkı güvenlik tedbirleriyle terör örgütü ve partisinin eylemlerine mâni olmak gerekir. Bölgede, halka zarar vermeden, devlet otoritesini ve asayişi sağlamak lâzımdır.
2. Şiddet gösterilerine karşı tahammüllü olmak, çocuklara şefkatle muamele etmek ve gözaltıları asgariye indirmek gerekir. Kısaca, bölücülerin taraftar kazanması engellenmelidir.
3. DTP’nin kapatılmaması ve mağduriyetini kullanmaması için lâzım gelen hukukî tedbirler alınmalıdır.
4. Bölgede hiçbir şekilde sıkıyönetim ve olağanüstü hâl ilan edilmemelidir.
5. Bölgede ekonomik, sosyal ve kültürel projelerin süratle uygulanmasına başlanmalı ve kısa sürede netice alınmasına çalışılmalıdır.
***
Başbakan’ın Güneydoğu politikası doğrudur. Bu politikayı, kısa vadeli ve dar açılardan görmemeli ve milletçe desteklemeliyiz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.