Davet İçin Herkesle Oturmak
O ashabı ile oturur, fakir fukara sahabiler yanından kalkmadıkça kendisi kalkmazdı. Kehf suresinde tavsiye edildiği gibi, nefsini onlarla oturmaya alıştırmıştı. O ayeti ve nüzul sebebini kısaca hatırlayalım mı?
Kureyş’in ileri gelen ailelerine mensup müşrikler, Hz. Peygamber’in fakir müminlerle birlikte bulunmasından rahatsızlık duyduklarını, bu insanları yanından uzaklaştırması halinde kendisiyle görüşebileceklerini söylüyorlardı. Bazı sahabiler belki bir hayır olur, sözden istifade ederek Müslüman olurlar ihtimali ile peygamberimizi dediklerini yapmaya teşvik ettiler. Ama Allah Teâlâ’nın ayeti gecikmedi ve buna izin vermedi. Olayı yukarıda anlattığımız için tekrar etmiyeceğiz.
“Rızâsını dileyerek sabah akşam rablerine dua edenlerle olmak için elinden gelen çabayı göster. Dünya hayatının çekiciliğine meylederek gözlerini onlardan çevirme! Bizi anmaktan kalbini gafil kıldığımız, kötü arzularına uymuş ve işi gücü aşırılık olan kimseye boyun eğme!” ( Kehf, 28.)
Elmalılı Hamdi Yazır ilgili ayetin tefsirinde der ki: “Rivayet ediliyor ki Kureyş'in ileri gelenlerinden birtakımları Hz. Peygamber'e uğramışlar, yanında Suheyb, Habbab, Bilâl, Ammâr, Selmân ve diğer fakir müslümanlar bulunuyormuş.
"Ey Muhammed, sen kavminden vazgeçtin de bunlara mı razı oldun? Biz bunların arkasından mı gideceğiz? Bunları yanından kovsan biz senin meclisine gelir konuşuruz, belki de uyarız" demişler.
Resulullah "Ben müminleri kovmam" (Şuarâ, 26/114) buyurmuş.
"O halde biz geldiğimiz zaman bunları kaldır, gittiğimiz zaman yanında oturt" demişler.
Hz. Ömer de "Ey Allah'ın Resulü yapsan bakalım ne olacak?" demiş.
Sonra onlara ısrar etmişler ve bunun yazılmasını istemişler, Resulullah da yazılması için bir sayfa ile Hz. Ali'yi çağırtmış ve bu âyete kadar bu sebeple nazil olmuştur.
Bunun üzerine Resulullah (s.a.v.) sayfayı atmış ve Hz. Ömer sözünden dolayı özür dilemiştir. Selman ve Habbab (radıyallahu anhümâ) demişlerdir ki,
"Bu âyet bizler hakkında nazil oldu, Resulullah bizimle beraber oturur ve biz kendisine dizimiz mübarek dizine dokununcaya kadar yaklaşırdık ve istediği zaman yanımızdan kalkardı. Sonra Kehf sûresinde "Nefsini, sabah akşam, rızasını istiyerek Rablerine yalvaranlarla beraber tut" (Kehf, 18/28) âyeti nazil oldu ve bundan dolayı biz kalkmadan, kalkmayı terk buyurdu ve dedi ki: "Hamdolsun Allah'a ki, ümmetimden bir kavim ile beraber nefsime sabrettirmemi bana emretmeden beni öldürmedi, hayat sizinle, ölüm sizinle".
Bu âyet, Hz. Peygamber’e hitap ederek aynı tutum ve zihniyeti benimseyen insanlara şöyle bir uyarıda bulunmuştur: Üstünlük ve şeref, dünya malında ve ziynetinde değil, gönül ziynetindedir, yani iman ve güzel ahlâktadır. Servet ve mevki sahipleri öne alınıp yoksullar arkaya itilemez. Servetleriyle kibirlenen zenginlerin hatırı için fakir müslümanlar ihmal edilemez. Sen ayırım gözetmeden Allah’ın âyetlerini herkese oku. İlâhî mesajdan kimin daha çok yararlanacağını sen bilemezsin, onu ancak Allah bilir. Öyle ise sakın o fakirleri yanından uzaklaştırma, bilâkis onlarla birlikte olmaya candan gayret göster!( Bkz. Kur'an Yolu Tefsiri, 3/549-550.)
Başka bir âyette de Hz. Peygamber şöyle uyarılmıştır:
“Rablerinin rızâsını isteyerek sabah akşam O’na yalvaranları kovma! Onların hesaplarından sana sorumluluk yoktur; senin hesabından da onlara sorumluluk yoktur ki onları kovup da zalimlerden olasın!”( En’âm 6/52.)