Evin sakinleri (1)
Modernleşmenin getirdiği tehlikelerden biri de evin işlevini kaybetmiş olmasıdır. Hızlı kentleşme sonucunda büyük metropoller, alışveriş merkezleri ve bu alanları dolduran kalabalık kitleler ortaya çıktı. Gün boyu ağır koşullarda çalışan fertler işlevini kaybeden evi adeta otel gibi kullanıyorlar. Ev artık insanları mutlu edemiyor.
Dışarı çıktığınızda can sıkıntısından ne yapacaklarını bilemeyen kalabalıklarla karşılaşıyorsunuz. Evinde aradığını bulamayan fertler kendilerini anlamsız şekilde sokağa bırakıyor ve akan insan seline katılıyorlar. Ev artık fertlerin kendilerini iyi hissettikleri bir mekân olarak görülmüyor. Aksine donuk, sevgisiz ve ıssız bir yer olarak algılanıyor.
Kentli insan için ev önemini çoktan kaybetti. Bu insanlara göre burada kendilerini mutlu kılacak hiçbir şey mevcut değil. O yüzden kimse evde vakit geçirmek istemiyor, aile bireyleri yoksul dünyaları ile evi yaşanılmaz kılıyor ve kendilerini dışarı bırakarak hataları ile yüzleşmekten kaçıyorlar. Günümüzde sevgi ve ilgiden mahrum olan sadece fertler değil fertleri bir arada tutan mekânlar da artık bu değerlerin yoksunluğunu çekiyor.
Eskiden ev, aile bireylerinin kendilerini iyi hissettikleri bir alan olarak görülürdü. Ev, ailenin bütün bireylerini aynı çatı altında toplar ve bir yakınlık hissi uyandırırdı. Gün boyu çalışan anne-baba akşam vakti çocukları ile bir araya gelir ve hemhal olurlardı. O zamanlar “keşke evime gidip ayaklarımı şöyle bir uzatsam, evimde kendimi çok rahat hissediyorum, ev beni dinlendiriyor…” gibi ifadeleri sık sık işitirdiniz. Eşini kaybeden büyükanneniz duvarları aşınan o metruk evde yaşamayı ve burada geçmiş günlerin enerjisini solumayı tercih ederdi. O zamanlar ev yakınlarınızla bir araya gelip sohbet ettiğiniz huzurlu bir ortam olarak bilinirdi. O yüzden dışarıda yaşadığınız meşakkatlerin boyutu ne olursa olsun eve geldiğinizde kendinizi iyi hissederdiniz.
Modernleşen toplumlarda ev tercih edilmeyen mekânlar haline geldi. Sabahın erken bir saatinde evden çıkan anne ve babalar giderken çocukları bakıcıya emanet ediyorlar. Akşam geç vakit eve geldiklerinde atıştırmalık bir şeyler alıp odalarına çekiliyor tek bir kelam dahi etmiyorlar. Ev onlar için sadece geceleri kalma imkânı sağlayan bir mekân. Evin enerjisi ve ruhu yok. Evde sevgiye dair hiçbir şey mevcut değil. O yüzden insanlar evde yalnız kalmaktan sıkılıyor ve kendilerini dışarı atmak, kalabalıklar arasında kaybolmak istiyorlar. Evde üretemedikleri sevgi ve güveni dışarıda aramaya çalışıyorlar fakat olmuyor. Ne gidip eğlendikleri mekânlar ne de harcadıkları para onları mutlu edebiliyor. Evde kaybettikleri değerleri sokaklarda arasalar da elleri boş dönüyor ve boşluğa düşüyorlar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.