Dinlediğimiz her türkü mankurtlaşmaya isyanımızdır!
Radyo arşivinden derlenmiş kayıtlar, Bekir Soysal’ın emsalsiz dost armağanı…
Öyle ki, vakit vakit dinlemesem eksilirim. Toprağımızın kokusunu, göğümüzün rengini, milletimizin asırlık müşterek hüznünü hissedemez olurum; insanlık basamakları bir bir kırılır.
O ses yükseklerden gelir…
Hüma kuşu yükseklerden seslenir!
Ses yükseklerden gelir…Fakat o kesif gam, o ince hüzün, o derinlere işleyen acı, can evimize nüfuz eder.
Yavru yavru huma kuşu yükseklerden seslenir
Oğul yar koynunda bir çift suna beslenir
Yavru yavru sen ağlama kirpiklerin ıslanır
Oğul ben ağlim ki belki gönül uslanır uslanır...
Oğul gülüm eğlen eğlen belki gönül uslanır...
Bu türküyü içimize işleten o “yavru yavru”lardır, “oğul oğul”lardır. Türkü bittiğinde yavru yavrular, oğul oğullar daha bir müddet yankılanmaya devam eder…
Yavru bugün yaradan var hey/Oğul yeri göğü aman yaradan var.
Bende her yaradan var aman aman aman aman yar derdime derman Aman aman aman yar katlime ferman aman aman aman...
Yavru bugün yarasızlar...Oğul ok değmiş yara sızlar...Oğul bu derdi çeken bilir ne bilsin yarasızlar...
Dün gece yâr hanesinde yastığım bir taş idi!
Bir türkünün hüznü bitmeden başka bir türkünün eyvahları, vahları kuşatır sizi.
Vardım ki yurdumdan ayak göçürmüş…
Tutam yâr elinden tutam, çıkam dağlara dağlara…
Şu yüce dağları duman kaplamış. Yine gurbetten kara haber var!
Sinen beni yandırır…
Sıra sıra gelen acem uşağı… Neden eller geldi Zöhrem gelmedi….
Seyyah oldum şu âlemi gezerim. Bir dost bulamadım gün akşam oldu.
Nereye gideyim kardaş kimim var...
Sabah yıldızı doğarken…
Oduncular kısa keser odunu vay vay!
O hüznü kaybedersek, o acı yüzümüzden silinirse, biz biz olmaktan çıkarız. O hüzün olmazsa yaşanmaz; ıztıraptır bizi ayakta tutan; o oflar, o ahlar, o eyvahlar, amanlar… boşuna değil.
Erzurum bu sestedir, Türkiye bu sestedir, tarihimiz bu sestedir, milletimiz bu sestedir.
Türkülerin kadrini bilemedik, şarkıların değerini takdir edemedik. Bin yıllık mûsıkî birikimimizi devrime maruz bıraktık. Bir gün geldi ki düğünlerde bile icrasını yasakladık. Yıkımların en katmerlisi…
Bizen anlamıyorlardı, çünki mûsıkîmizden anlamıyorlardı! Çünkü hüznümüzün değerini takdirden acizdiler.
Büyük bir türkü ustası, Mükerrem Kemertaş göçünü topladı. Bugünün manzarasına bakarak şöyle söyleyebiliriz: Türkülerini de alıp götürdü…
Mûsıkîmiz öksüz, türkülerimiz yetim, şarkılarımız sahipsiz…
Kulaklarımız 7/24 yabancı seslerle dolduruluyor.
Geçen hafta, mankurtlaşmaya isyanın kitabını yazan Cengiz Aytmatov’un 90. yaşı dolayısıyla düzenlenen bir toplantıda idim. O her “ellik ır”ın, yani her türkünün tek başına tarih olduğunu söylemişti.
Dinlediğimiz her türkü mankurtlaşmaya isyanımızdır
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.