85. yıl törenleri.. Coşku yerine kuşku!
Geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi, bu yıl da “duygu” ve “düşünce”lerimde pek fazla bir değişiklik olmadı... “Olmasını istiyor” olmama rağmen olmadı... Ne yalan söyleyeyim, “ülkesini çok seven bir insan” olduğum halde, dünkü “Cumhuriyet’in 85. yılı kutlamaları”nı televizyondan izlerken, bir türlü “coşku” duyamadım... Belki de; “Yerli malı, Türk’ün malı, her Türk onu kullanmalı” söylemleri beynimde çakılı kaldığı için, duyamadım o “coşku”yu!.. Törenlerde, “uçak”lar ve “tank”lar gösteriler yaptı.. Ne var ki, gösterilere katılan F-16 uçakları; “yerli” değil, “Amerikan malı” idi!.. Tanklar da “İsrail” tarafından reorganize edilmişti!..
Şunu düşündüm:
“Hâlâ bir uçak imal edemiyor, bir tankın tamirini bile hâlâ kendimiz yapamıyorsak, neyi kutluyoruz biz?..”
İşte bunları düşününce, içim burkuldu, bir türlü “coşku” duyamadım!..
“Coşku duyamamak” yerine, kafama üşüşen sorular ve “kuşku”lar beyimi kemirdi!..
Hep sordum;
Neyin “bayram”ını kutluyoruz biz?.. “Cumhuriyet Bayramı”nı mı?.. O halde, niye “coşku” yok, niye “heyecan” yok?..
Televizyonlara baktım da; “coşku”dan çok, “yerine getirilmesi zorunlu” hale sokulan “resmi üniformalı kutlama”lara tanık oldum!..
“Cumhur” yok!
“Coşku” yok!
“Heyecan” yok!
Sadece “nutuk” var, “slogan” var ve bir an önce bitmesi beklenen “sıkıcı konuşmalar” var!..
İyi de;
“Cumhur” nerede?..
Sahi, “Cumhur” nerede?!?
ERDOĞAN DOĞRU SÖYLÜYOR AMA!..
Cumhuriyet kutlamalarının ardından, dün Ankara’da “13 alt ve üst geçidin açılışı”nı yapan Başbakan Tayyip Erdoğan; toplu açılış töreninde yaptığı konuşmada diyordu ki;
“Cumhuriyet, cumhurun idaresidir... Cumhuriyet halkın idaresidir... Ayrısı-gayrısı olmayan, topyekün bir milletin idaresidir... Bu iradeyi ve idareyi korumak ve geliştirmek hepimizin görevidir!”
Bu sözlere itiraz etmek, bu lâfların üzerine lâf söylemek mümkün değil!..
Başbakan’ın tesbiti “doğru”dur!..
Cumhuriyet, gerçekten de “cumhur”un yani “halk”ın idaresidir!..
Yine Başbakan’ın ifadesiyle;
Cumhuriyet, bir “idare” şekli olduğu kadar, aynı zamanda “halkın irade beyanı”dır!.. Halkta, böyle bir “irade” olmasaydı, elbette Cumhuriyet denilen bir “idare” kurulamazdı!..
İşte dün, yani “Cumhuriyet’in 85. yılı kutlamaları”nda; cumhur, yani halk; “kendi iradesi” ile kurduğu “idare”nin törenlerine katılmak istemiş, “Cumhuriyet” için; “işte benim iradem, işte benim idarem” demek istemiştir!..
KİM BU İŞGÜZAR VE DENSİZLER?
Gelin, görün ki;
Dün Niğde’de olduğu gibi, “Cumhur, Cumhuriyet kutlamaları”ndan kovulmuştur!..
“Kovma” işlemini kim gerçekleştirmiş ve “kimin adına” gerçekleştirmiştir, elbette şimdilik bilemiyoruz...
Ama, durum şudur:
“Cumhur, törenden kovulmuştur!”
Lâfı uzatmanın âlemi yok... Niğde muhabirimiz Dursun Suna’nın haberi, “rezaletin son perdesi”ni gözler önüne seriyor.
Dursun Suna’nın haberi özetle şöyle:
“Niğde’de dün gerçekleştirilen cumhuriyet kutlamaları töreninde büyük bir rezalet yaşandı... Hükümet Meydanı’nda esnafın il protokolü önünden geçiş yaptığı sırada bir sürücü kursuna ait 3 araç Zeynep Şahin, Emine Şahin ve Neslihan Şahin adlı başörtülü hanımlar tarafından kullanılıyor diye ‘başörtüsü ile protokolün önünden geçemezsiniz’ denilerek konvoydan çıkarıldı.”
Dedim ya;
“Cumhuriyet töreninden Cumhur’u kovan” kimdir?.. “Amaçları” nedir?.. Bütün bunlar konusunda, Vali Selâhattin Öztürk, elbette bir açıklama yapacaktır!..
Çünkü bu “densizlik”, burada kalacak değildir!.. Ne zaman “Cumhur’suz Cumhuriyet” denilirse, Niğde’deki bu olay akla gelecektir!.
HEM DIŞLAR, HEM YAFTALAR!
Sırası gelmişken söyleyeyim:
Aynı durum, “başörtülü öğrenciler” için de geçerli..
Düşünebiliyor musunuz;
“İnançlarından dolayı başını örten” bir genç kız “üniversitenin kapısı”na kadar gelmiş ve “Ben, senin verdiğin eğitimi almak istiyorum” demiş ama üniversite, “hayır” diyor; “Git, başını aç da gel!”
İşte, “kopma” burada başlıyor...
“Soğuma” burada başlıyor!..
O genç kız; “üniversite”nin şahsında “sistem”den soğuyor, sistemden kopuyor!..
Peki, “sistem” ne yapıyor?..
“Genç kızı üniversite kapısından kovan”ın kendisi olduğunu unutup, başlıyor yakınmaya:
“Sistemle niye kaynaşmıyorlar?”
Ulan; o genç kızlar, nasıl kaynaşsın bu sistemle?.. Senin kapına kadar geldikleri halde; onları “kapıdan kovan” sen değil misin?.. Onu iten, dışlayan, horlayan, aşağılayan ve “öteki”leştiren sen değil misin?..
İşin garibi; oturup da “kendi hatalarını sorgulamak” yerine, asıyorsun “yafta”yı, basıyorsun “damga”yı;
“Yobaz!.. Laiklik karşıtı!”
CUMHURİYETİ KURANLAR TRANSPARAN MIYDI?
Bugüne kadar, bu tür “ucuzculuk”larla geldik... Öyle anlaşılıyor ki, bundan sonra da bu “önyargılı ve ucuzcu zihniyet” egemen olmaya devam edecek!..
Şu hâle baksanıza;
Başbakan, Ankara’da “Cumhuriyet Cumhur’un idaresidir... Cumhuriyet, halkın idaresidir” diyor ama, Niğde’deki bazı “densiz” ve “işgüzar”lar; “Cumhur’u, Cumhuriyet törenlerinden kovmakla” meşgul!..
Sırf, “başörtülü” oldukları için!..
Sanki bu Cumhuriyeti “dinsiz”ler ve “donsuz”lar kurdu!.. Sanki bu Cumhuriyet’i “mini etekli” kadınlar ile “transparan” hanımlar kurdu!..
Cumhuriyet’i 85 yıl önce kuran “irade”nin sahipleri tepeden-tırnağa “tesettürlü” ve “başörtülü”ydü!..
Ama o “başörtülü”lerin evlâtları veya torunları, bugün tören alanlarından kovuluyor!..
Daha ne diyeyim;
Bir gün gelir; “başörtülü” hanımların tamamı bu tavırları “protesto” için “törenleri boykot” eder ve işte o zaman, gerçekten “Cumhur’suz Cumhuriyet” oluruz!..
DTP’YE GİDER, HALKTAN KAÇAR!
Bugün, adında “halk” olan bir partinin, evet “Cumhuriyet Halk Partisi”nin genel başkanı Bay Deniz Baykal ve CHP kurmayları, sırf “eşi başörtülü” diyerek Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün de hazır bulunduğu törenleri “boykot” ediyorsa, varın gerisini siz düşünün!..
O CHP ki;
“İktidara gelebilmek” veya “Ankara Belediye Başkanlığı’nı kazanabilmek” için, daha önceleri “bölücü” dediği, “Emri Kandil’den alıyorlar” dediği DTP ile “işbirliği”ne, DTP ile “ittifak”a gidiyor da, “başörtülü” vatandaşları dışlıyor!..
Evet, “eşi başörtülü” diyerek, dün “boykot” ettiler Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü... “Meclis’teki törenler”e de, “Hipodrom’daki törenler”e de, Çankaya’da verilen “resepsiyon”a da katılmadılar!..
Ne garip değil mi;
Üç hanım, Niğde’de sırf “başları örtülü” denilerek tören alanından kovulurken, CHP’liler de Ankara’da, “Sırf eşi başörtülü diye” Cumhurbaşkanı’nı “boykot” ettiler!..
Demek oluyor ki;
Başörtülü öğrencileri “üniversite”lerden, başörtülü hanımları ise “tören alanları”ndan kovan zihniyet, aynı zihniyettir, yani “CHP zihniyeti”dir!..
Adında “halk” olan CHP zihniyeti!..
İşte bu zihniyet, bir de kalkmış, “uzlaşma” diyor, “mutabakat” diyor!..
Kiminle uzlaşma?..
Kiminle mutabakat?..
Bu “CHP” ile mi, bu “zihniyet”le mi?..
Dünkü törenleri izlerken, işte bunları düşündüm ve “ülkemin geleceği adına” üzüldüm!..
İşte bundan dolayıdır ki;
Bir türlü “coşku” duyamadım!..
Oyna, parçala, değiştir!
Biliyorsunuz; Yargıtay Başsavcısı A.Yalçınkaya’nın, AK Parti’nin kapatılması için hazırladığı “iddianame”de, belki de Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk defa, “olmayan hadise ve konuşulmayan sözler”e yer verdiği, bizzat Anayasa Mahkemesi’nin “gerekçeli karar”ında ifade edilmişti... Biz de, bunun üzerine “Tahrifçi... Sahteci” demiştik ki, Bay Yalçınkaya anında açıklama yapıp, “Delillerim sağlam” demişti...
O halde, buyrun “sağlam(!) deliller”den bir demet... Soralım Başsavcı’ya; Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın sözlerinde “kanlı” ifadesi var mıdır?.. Burhan Kuzu’nun sözlerinin arasına “başörtülü yargıca da sıra gelecek” ifadesini sokuşturan kimdir?.. Bülent Arınç’a “TBMM Mescidi’nde Kur’an Kursu açtıran” kimdir?..
Gazete haberlerini “parçalayan” ve “kafasına göre birleştiren” ya da “yerlerini değiştiren” kimdir?.. Son soru; Başbakan’ın konuşmasının bazı bölümleriyle “oynayan” kimdir?.. Şimdilik, bu kadar...
Biz, “Sahteci!.. Tahrifçi!” demişsek, vardır bir sebebi!