Hayat Tarzı Ve Haramlar
“Ahkam-ı şer’iyye” dediğimiz “dinimizin hükümleri” sekizdir.
Farz, kesin delillerle yapılması emredilenlerdir.
Vacip, zannî delillerle yapılması istenenlerdir.
Sünnet ve müstehap, Sevgili Peygamberimiz (sav)’in tavsiyeleridir.
Haram ve mekruh ise, yapılması istenmeyen, yasaklananlardır.
Müfsit, başlanmış bir ibadet veya muameleyi bozandır.
Mübahlar ise serbest bırakılan alanlardır. Yapılması veya terki eşittir. Helal ise yasak olmayan, serbest bırakılan mübah alanlardır. Bilindiği gibi mübah "yapana sevap, yapmayana günah olmayan" söz veya işlerdir.
“Din muameledir”. Dinin varsa davranışın da dine uygun olacak.
Müslüman ol, ama kafir gibi yaşa, olmaz öyle şey.
Bu hadisine göre haramların bir kısmı sadece bizi ilgilendirir. Bir kısmı da başkaları ile olan bütün ilişkilerimizi ilgilendirir. Onlara bir ölçü ve sınır getirir.
Evet, insanlığın dünya ve ahiret saadetini sağlayan yüce İslam dini, kendine has erişilmez ve vazgeçilmez yapısında kullar için bazı sınırlamalar getirmiştir. Haram veya mekruh dediğimiz bu sınırlamalar, İslam’ın her emrinde olduğu gibi, yine bireyin ve toplumun faydası gözetilerek konulmuştur.
O yüzden, bir kısım haramlar vardır ki nefislerin yaşaması ve bedenin ıslahı maksadıyla konulmuştur; insan öldürme, alkol ve uyuşturucu kullanma, pis ve zararlı şeyleri yeme gibi.
Bir kısım haramlar da insanların arasını bozması ve sosyal düzensizliğe sebep olmasından ötürü yasaklanmıştır; zulüm, tecavüz, aldatma, su-i zan, gıybet, tecessüs gibi.
Yine bir kısım fiiller de ırz ve namusların korunması amacıyla haram kılınmıştır; zina, fuhuş, açık saçıklık gibi.
Haramlar ve yasaklar konması aslında terbiye edilmemiş nefsin hoşuna gitmese de onlar da dahil fertlerin ve cemiyetin ıslahına, barışına, sağlığına, saadet ve refahına yaradığı için iyidir, güzeldir, faydalıdır. Herkesin bu konuda iyi kötü bir mutabakatı vardır aslında. Çünkü kendisine yapılmasını istemediği şeylerdir haramlar. Öyleyse kendisi de başkalarına yapmamalıdır.
O yüzden bir yerde düzen varsa, barış ve huzur olacaksa, bir kısım hürriyetleri sınırlayan bazı emir ve yasakların olması tabii ve zarurîdir.
Bu yüzden haramların, yasakların, günahların olmadığı bir dünya ve onun içinde sonsuz özgür bir insan düşünmek, hayaldir.
Biz ise Müslümanlara hatırlatıyoruz; haramlar Allah Teâlâ’nın sınırlarını aşmaktır. Hadsizliktir. Çok çirkin ve ayıptır.
Oysa batı dünyası bizim haram saydıklarımızın çoğunu benimsemiş ve yaşama biçimi kabul etmiştir.
Ne olacak şimdi?
Ya İslam’a göre, ya da batıya göre bir hayat tarzımız olacak.
Bir karar vereceğiz, biz nerede duruyoruz?
Müslüman mıyız, değil miyiz?