Bayram Hasbihali
Ramazan bayramınızı tebrik ederim. Rabbimiz sizlere ve ümmetinize hayırlı eylesin. İbadetlerinizi kabul etsin. Sıkıntılarınızı gidererek merhamet buyursun.
Bayram bizde sevinç ve kardeşlik günleridir, birlik ve dirlik demleridir. O yüzden tatlı hatıraları çoktur. Silinmez izler bırakır hatıralarımızda.
Hiç şüphesiz bizi birleştiren Allah Teâlâ’nın kurtarıcı ipi Kur’an’dır, İslam’dır. Başta ırkçılık, kavmiyetçilik olmak üzere onun dışındaki düşünce, ilke ve ideolojiler ve eylemler ihtilaf ve tefrikaya sebep olur. Bu ise ayrılık, soğukluk ve düşmanlıktır.
İman kardeşliği her yanlışı giderir, her ihtilafı çözer. Yeter ki ihlas ve samimiyet olsun. Arada çıkan sorunlar Kur’an ve sünnete arz olunarak çözülürse, ortaya sevgi, merhamet ve birlik çıkar. Sorunları çözmek için başka kaynaklara gitmek, imanı götürdüğü gibi kardeşliği de bitirir:
“Ey iman edenler! Allah'a itaat edin. Peygamber'e ve sizden olan ülülemre (idarecilere) de itaat edin. Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz -Allah'a ve ahirete gerçekten inanıyorsanız- onu Allah'a ve Resûl'e götürün (onların talimatına göre halledin); bu hem hayırlı, hem de netice bakımından daha güzeldir.”( Nisa, 59-61.)
Diyeceksiniz ki, bugün Kur’an yeterince bilinmetince ve uyulmayınca, tefrikalar arttı. Müslümanlar birbirlerini sevemiyorlar.
Maalesef “haklısınız” demekten başka yol yok ama bunun bir çaresi de yok. Burada tek umudumzu ve duamız şudur: Allah dilerse sevdirir. İşte o müjdeli ayet şudur:
“Eğer seni aldatmak isterlerse bilmiş ol ki sana yetecek Allah’tır. O, seni bizzat kendi yardımıyla ve mü’minlerle destekleyen ve onların kalplerini uzlaştırandır. Şayet yeryüzündeki şeyleri tümüyle harcasaydın, sen onların kalplerini uzlaştıramazdın. Fakat Allah onların arasını uzlaştırdı. Şüphesiz O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Enfal, 62-63.)
Ayeti Kerime açıkça ifade ediyor ki, Allah Teâlâ müminlerin kalblerini ısındırıp, kaynaştırdı. Eskiden onların aralarında öyle ayrılık, birbirlerine karşı öyle nefret, kin, düşmanlık ve intikam hissi vardı ki, mesela sen yeryüzündeki servetin hepsini sarfetmiş olsaydın, veya herhangi bir kimse bu kadar serveti bu uğurda harcamış olsaydı, onların kalplerini böylesine birleştirip kaynaştıramazdın, o ülfeti, o anlaşmayı ve yakınlaşmayı meydana getiremezdin.
"Kalpleri arasını" sözüyle ifadeyi vurgulamak, bilhassa şuna işaret ediyor ki, böyle servet harcamakla çeşitli insanları zahiren bir araya getirmek mümkün olabilirse de kalplerini, vicdanlarını barıştırıp yakınlaştırmak bununla kabil olmaz. Velâkin Allah, aralarını böylesine kaynaştırdı. Kalpleriyle ve kalıplarıyla onları birbirlerine dost etti, kudreti sayesinde aralarındaki açıklığı kapattı, tevhid imanı ile öyle bir muhabbet ve ülfet verdi ki, hak ve hakikat açısından içleri ve dışları bir tek şahıs gibi kaynaşmış bir hâl aldı, muhkem bir kale gibi bir ictimai bünyeye sahip oldular.
Elmalılı Hamdi Efendinin bu ayetlerin tefsirindeki beyanı çok güzeldir: “Bunlar İslâm'a girip Resulullah'a biatten önce aralarında öfke, kin, haset ve düşmanlık duyguları içinde yüzüyorlardı. Birbirlerini öldürüp, mallarını yağma eden ve sürekli kan davalarıyla bir türlü bir araya gelemeyen, anlaşamayan ve uzlaşamayan çeşitli kavim ve kabilelerden insanlar idi. Özellikle Ensar'ın iki ayrı kolu olan Evs ve Hazreç kabileleri arasında pekçok düşmanlık konusu cerayan etmiş ve öyle olaylar olmuştu ki, tarafların büyüklerini kırmış geçirmiş, boyunlarını iğne ipliğe çevirmişti.
Ne zaman ki, Allah Teâlâ onlara bütün o eski düşmanlıkları unutturdu, o kin ve öfkeyi gönüllerinden sildi ve yerine bir kardeşlik sevgisi ve karşılıklı dostluk duygusu koydu işte o zaman tam anlamıyla dost ve kardeş oldular. Allah ve Resulullah sevgisiyle birbirlerine kenetlendiler ve hepsi tek yürek, tek bilek haline gelip huzura erdiler ve nihayet Ensar oldular ve Muhacirin ile kardeş oldular. Allah Resulünün arkasında hakkın tek vücut halindeki desteği oldular. Kendilerinde "Attığın zaman sen atmadın Allah attı." sırrı zahir oldu. Şüphesiz O, bir güçlüdür ki, kudretine sınır bulunmaz, iradesine karşı durulmaz. Öyle bir hakimdir ki, dilediğini nasıl yerine getireceğini bütün incelikleriyle bilir ve hükmünde isabetsizlik olmaz.”
Her şey varıp kamil imana, salih amele, güzel ahlaka, birlik ve beraberliğe dayanmaktadır. Böyle olursa Allah Teâlâ’nın yardım eli daima Müslümanların üstündedir. O öyle bir “Aziz”dir ki, kimse onu ve inananlarını mağlup edemez.
Gelin böyle bir hakiki bayrama erişmek için çaba sarfedelim.