İçi Boşaltılmış İslâm
Sosyolog Abdurrahman Aslan’a göre, Müslümanlar için en büyük tehlike “İçi boşaltılmış bir İslâm”dır. (Taraf gazetesi, Neşe Düzel’in A. Aslan ile yaptığı röportajda.)
Son gerçek Halife Sultan Abdülhamid’in iktidardan uzaklaştırılmasından sonra Dönmeler, Siyonistler, İttihadçılar, Jön Türkler yoğun bir, İslâm’ın içini boşaltma hareketine girişmişlerdi.
1923’te Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nun (Anayasanın) ikinci maddesinde “Devletin dini, din-i İslâm’dır” yazılıydı, kabinede bir Şer’iye Vekaleti (Şeriat İşleri Başkanlığı) vardı. Sonra neler olduğunu biliyoruz.
Tekin Alp takma adıyla milliyetçilik ve Türkçülük yapan Moiz Kohen’in kitaplarından birine “Kahr Olsun Şeriat!” başlıklı bir bölüm yazmış olduğunu da biliyoruz.
Son beş yıl içinde içi boşaltılmış, Şeriatsız ve fıkıhsız bir İslâm türetme hareketi hız kazanmıştır. Bu iş için milyarlarca dolar harcanmaktadır.
Bu içi boşaltılmış İslâm hareketinin arkasında kimler, hangi devletler, kurumlar, cemaatler, güçler vardır?
1. ABD Evangelistleri vardır. Bunlar İslâm’ın ve Müslümanların en azılı düşmanlarıdır.
2. Papalık vardır.
3. Uluslararası Siyonizm vardır.
4. İsrail devleti vardır.
5. Sabataycılar vardır.
Ve maalesef,
6. Müslüman bir cemaat vardır.
İçi boşaltılmış İslâm ne demektir?
*Şeriatsız bir İslâm.
* Fıkıhsız bir İslâm.
* Cihadsız bir İslâm.
* Tek hak din olma özelliğini yitirmiş bir İslâm.
* Yahudiliği ve Nasraniliği de hak din olarak kabul eden bir İslâm.
* Kafirleri dost ve velî (idareci) kabul eden bir İslâm.
*Ilımlı light bir İslâm.
*Ehlî evcil ve uysal İslâm.
*ilahî ve münzel bir din olmaktan çıkmış; insan uydurması bir ideoloji ve hümanizma haline gelmiş bir İslâm.
Tabiî ki, böyle bir İslâm gerçek İslâm değildir.
İslâm’ın içini boşaltmak işinde Dinlerarası Diyalog ve Hoşgörü hareketini kullanıyorlar.
2004’te Mardin Harran Ovası’nda Kasımiye medresesinde patrikler, çeşitli kiliselere ait papazlar, hahamlar ve müftüler hep birlikte çan ve ezan sesleri içinde birlikte oradaki havuz üzerindeki köprüden geçerek Diyalog yaptılar.
Bir cemaate ait televizyonda Dinlerarası Diyalog ile ilgili bir programdan bir görüntü:
Ekranda Sultanahmet Camii görülüyor... Büyük kubbenin arka planından bir haç yükselmeye başlıyor... Haç yükseliyor yükseliyor büyüyor büyüyor... Caminin üzerinde, camiye hâkim bir hale geliyor. Cami dev haçın gölgesinde kalıyor... Alın size bir diyalog daha!
İslâm’ın yükselişini durdurmak için son çareler o yüce dinin içini boşaltmaktır.
Aksi taktirde dünya fevc fevc (akın akın, büyük kütleler halinde) İslâm’a girecektir.
En fazla Kur’ân’daki cihad ayetlerinden, kutsal savaş ile ilgili hadîslerden korkuyorlar.
İslâm’ın içini boşaltma taşeronluğunu işbirlikçi Müslümanlara vermişlerdir.
Peki başarılı olabilecekler mi?
Birtakım fitne, fesat ve sapıklıklara sebep olacaklardır ama İslâm’ın içini boşaltamayacaklardır.
Çünkü bu din Allah’ın koruması altındadır.
Sevgili Müslümanlar!.. Bir yol ayrımındasınız:
Şeriatıyla, fıkhıyla, cihadıyla, tesettürü ile ahlâk ve tasavvuf boyutuyla gerçek İslâm... Bir de içi boşaltılmış İslâm. İçi boşaltılmış dedikse büsbütün kaldırılmış bir İslâm değil. Cumaya gidebilirsin... Ölünce cenazen camiye getirilir, namazın kılınır, İslâm kabristanında toprağa verilirsin... Kandil geceleri semaya maytap atabilirsin. Ramazan’da şenlikler, etkinlikler yapılır, onlara katılırsın.
Gerçek İslâm’a bağlananlar Mevlalarını bulur. Bunda şüphe yok. İçi boşaltılmış İslâm’ı seçenlerin sonu ne olur?
Bir Zamane Müctehidi
Sokakta görseniz, sıradan bir vatandaş dersiniz. Sinekkaydı traş olmuş, Frenk elbisesi giymiş, gömleği Frenk, kravatı Frenk, Paltosu Frenk... Ayakkabıları Frenk işi... Ruhu Frenk.
Frenk takvimi kullanır, saati alafrangadır.
Bu matruş (traşlı), Frenge benzeyen beyimiz müctehidlik taslar.
Kur’ân Müslümanlığı diye bir mezhep çıkartmıştır.
Sünneti ve hadîsleri inkâr eder. Ashabın büyüklerinden Ebû Hureyre radiyallahu anh efendimize hakaretler savurur, onu yalancılıkla suçlar.
Şeriatı da inkar eder.
İslâm’da recm yoktur der.
Hırsızın elinin kesilmesi cezasını, bıçakla eline küçük bir çizgi çizip bir iki damla kan çıkmasıyla izah eder.
İcmâ-i ümmet mi? Duyunca tüyleri ürperir, küplere biner.
Âlim geçinir, içtihada yeltenir ama Kur’ân’ın “Peygamber size ne getirdiyse alın, kabul edin” emrini bilmezlikten gelir.
Ehl-i SünnetMüslümanlarına korkunç bir kin besler, onları sapıklıkla suçlar.
Buharî ve Müslim hazretlerinin Sahih’lerini kaynak olarak kabul etmez. Sünneti toptan inkâr ve reddeden adam, iki muteber hadîs kitabını mı kabul edecek?
Mezhep imamlarına mutlak müctehidlere ateş püskürür. Öyle ya, bir imam var, o da kendisi.
Biraz mürekkep yalamışlığı vardır. Az buçuk Arapça bilir. Kendisini Zemahşerî sanır.
Bırakın büyük Ehlisünnet alimlerini, meşhur ve güçlü müsteşriklerin bile eline su dökemez.
Etrafına biraz adam toplamıştır. Böylece bir fırka oluşmuştur. Nasıl bir fırka? Bid’at ve dalâlet fırkası.
Kur’ân Müslümanlığı diye bir yol tutturmuş gidiyor.
Yahu Sünnet olmadanKur’ân Müslümanlığı olur mu?
Kur’ân’ın en büyük müfessiri kimdir? Hazret-i Peygamber’dir. O’nun Sünneti, O’nun hadîsleri olmadan Kur’ân’ın incelikleri, sırları, gavamızı (anlaşılması zor hakikatler ince ve derin meseleler), mücmel yerleri anlaşılır mı? Kur’ân namaz kılın diyor. Nasıl kılacağız. Peygamber nasıl kılmışsa... Efendimiz zaten “Beni nasıl namaz kılar görüyorsanız, siz de öyle kılın” buyurmamış mıdır?
Kur’ân, Peygamber, hevasından konuşmaz diyor. O’nu bırakıp da serapa (baştan başa) nefsaniyet, heva, gurur, kibir, beyinsizlik ve mürekkeb cehalet sergileyen şu naylon müctehide mi bağlanacağız?
Bu adam Ehlisünnet Müslümanlarını, fıkıh mezheplerini din haline getirmekle suçluyor. Peki kendisi ne yapıyor? Yeni bir din türetmek istiyor, adını da Kur’ânMüslümanlığı koyuyor.
Allah böylelerinin şerlerinden, hile ve hud’alarından, desise ve iğvalarından, tuzaklarından Ümmet-i Muhammed’i korusun. Âmin. Bihürmeti Seyyidilmürselîn...