Abdulkadir Özkan

Abdulkadir Özkan

Fuller, Barzani ve Türkiye

Fuller, Barzani ve Türkiye

Eski CIA yöneticisi sratejist Graham Fuller, “Türkler artık ABD’nin çıkarlarına göre değil kendi belirlediği dış politikaya göre davranıyor. Yüz yıldır ilk kez büyük bir bölgesel güç haline geldiler. İyi komşuluk ilişkileri bize örnek olmalı” demiş. Sanki ağzından bal damlıyor. Bu sözlerin gerçeği yansıtmasını kim istemez. Gerçekten insanın gururunu okşuyor Fuller’in sözleri. Dileriz Fuller ABD’nin bir hesabının tahakkuku için gururumuzu okşuyor olmasın.

Kaldı ki Türkiye’nin dış politika ve komşuları ile ilişkilerinin ne noktada olduğunu, nereden nereye geldiğini görmek için Fuller’in aracılığına hiç de ihtiyaç yoktur. Ancak millet olarak gururumuzun okşanması her zaman hoşumuza gitmiştir. Bu gurur okşanmasının perde arkasını iyi okumak, ona göre hareket etmek gerekiyor. Çünkü, ABD’nin dostluğuna da düşmanlığına da tam olarak güvenmek mümkün değildir. Günümüz dünyasında uluslararası ilişkilerin çıkar üzerine kurulduğu düşünüldüğünde dostlukları da düşmanlıkları da çıkarlar belirler.

ABD’nin Afganistan ve Irak’ı işgallerini sadece bu ülkelere demokrasi ve özgürlük getirmek için gerçekleştirildiğini savunmak ve buna inanmak safdillik olmaz mı? Dünyanın gözünün içine baka baka yalan söyleyen bir ABD yönetiminin varlığını insanlık unutmuş olabilir mi? Saddam’ın elinde nükleer silah olduğunu hem de BM komisyonunun aksi görüşüne rağmen tekrarlayan ve bunun için Irak’ı işgal eden güçten gelecek alkışa da yermeye de fazlaca inanmamak gerekir. Hele Fuller’in, “Türkiye yüz yıldır ilk kez büyük güç” sözlerine bakarak değil gerçekten bölgemizin en büyük gücü olduğumuzu bilerek hareket etmeliyiz. Fuller’in sözleri Türkiye’yi Büyük Ortadoğu Projesinde gereksiz yere rol üstlenmesinin devamını sağlayıcı etki yapmamalıdır.

ABD’den gelecek her türlü alkış ve eleştirinin serinkanlılıkla değerlendirilmesi gerektiğine inanıyorum. Aksi halde bir anda havaya girip yakın geçmişteki ABD tavrını unutmamıza sebep olabilir.

Bu arada Barzani’nin ABD’de bulunduğu günlerde Fuller’in Türk insanının gururunu okşayıcı laflar etmesi arasında bir bağlantı olup olmadığını düşünmek durumundayız. Çünkü, Barzani’nin ABD’ye çağrılması ve bu ziyaret sırasında Barzani’nin Türkiye’ye yönelik geçmiştekinin aksine tedbirli ve yumuşak bir üslup sergilemesi bazı çevrelerce ABD’nin Irak konusunda artık Kuzey Irak yöneticilerini tek belirleyici olarak görmediğini, Iraklı Şii ve Sünnilerin de yönetimde kalıcı ve etkili hale gelmelerini istediğini tekrarladığı bir dönemde Fuller Türkiye’nin gönlünü okşuyor. Bu tesadüf ise diyecek bir şeyim yok. Ama, bir oyunun parçalarından birisi ise gerçekten atacağımız her adımı kendi çıkarlarımızı sonuna kadar gözeterek atmak zorundayız. Unutulmamalıdır ki el atına binen tez iner. Nasıl ki Barzani Türkiye’nin Kuzey Irak’a yönelik sınır ötesi kara harekatı sırasında ABD’den güç alarak kendisini dev aynasında görmenin sarhoşluğunu yaşıyor ve atıp tutuyorduysa şimdi ise kendi gibi büzüşmesinin sebebi de ABD’nin kendisini eskisi gibi desteklemediğini görmüş olmasıdır. Ancak, bilinmelidir ki ABD’nin dün Barzani’ye tam destek vermesi ile bugün sınırlı destek vermesinin hepsi bir planın sonucudur. Kesinlikle Türkiye düşünüldüğü için değil.

Bu arada terör konusunda Barzani’nin Türkiye için muhatap haline getirilmesinin sorumlusu da ABD yönetimi değil midir? Öyle görünüyor ki ABD Irak’ın işgali öncesi ve sonrasında Barzani’ye ihtiyacı olacağını düşünmüş ve Kuzey Irak yönetiminin başına Barzani’yi, Irak’ın başına da Talabani’yi getirmiştir. Ne var ki iki peşmerge liderinin belli noktalara getirilmesi, güçlerini aşan bir oranda söz sahibi olmalarına yol açmış, bu da Irak’taki diğer grupları rahatsız etmiş, ABD’ye başlangıçta sıcak bakan gruplar bile bugün ihanete uğradıklarını düşünmeye başlamışlardır. Tüm bu gelişmeler ABD’yi Irak’ta tavır değişikliklerine zorlamıştır.

Eğer bugün Barzani boyunu aşan laflar ediyorsa ABD’nin terör konusundaki sorumluluğunu kendisi üstleniyorsa bu köşeye sıkışmışlığının; buruşturulup bir kenara atılmak üzere olduğunu anlamaya başlaması ile ilgildir. “Türkiye’ye barış ve kardeşlik mesajı gönderiyorum. Akan kanın durması için hepimizin çalışması gerek, çünkü kan akması kimsenin yararına değil” gibi laflar Barzani’ye hiç yakışıyor mu? Düne kadar akan kandan Barzani ve ABD rahatsız mıydı? Rahatsız olsalardı teröristlerin Kuzey Irak’ta üstlenmesine izin verirler miydi? Hem teröristlere destek vereceksiniz hem de bugün “Barış ve kardeşlik” mesajı vereceksiniz, ne kadar da samimiyetten uzak değil mi?

Maksadım ABD ya da Barzani düşmanlığı yapmak değildir. Bana göre Barzani düşman kabul edilmeye bile değmez. Çünkü o şimdiye kadar ABD’nin maşalığını yapmış şimdi de bunu sürdürmeye çalışıyor. Elbette bazı çıkarlar ve hesaplar karşılığında.


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulkadir Özkan Arşivi