Genç bireylerin kırılan umutları
33 yaşında genç bir bireyin arkadaşıyla arasında geçen sohbete tanık oldum. Genç arkadaşına dönmüş: “Annem benim zamanımda üniversite okuyan bir kişinin işsiz kalması söz konusu değildi sen nasıl oluyor da işsiz kalıyorsun, diyor. Anlatamıyorum gitmediğim yer, çalmadığım kapı kalmadı. Ama olmuyor iş bulamıyorum…” diyor.
Arkadaşı umutsuz bir yüz ifadesi ile ona dönüyor ve “dayın varsa iş bulman mesele değil” diye karşılık veriyor sonra onun omzuna yavaşça dokunuyor ve “iş bulamadığım için evlenemiyorum, evlensem evin geçimini nasıl sağlayacağım” diyor…
Genç nüfusun işsizlik sorunu gündemdeki yerini koruyor. Biz erişkinler genç bireylerin en küçük bir açığını yakaladığımızda tepkilerimizi en uç noktada vermekten kaçınmaz onları günah keçisi olarak ilan ederiz. Gençlerin sorunlarını çözüme götürme noktasında ise kılımızı dahi kıpırdatmaz onları sorunları ile baş başa bırakırız. Oysa işsizlik gençlerde depresyon, umutsuzluk ve karamsarlığa neden oluyor.
İstatistikî bilgilere bakılırsa gençlerin büyük çoğunluğu işsizlik sorunu ile başa çıkmaya çalışıyor. Dayısı olan kurtulur misali bir tanıdığını araya koyup iş imkânı bulan kişiler ise diğerlerinin önüne geçerek kendilerini şanslı ilan ediyorlar.
Genç yoksulluğu genç bireylerin geleceğe dair hayallerini olumsuz yönde etkilemekle kalmıyor onların evlilikle ilgili hayallerini olumsuz yönde etkiliyor. İş imkânı bulamayan genç evliliği geç yaşlara kadar erteliyor. Bu durum bireysel ve sosyal sorunlara neden oluyor.
Genç birey geleceğe umutla bakamıyor, ihtiyaçlarını karşılayamama endişesi taşıyor. Genç bireyin evliliği ertelemesi zinaya olan eğilimi arttırabiliyor.
Genç birey evliliğin getirdiği paylaşım, şefkat ve diğerkâmlık gibi bazı değerleri kazanma fırsatı bulamıyor.
İş sahibi olamayan genç, yanlış alışkanlıklara, suç odağı gruplara kayma riski ile karşı karşıya kalıyor.
Eskiden ebeveynler çocuklarına, “Oku kendini kurtar” derlerdi. Artık okumak kariyer sahibi olmak tek başına yeterli gelmiyor. Ve ne yazık ki bu durum gençlerin motivasyonlarını kırıyor ve onları karamsarlığa itiyor. Aldığınız eğitim ya da liyakat sahibi olmanız iş ihtiyacını karşılamanız için yeterli gelmiyor, bunun yanında söz sahibi bir kişinin referansına da ihtiyaç duyuyorsunuz. Ne acı!
Etnik kimlik ya da yoksullukla mücadele eden dezavantajlı gençlerin istihdam konusunda yaşadıkları sorunlar ise suçu tetikliyor. Kendilerini dışlanmış hisseden bu çocuklar suç unsuru gruplara meylederek burada bir yer edinmeye çalışıyorlar. Tamam… Son yıllarda bu gruplar için epey çalışmalar yapıldı özellikle engelli bireylerin iş istihdamı konusunda kayda değer adımlar atıldı, iş imkânı sağlayan kurumlar oluşturuldu fakat sorunun tam olarak ortadan kalktığını söylemek mümkün değil.
Yoksulluk bir imtihan, bu imtihana sabırla karşılık verdiğiniz takdirde kazanca çevirme imkânınız var. Fakat bu durum ötekilerin üzerindeki sorumluluğu hiçbir şekilde ortadan kaldırmaz. Zira eğer zenginler biriktirme hastalığından kurtulabilirlerse toplumda yoksulluk diye bir şey kalmayacaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.