M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Herkes İşini Yapsın

Herkes İşini Yapsın

HERKES vazifesini yapmalı... Askerler askerlik işlerini... Öğretmenler çocukları ve gençliği iyi yetiştirme vazifesini... Din hizmetlileri İman İslam Kur’an Sünnet Şeriat hizmetlerini...  Tabipler sağlık hizmetlerini... İdareciler idare işlerini... Hukukçular hukuk işlerini...

Herkes herkesherkes payına düşen hizmet ve vazifeleri en iyi, en güzel, mükemmel şekilde yapmalıdır.

Şehrin temiz olmasını mı istiyoruz, herkes öncelikle evinin önünü temizlemeli, içine çeki düzen vermelidir.

Fırıncılar ekmekleri güzel yapmalı, börekçiler böreklerini, çaycılar çaylarını... Ahçılar yemeklerini...

Şeyhler sorumsuz kimseler değildir, o muhteremler de şeyhliklerini doğru dürüst yapmalıdır.

İmamlar imamlıklarını, müezzinler müezzinliklerini, hocalar hocalıklarını...

Bu fakire gelince: Bendeniz okur yazar pek nâçiz bir Müslüman olarak vazifelerimi doğru dürüst yapmalıyım.  Nedir vazifelerim?

İman İslam Kur’an Sünnet Şeriat Ümmet hizmetleri... Bunları kendi kafama, re’y ve hevama göre yapamam. Din imamlarına, ulemaya, fukahaya, Ehl-i Sünnet büyüklerine, mürşidlere tabi olmalıyım.

Faydalı yazılar kaleme almalıyım, faydasız lüzumsuz yazmamalıyım.

Uyarıcı yazılar... Aydınlatıcı yazılar...

Olumlu eleştiriler yapmalıyım.

Namaz kılmayanları namaza çağırmalıyım.

İnanç bilgilerinin tashihi için gayret göstermeliyim.

İslam ahlakı... İhlas... Hikmet... Mürüvvet... Fütüvvet... İrfan, ah ille de irfan...

Müslüman gençliği, bin yıllık islamî yazımızı öğrenmeye teşvik etmeliyim. 

Densizliklerle, dinsizliklerle, donsuzluklarla hikmetli bir şekilde mücadele etmeliyim.

Dine ilmin irfanın ve hikmetin ışığında ihlasla hizmet edenleri desteklemeli; din sömürücüsü alçak şarlatan ve soytarılardan uzak durmalıyım.

Mü’minleri birliğe, uhuvvete, tesanüde, yardımlaşmaya çağırmalıyım.

Ümmet birliği için çalışıp çırpınmalıyım.

Ümmetin başında âdil, râşid, ehliyetli, zâhid bir İmam olması, mü’minlerin bu zata biat ve itaat etmesi için olanca gayretimi sarf etmeliyim.

Bid’atlerle, reformlarla, dini tahrife çalışan kötü insanlar ve cereyanlarla mücadele etmeliyim.

Hizmet ederken fitne fesat çıkartmamalıyım.

Hizmetlerimi paraya, menfaate, üne alkışa, şahsî nüfuz ve prestije, ego’ma alet etmemeliyim.

Goygoyculuk yapmamalı, Haliq için yaptığım hizmetlerin ücretini mahluqlardan istememeliyim, verirlerse almamalıyım.

Hizmet ederken kendimi övmemeliyim, gururlanıp kibirlenmemeliyim.

Faydasız, içi boş, kof edebiyat yapmamalıyım. 

**

Bir Müslüman, kendi kendine âlim, ârif, kâmil olabilir mi?

CEVAP: Olamaz... Peki nasıl olabilir?..  Âlim, ârif, kâmil üstadlara, muallimlere, mürşidlere, rehberlere tâbi olarak, onlardan ders alarak, sınav vererek, sınavı başarı ile geçtikten sonra bunların icazetini alabilir.

Üveysîler yok mudur?.. Onlar yüz milyonda bir çıkar. İstisnadırlar, anlattığım kuralı bozmazlar.

Mükemmel ve mükemmil İslam mektepleri ve medreseleri olacak ki, gerçek alimler arifler hikmetli kişiler yetişsin.

İlmi var ama irfanı yok... Eksiktir.

İlmi, irfanı var ama hikmetsiz... O da eksiktir.

İlim var, irfan var, hikmet var ama geçerli bir icazeti yok. O da eksiktir.

Adam yetiştirmek için, Endülüs medreseleri o çağın konteksti içinde ne kadar yüksek ve üstün idiyseler, bugün de öyle İslam mektepleri ve medreseleri olmalıdır.       

Yüksek, geniş, engin kültürü ile dünyaya tepeden bakamayanlar, İslam’a ve insanlığa gereği ve yeteri kadar hizmet edemez.

İlim, irfan, hikmet, kültür, icazet sahibi olup da çile çekmemişler de hizmet edemez.

Çile iki türlüdür: İnsanın kendi seçimi ile çektiği çileler. Tarikat çilesi... Dünya nimetlerinden istiğna ederek çekilen çileler... Nafile oruçlar...

İkinci tür çile, İmana, İslam’a, Kur’ana, Sünnet’e, Şeriata, Tarikata, Hakikatarızaenlillah, muhlisenlillah hizmet edenlerin başına gelir. Zalimler onları yakalar, zindana atar... Bazısı idam edilir, şehitlik rütbesine nail olur. Kimisinin evleri barkları yıkılır, çoluk çocuğu perişan olur. Aç ve sefil kalırlar. Zulümden zulme, eziyetten eziyete uğrarlar.

İmam Rabbanî zalim sultan tarafından hapse attırılmıştı.

İmam Gazalî, Nizamiye üniversitesindeki parlak müderrisliğini terk etmiş, Şam’daki Emeviyye camiinin minarelerinin birinin altındaki küçük taş hücrede inzivaya çekilmişti. Geceleri yatsıdan sonra şadırvanları temizlemişti.

Çile çekmeden kâmil olunmaz.

Birisi Resulullah’a (Salat ve selam olsun ona)  “Ben sizi gerçekten çok seviyorum” deyince, Efendimiz “Eğer beni seviyorsan, fakirliğe karşı bir kalkan hazırla. Çünkü beni seven kimseye fakirliğin gelmesi, selin aşağıya akması gibi hızlıdır” demişti.  (Fakirlik çilesi...). Tirmizî.

Meşhur hadîste “Belanın en şiddetlisi Peygamberlere, sonra derece derece...” buyurulmuştur. (Tirmizî)

Bir eli yağda, bir eli balda, lüks mekanlarda, rahat döşeklerde, müzeyyen sofralarda nefis ve leziz yemekler yiyerek, muhteşem dabbelerle gezip tozarak, Karun Nemrud Firavun hayatı sürerek hizmet edilmez.

Dünya bir sınav yeridir ve Müslüman çeşitli çilelerle imtihan edilir.

Dünyayı sahte, yalancı bir cennet haline getirenlerde hayır yoktur.

Müslüman gençliğe ve halka, Resululullah Efendimizin, Ashab-ı Kiram efendilerimizin, Ehl-i Beyt-i Mustafa’nın, Selef-i Sâlihîn’in, her asırdaki büyük Müslümanların ne çileler, acılar çektiklerini anlatmamız gerekir.

Bütün bunlar, dünya imtihanının sırlarıdır.

AllahüTeala bizi imtihan ediyor. Bütün soruların cevapları önceden bildirilmiş. Yeter ki, öğrenilsin, hayata uygulansın.

Resulullah Efendimiz, “Dünya kafire Cennet, mü’mine zindandır” buyurmuşlardır. (Müslim)

Kulluk vazifelerini ihmal ve terk ederek dünyanın aldatıcı nimetlerine yönelenler ve keyflerine bakanlar, yan gelip yatanlar imtihanı kaybeder.

Mal mülk servet... Müzeyyen haneler, yazlıklar... İhtişamlı otomobiller... Üzerinde kuş sütünün bile bulunduğu zengin israflı sofralar... Tantanalar, debdebeler, ihtişamlar... Bunlar hep aldatıcı, oyalayıcı şeylerdir.

Ebedî Saadete nail olmak isteyenler, Resulullahın yolundan gitmeli, Sünnetini yaşamalı ve yaşatmalıdır. Kur’an, Resulullah’a itaat etmemizi kesin olarak emrediyor. Kur’andan, Sünnetten ayrılan helak olur.

Eski Müslümanlar müşriklerle kafirlerlecihad fi sebilillah yaparak ganimet elde ediyorlardı. Şimdiki birtakım nâr ehli habisler, saf ve cahil Müslümanları soyup, tokatlamak suretiyle sözde ganimetler elde ediyor.

Bütün Müslüman gençlere 19’uncu miladî asrın büyük mücahidi İmam/Şeyh Şamil dersleri verilmelidir.

Yeni nesiller, geçmiş örnek ve model İslam büyüklerinin menkabelerinden en az yüzünü ezberlemelidir.

İlmi, irfanı, hikmeti, ibadeti, zühdü, Kur’an ahkamını, Resulullahın Sünnetini, yüksek ahlakı, islamî faziletleri, Allah yolunda yapılan cihadı, ihlası, mürüvveti, fütüvveti, kanaati, İmamü’l-müslimîne olan biat ve itaati; ya büsbütün terk eden, yahut hafife alan, namazı terk edip şehvetlerine uyan bir İslam toplumu düzelmez, necat ve felah bulmaz.

Netice: Dünya hayatı denilen fanî bir mekanda yaman bir imtihan geçiriyoruz. Bunun farkında mıyız? Farkında isek ne kadar farkındayız? Bu imtihan bizim ebedî saadetimizle ilgili olup çok önemlidir. Kul olduğumuzu bilelim ve vazifelerimizi hizmetlerimizi canla başla yapalım.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi