İstişare etmeyen pişman olur
İslam’da istişarenin (danışmanın) büyük yeri vardır. Hadis-i Şerif’te “İstihare eden mahrum kalmaz; istişare eden pişman olmaz.” (Taberanî) buyrulmaktadır. Müslüman yanılmamak, pişman olmamak, zarar görmemek istiyorsa; işlerini, yapacaklarını, geleceğe ait emel ve planlarını ehline danışarak yapmalıdır.
Herkesle istişare edilmez. Danışılacak kimselerde şu sıfatların bulunması lazımdır: (1) Ehliyetli olacak... (2) Birikimli ve tecrübeli olacak... (3) Güvenilir olacak.
İslam hem bir dindir, hem bir dünya nizamıdır; islamî sistemde işler ehli ile istişare edilerek görülür. Bu, mutlaka uyulması gereken bir vaciptir.
Resulullah Efendimiz (Salat ve selam olsun ona), Ashab-ı güzini ile istişare ederlerdi. Vefatından sonra halife olan Ebubekir Sıddîk Hazretlerinin üç büyük veziri ve müsteşarı vardı: Hazret-i Ömer, Hazret-i Osman, Hazret-i Ali. Hazret-i Ömer’in büyük vezirleri Hz. Osman ve Hz. Ali idi. Hz. Osman’ın danışmanı Hazret-i Ali idi. Raşid halifelerin dördüncüsü olan Hazreti Ali’nin Ebubekiri, Ömeri ve Osmanı yoktu.
Danışmanın hem ehliyetli hem güvenilir olması gerekir. Güvenli değilse onunla istişare edilmez.
Zamane Müslümanlarına, İslam’ın temel değer ve kavramlarından istişareyi çok sağlam şekilde öğretmek gerekir. Bu maksatla yetmiş seksen sayfayı geçmeyecek bir istişare talimatnamesi hazırlanmalıdır. Bu talimatname Mecelle-i Ahkâm-ı Adliye’nin Kavaid-i Külliyesi’ne benzeyecektir.
İstişare ile birlikte, nasıl yapılması gerekiyorsa şartlarına uyarak istihare de yapılmalıdır.
Bu devir Müslümanları, nasihatsiz kaldıkları için istişare etmiyorlar, etmek isteseler bile ehliyetli ve güvenilir kimse bulamıyorlar.
İslam’ın, dünya işleriyle ilgili bazı temel değer ve kavramlarını sıralıyorum: Allah ile olan bütün işlerde ihlas... Yaratıklarla olan bütün işlerde adalet ve insaf... “Bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” ayetinin ışığında bilgi, kültür, irfan, hikmet... Büyüklere hürmet, küçüklere şefkat ve merhamet... Kanaat... İffet... Şecaat... Allah’ın ihsan ettiği nimetleri paylaşmak, infak.
***
Sezgim isabetli ise bir takım sektlere karşı harekete geçilmiştir. Bunun arkası gelebilir.
***
Devletin, yağmacılara, soygunculara, hortumculara karşı tedbir alınması şartıyla zengin olması gerekir. Halkın zenginliği sınırlı olmalıdır. Sınır aşılırsa büyük kötülükler zuhur eder. Devlet ve ülke çöker. Yüzde yüz olmasa bile Japonya böyledir. Orada devlet zengindir, halk orta hallidir.
***
Zenginliğin afetleri fakirliğin afetlerinden fazladır ve şiddetlidir.
***
Yahudilikte zenginliğin, paranın, dünya malının büyük önemi vardır. Her zengine Yahudi demem ama dıştan Yahudi olmayan fakat içten Yahudi olan çok zengin, süper zengin nice şahıs ve ailede Yahudilik olmasından şüphelenilir.
***
Muhterem İlim Yayma Cemiyeti başkanına, idarecilerine, kurmay heyetine: Cemiyetinizin kuruluş günlerini hatırlıyorum. Kurucuların hepsi ağır ceza mahkemesine, laikliği ihlal suçundan verilmişlerdi. İsmi ortadadır, tekrar ediyorum, İlim Yayma... Kur’an’ın, Sünnetin, ilmin, irfanın, müspet kültürün, hikmetin ışığında cemiyetinizin ilmî faaliyetler ve hizmet yapmasını bekliyorum. İlim Yayma Cemiyeti’nin asıl vazifesi binalar, yurtlar yaptırmak, gençleri barındırmak, yedirmek, yemekhaneler, yatakhaneler, duşlar, kantinler değil; ümmet-i Muhammed’i aydınlatacak, uyaracak, bilgilendirecek, necat ve felaha kavuşturacak, yüceltecek hizmetler yapmaktır. Bir temennimi dikkatlerinize sunuyorum. Üç yıl içinde en az bin adet çok faydalı, çok lüzumlu, çok zaruri ilim, irfan, kültür cep kitapları yayınlamak. Bunların her biri en az bir milyon adet yayınlanacak. Önce gençliğin sonra bütün halkın istifadesine sunulacaktır. Söylemeye hacet yok ki bu, ehil kimseler tarafından hazırlanacak bir plan programla yapılır. Yayınlanacak kitapçıklar mutlaka ehil kimselere hazırlatılmalıdır. Üç beş kuruş telif ücreti sebeplenmek için üşüşecek haşarat kovalanmalıdır. Almanya’daki Reclam yayınevini örnek olarak gösteriyorum. İlim Yayma Cemiyeti böyle bir faaliyet yapabilirse dünya kadar ecir kazanacaktır. (Dinî kitapçıklar yüzde yüz Ehl-i Sünnet ve Cemaate uygun olmalıdır.)
***
Müslümanlar bütün iyi ve hayırlı işlerde dünya birincisi olmalıdır. Bu hayırlı ve iyi işler nelerdir? Aklıma gelenler, aklımın erdiklerini sıralıyorum: (1) Maddî temizlik. İslam dünyası bu konuda Japonya’nın önünde olmalıdır, gerisinde değil... (2) Eğitim işleri ve okullar... (3) Şeffaflık, temizlik, ahlak, erdem... (4) Adalet... (5) Huzur, sükûn, asayiş... (6) Bilgelik. İslam bilgelik dinidir. Bilgeliğe aykırı hiçbir iş yapılamaz... (7) İç barış ve sosyal uzlaşı... (8) Güven (can, mal, ırz, namus, nesep, din, inanç güvenliği)... (9) Sosyal adalet, servet dağılımı insaflı olacak.
***
Gazeteler, televizyonlar halkı teşvik için çok küçük işler, üretimler yapan insanları yazmalı, güzel bir örnek olarak tanıtmalıdır. Mesela dul bir hanım evinde Boşnak böreği veya dolma yapıyor ve iki çocuk okutuyor... Şu anda herkes devletten bekliyor, çalışanlar, müteşebbisler çok az. Aslında bu bir felakettir.
***
Halkı tembel olan, üretmeyen, yan gelip yatan bir bölgeye çalışkan, becerikli, hamarat bir aile yerleşmiş. İki dönüm bir tarla almışlar. Gece gündüz üretim yapıyorlarmış. On tane arı kovanları varmış, yüzde yüz saf bal satıyorlarmış. Kepeği elenmemiş köy buğdayından köy ekmeği, hakiki peynir, serbest gezen tavuk yumurtası, yeşil ceviz reçeli... Çok yoruluyorlarmış ama üç beş kuruş kazanıyorlarmış. Bazı tembeller onlar için ne demişler biliyor musunuz?.. “Bu münafıklar buraya nerden geldiler!..”
***
Günahtır, yazıktır... Devletimiz dış ülkelerden gelen merhametsiz avcıların dürbünlü tüfeklerle yabanî dağ koyunu, dağ keçisi avlamalarına izin vermemelidir. Bundan elde edilecek üç beş kuruşun hayrı olmaz. Nesli tükenen hayvanlarımızı korumalıyız.
***
İyi olan, iyilik yapan kimse, insanlardan ödül beklemesin. Onun iyiliği zaten kendisine büyük bir ödüldür.
***
Söyleye söyleye dilimde tüy bitti. Müslümanlara hitap ediyorum: Kur’an’a uymazsanız, Peygamberimizin (Salat ve selam olsun Ona) Sünnetine sarılmazsanız, beş vakit namazı dosdoğru kılmazsanız, İslam ahlakı ile ahlaklanmazsanız kurtulamazsınız, iflah olamazsınız. Hepimiz bunu aklımıza iyice yerleştirelim. Bu dediğim sadece akılla kolay anlaşılmaz, akl-ı selîm gerekir.