Bizim dostumuz, Allah dostlarıdır
Bir devletin, kabilenin, partinin, fraksiyonun verdiği gazla havalananlar, gazın kesilmesiyle tepetaklak düşerler. Makama çıkarılarak havalandırılanlar, altından koltuk çekilince anlarlar gâvurun düşmanlığını, kucağına düştüğü Müslüman’ın dostluğunu. Gâvurdan dost olamayacağını, Rabbimiz bir çok ayette, yoruma ihtiyaç duyulmayacak kelimelerle açık seçik, herkesin anlayacağı şekilde haber vermesine rağmen, “Ben bu gâvurlara dost görünür, onların adamı gibi davranır ve onları kendime hizmet ettiririm” kuruntusuyla farkına varmadan kendini Allah’ın bir derece üstünde görme hastalığıyla en alt derekelere düşünce anlar insan Allah celle celalühün haberinin en doğru haber olduğunu.
Kur’an-ı Kerim’de Sevgili Peygamberimize düşmanlıkta zırva durumunda olan Ebu Cehil’in adı bir defa geçmez. Azılı düşmanlarından Ebu Leheb’in adı bir defa geçer ama Sevgili Peygamberimizin adı ve ona işaret eden zamirle binlerce defa tekrarlanır. Firavun’un adı 74 defa geçerken Allah celle celalühün el-Esma’ül-Husna/güzel isimleri 4842 defa geçerken bu rakama zamirler dâhil değildir.
Günlük konuşma ve yazmalarımıza dikkat edelim. Düşmanın adı, sayı olarak dostlarımızın adının önüne geçmesin. “Düşmanın gücünü, taktiğini tanımak gerekir” diyenlere dostun yoksa yapacak bir şeyin yok demektir. Kendi gücünü, direncini, teknik bilgilerini artırmayan bir sporcu, rakibini tanımakla ömür öldürürse mağlup olmaya mahkûmdur. Önce kendini ve dostlarını tanıyacak, onları güçlendirecek, sonra düşmanını da tanıyarak onun da gücünün ne olduğunu bilecek.
Dünyanın bütün ajanları, mafya babaları, kiralık katilleri, üzerimize gelse, hepsinin gücünün toplamı, Rabbimizin kudreti karşısında sinek pisliği kadar yer tutmayacağını bildiğimizden, gönlümüzde de boş yer olmadığından kâfirden korkuya kapılmayız. Biz, siyasi, ekonomik ve silah gücünü eline alarak, baskı, zorlama, korkutma, istibdat vs. liflerinden kanun kırbaçları örerek, dünyayı toplama kampına döndürüp mazlumları dövenlere karşı her gün namazımızda “İYYAKE NA’BÜDÜ/Biz, ancak Sana kulluk ederiz” diyerek hep birlikte özgürlük sloganını günde beş vakitte tekrarlarız.
Öldürseler ten kafesinden kurtulur. Kafesten kurtulan bülbül gibi sevinir. Malına el koysalar, “İmtihan sorularımı azalttılar” diye sevinir. Dövseler, “Günahlarımı çırparak döküyorlar” diye sevinir. Karıncalar yuvalarından çıkmış. “Devler ve filler beni ezer” korkusu taşımadan çalışmaya devam ediyor. Geçen senenin yıldırımları, depremleri onun bu seneki çalışmasına engel olmuyor. “Bugün yağmur yağarsa beni sel alıp götürürse veya biri beni tepelerse” korkusuyla yuvadan çıkmazlık etmiyor. Bir kurt bin kuzuyu korkutup kaçırabilir ama dağ taş koyun ve kuzuyla dolu.
“Tuttuğunu koparanlar” kuruturlar, tuttuğunu yeşertenlere yardım edin siz. “Diş geçirenler” yaralarlar. Yaraları saranlarla yürür insanlık. “Kolu uzun, ensesi kalın” olanlar, “Döner taşı öten kuşu” bulunanlar her yerde “borusu ötenler”, “İtibarım zedelenmesin, koltuğum alınmasın, makamım ve rütbem sökülmesin, malıma el konmasın” diye, “Gelene ağam, gidene paşam” derler. “El etek öperler” her gelip geçene kuyruk sallarlar. Bunlarla bir yere varmak mümkin değil. Tarihin seyrini değiştirenler, bu hak yola baş koyanlardırlar. Ya baş gider veya tasmasız başkan olurlar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.