İsrafa “Dur” Diyelim Müslümanlar
Neden “Müslümanlar” dedim, malum. Başkaları da bilir israfın nasıl bir felaket olduğunu, ama düşmeden edemez çoğu insan bu bataklığa. Fakirlere verilse dünyada aç kalmayacak bir yiyecek içecek nimetini her gün heba eder.
Acı olan bunu Müslümanların yapmasıdır.
Acıdır, çünkü bu Allah Teâlâ’nın emrini takmamaktır, O’nun sevgisini kaybetmekten tınmamaktır. Bunlardan korkmaması, hayâ edip utanmamasıdır. Bir münkir gibi davranması ayıbıdır.
Allah Teâlâ’nın emirlerine karşı bir münkir gibi yaklaşan Müslümana ne diyebiliriz?
* * *
Geçen gün bir sağlık ocağına gittim. İğnemi vurdurmak için ilgili odaya girdim. Kapısı zaten açıktı. İçeride kimse yok. Ama elektrikler yanıyor. Baktım, gündüzün ortasında beyaz lambanın yandığı bile bellisiz, ama yanıyor. Söndürdüm.
Yandaki odaya gittim. Oturan bayanlara söyledim. Bir başörtülü orta yaşlı bayan iğnemi vurdu. Gittim. O ben kılığımı düzeltmeden çıkmıştı zaten. Elektriğin sönmüş olduğunu fark etmedi bile.
Birkaç gün sonra yine aynı amaçla oraya gittim. Yine başka odadan, aralarında sohbet eden görevliyi davet ettim. Bu arada ışıkları yine söndürmüştüm. İğneyi yedikten sonra sordum:
- Odanızda bir değişiklik hissettiniz mi?
- Hayır! Niye sordunuz?
- Elektriğinizi söndürdüm de...
- Öyle mi? Belli olmuyor.
- Öyleyse niye yakıyorsunuz?
- Burada çalışan yaşlı bir ablamız var. Onun gözleri zor görüyor da.
- Gözlüğü var ama. Geçen o da iğne vururken fark etmedi.
- Hem buranın elektrik ücretini doktorlar veriyor.
- Öyle de olsa milli gelir israf olmuyor mu? Malum, enerjiyi dışarıdan para verip alıyoruz.
- !...
* * *
Bugün yine o orta yaşlı bayan oradaydı. Masada oturuyordu. İğnemi masaya koyarken dedim ki:
- Geçen buranın boşa yanan ışığını söndürdüm. Siz iğnemi rahatça vurup adımı deftere kaydettiniz. Sonra genç bayan sizin gözlerinizin iyi görmediğini, o yüzden yandığını söyledi mazeret olarak. Oysa şimdi ben bir sorun göremiyorum. Doğru mu?
- Pencereden ağacın gölgesi düşüyor masaya. Hastaların adını deftere kaydedemiyorum.
Yalan söylüyordu. Çünkü fark bile etmemişti.
Suçlanmasın, savunmaya geçmesin, ama yanlışını da anlasın diye işi tatlıya bağlamak istedim.
- Geçen eski okuluma gittim. Müdür odasında yoktu. Ama odasının bütün ışıkları yanıyordu. Baş muavinin yanındaymış. Saatlerce oturduk. Odasında ışıklar boşa yanıyordu. Devlet dairelerinin çoğu öyle. Elektriğe ve onun bir kaynağı da doğal gaza zam gelirse kızıyoruz, ama biz bu zamma kendimiz sebeb oluyoruz, farkında değiliz. Bu kısır döngüye bir çare bulmak gerekir. Bu da “israfın haram olduğunu içimize sindirmek olsa gerek”
- !..
* * *
Evet dostlar, bu israfa ve giderek her israfa bir çare bulmak lazım.
Devlet bir de bunu ciddiye alıp takip etmeli. Bir seferberlik ilan etmeliyiz millet olarak.
* * *
Bir teklifim var:
Gerekmedikçe yanan bir lamba görürsek söndürelim. Hatta valinin, müdürün odasında bile olsa söndürelim.
- Sana ne be adam! Diyenlere de diyelim ki:
- Sevgili Peygamberimiz (sav) Efendimiz buyurdular ki:
“Kim bir kötülük görürse, onu eliyle değiştirsin. Şayet eliyle değiştirmeye gücü yetmezse, diliyle değiştirsin. Diliyle değiştirmeye de gücü yetmezse, kalbiyle düzeltme cihetine gitsin ki, bu imanın en zayıf derecesidir.” (Müslim, Îmân 78. Ayrıca bk. Tirmizî, Fiten 11; Nesâî, Îmân 17)
Ben Efendimizi dinliyor ve bu gördüğüm kötülüğü elimle düzeltiyorum. Razı olmazsanız, gelecekte dilimle düzeltirim. Ona da razı olmazsanız, sizi terk eder, selamı sabahı keser, işim olmadıkça da yanınıza gelmemeye çalışırım.
Dikkat; buna evimizden başlayalım, olur mu?