Bendeniz yazılarımla hizmet edebiliyor muyum?.. Kendim ediyorum dersem boş konuşmuş olurum. Hizmet edip etmediğimi, çok yüksek üç veya beş kişilik bir bilirkişi heyeti iyice incelemeli, hizmet ediyor raporu verirse, belki...

Hizmet çok göreceli bir kavram ve sözdür. Müslüman Müslümanlığa, Yahudi Yahudiliğe, Hıristiyan Hıristiyanlığa, dinsiz dinsizliğe, Fransız Fransa’ya, Paşacı Paşaya hizmet eder.

Bu fakir bir Müslüman olarak hangi değerlere hizmet etmeliyim?..

Bir: İmana... İki: İslam’a... Üç: Kur’an’a... Dört: Sünnete... Beş: Şeriata... Altı: Ümmete.

İnsanlığa hizmet etmeyecek misin? Elbette edeceğim. İslam’da Ümmet ikiye ayrılır: Ümmet-i icabet, yani evet diyen mü’minler... Ümmet-i dâvet: Henüz evet dememiş, iman etmemiş, İslam’a çağırılacak Ümmet-i davet.

Vatanına hizmet etmiyor musun?..  Elbette ediyorum. İnsan zaman ve mekânla kayıtlıdır.  İslam, vatan sevgisi imandandır buyurmuştur.

Devletine hizmet konusu ne oluyor?.. Herkes bilir ki, bendeniz devlet taraftarıyım. Onu ayakta tutmaya, güçlendirmeye çalışırım. Lakin bozuk düzenleri ve sistemleri desteklemem. Devlet ayrıdır, düzen ayrıdır. Siyasî ve genel kültürüm, düzen bozuk diye devleti onunla birlikte darbelememe ve yıkmama izin vermez.

Yine hizmet sadedine gelelim:

Üç veya beş âlim, fazıl, hikmetli zat incelesinler, hizmet ettiğimi iddia ederlerse Estağfirullah derim.

Yukarıda sıraladığım altı değere hizmet ederken işin içine maddî menfaat karıştırmak istemem.

Gazetecilik yaparak para kazanmak, geçinmek, hattâ zengin olmak elbette caiz bir şeydir ama İMAN İSLAM KUR’AN SÜNNET ŞERİAT ÜMMET hizmetlerinin parasız yapılmasını uygun görürüm.

Yazılarım değerli yazılar mıdır? Onlara değerli demekten hayâ ederim. Lakin konularının çok önemli ve hayatî olduğunu söylerim.

Milli Gazete’de 1991’de başladığım yazılarıma devam ediyorum. Hafta tatili, aylık tatil, yıllık tatil yapmam, her gün yazarım.

Beni teşvik eden iki husus var: Birincisi: Zamanımızın büyük bir âlimi ve fakihi, naçiz yazılarımı okur ve yazmaya devam et der. İkincisi: Sadece bu fakiri bağlayan bir rüyadır. Bundan beş sene kadar önce rüyamda, yirminci asrın büyük şeyhlerinden mürşid-i kâmil bir zatı gördüm, elini öptüm, bendenizi üç kelimelik bir cümle ile taltif buyurdular. Bu iki hadise bana şevk verdi.

***

Toplum politikayla, futbolla, magazin haberleriyle, kıymeti olmayan ıvır zıvır konularla çok meşgul oluyor, asıl konuyu ihmal ediyor.

Bu konu dindir, İslam’dır.

Bizi politika, futbol, magazin kurtarmaz.

Dine yönelmemiz, dini öğrenip anlamamız, öğrendiklerimizi hayata uygulamamız gerekir.

Bizi kurtaracak bütün bilgiler Kur’an’da, Sünnette, bu iki  ana kaynaktan çıkartılmış Şeriat hükümlerindedir.

Batı dünyasında bunu anlayan nice akıllı, sağduyulu, yüksek kültürlü insan İslam’ı seçiyor.

Bu dediklerime itiraz edecek bir İslam düşmanı, bir dinsiz çıkarsa ona, Hollandalı İslam düşmanı Van Doorn’un ihtida ettiğini, yani Müslüman olduğunu söyleyerek cevap veririm. Dıştan Müslüman görünen, asıl kimlikleri ise Yahudiliğin bir sekti olan kimselerin İslam düşmanlığı kesinlikle yersizdir, haksızdır. Van Doorn’lar Müslüman oluyorsa elbette bir bildikleri var.

Türkiye halkına İslam doğru olarak öğretilebiliyor mu? Bu soruya evet demek çok zordur.  Siyasal İslam bunu yapamıyor, onun Diyanet’i yapamıyor.

İslam’a hizmet edebilmek için çok ilim okumuş, çok kültür edinmiş olmak gerekir.

2018 miladî yılda yaşıyoruz. Bugünün şartlarına uygun islamî hizmetler yapmak, davet ve tebliğde bulunmak gerekir.

***

İslam sadece bilgiden ve kültürden ibaret değildir. İslam öğrendiğini, bildiğini hayata uygulamak demektir. İslam’ı iyi bilmeyenlerin dindarlığı yüzeyde kalır... İyi bilseler de, uygulamayanlar kesinlikle dindar olamaz. Bileceksin, yaşayacaksın.

***

Ahlaksızlıkla İslam bir arada olmaz. Ahlaksız ve faziletsiz kişi, vasıflı Müslüman olamaz.

İyi Müslüman eşittir iyi insan...

***

İlmini para kazanmaya, zengin olmaya, ün ve alkış kazanmaya, makam ve mevki edinmeye alet edenler hizmet edemez.

Yaratan için hizmet ettiklerini iddia ve beyan eden, yaptıkları hizmetlerin ücretini ise yaratıklardan isteyen ve bekleyenler dindar değildir, münafıktır.

***

Türkiye’de dine hizmet edilmiyor mu? Hiç edilmiyor denemez. Lakin namaz kılanların yüzde ona, belki daha da altına düştüğü bir toplumda, din hizmetleri kemalindedir, yapılması gereken, yapılabilecek her şey yapılmaktadır demek insafa ve akl-ı selime sığmaz.

***

İslam dinine göre bütün Müslümanlar tek bir Ümmettir. Olumlu çeşitlilik olabilir ama Ümmet parçalanamaz, bölünemez.

Ümmet birliği yıkılırsa Müslümanlar felaketten felakete, zilletten zillete, esaretten esarete sürüklenir, iflah olmazlar.

***

İslam’ın dünya sistemi şudur: Bütün Müslümanlar tek bir Ümmettir. Bu Ümmetin başında, mü’minlerin kendisine biat ve itaat ettiği râşid ve âdil bir İmam bulunur. Bu İmam işleri, ehliyetli ve liyakatli kimselere danışarak görür.

***

Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, Ashabından bir zata şöyle buyurmuştur: Ümmet İmamsız kalınca dağlara vadilere çekil, ağaç köklerini kemirerek yaşamaya çalış.

***

Zamanımızda İmana, İslam’a, Kur’an’a, Sünnete, şeriata, Ümmete hizmet etmek için çok geniş bir hürriyet vardır. Büyük para ve maddî imkân vardır. Fırsat vardır ama gerekli çalışmalar ve hizmetler yapılmıyor.

***

Ümmetin cahillerinin vebali, bilenlerin üzerinedir.

***

Lüks mekânlarda oturan, lüks otomobillerle gezen, hizmet için büyük bütçelere sahip olan kimseler vazifelerini ve hizmetlerini gereği gibi yapmazlarsa ileride bunun hesabı onlardan sorulacaktır.

***

Türkiye ve bütün insanlık âlemi maneviyat bakımından susuz ve aç... Biz ise nelerle meşgul oluyoruz...

***

Kurtulmak, yücelmek, aziz olmak için öncelikle neler yapılmalı: (1) Tek bir Ümmet olmalı... (2) Râşid bir İmam’a biat ve itaat etmeli... (3) Kur’an’a, Sünnete, Şeriata, İslam hikmetine (bilgeliğine), yüksek kültüre, irfana, sağduyuya, firasete dayalı bir plan ve program yapılmalı... (4) İşler, hizmetler duhattan ehliyetli, liyakatli, güçlü, ihlâslı kimselere verilmeli.