Kurban senin için neyi ifade ediyor?
Bir babaya kendisi için en değerli şeyin ne olduğu sorulsa, sanırım hiç tereddüt etmeden çocuğunu işaret edecek ve onun için her şeyi göze alabileceğini vurgulayacaktır. Baba hayatını varlığının uzantısı olarak gördüğü ciğer paresine adar ve onu koruyabilmek için kanatlarını sonuna kadar açar. Çünkü o bir babadır, koruyan kollayan güçlü adam…
Putları yere seren ve tarihin bağrına, “La ilahe illallah” yazan Hz. İbrahim yaşlılığında savunduğu davayı emanet edebileceği bir çocuğunun olmasını murat eder. Fakat nasıl olacak? Eşi de kendisi gibi yaşlıdır. Tevhidi elçiliğin ağır yükünü tek başına sırtlayan Hz. İbrahim, yalnızlık ve yaşlılıkla sınanmakta ve yaşlılığın son noktasında hayırlı evlat için umudunu hiç kaybetmeden Rabbine yakarmaktadır. Her şeyi bilimsel verilerle açıklamaya çalışan bilim adamlarına göre bu hiç mümkün değil kuşkusuz… Onlara göre yaşlı bir kadının bir toplumun kaderini değiştirecek yürekli bir çocuk doğurma imkânı yoktur… Fakat bu yüce Yaratıcı için hiç de zor değildir. O bir şeyi murat ettiğinde “ol” der ve o şey hâsıl olur. Hz. İbrahim Rabbine yönelir ve soyunu devam ettirecek bir evlada sahip olduğunda onu kurban edeceğini vat eder.
Hz. İbrahim evinde put yapan ve yıldızlara tapan bir babanın oğludur... Kavmi cehalet gölünde boğulurken o sorularla çıktığı yolda Rabbine ulaşır ve onun imanı ile ateş güle dönüşür. Fakat düşünen, akleden ve esareti reddedip özgürlüğe tabi olan Hz. İbrahim, tevhidi sorumluluğun ağır yükünü tek başına omuzlarında taşısa da yaşlı ve yalnız olduğunun farkındadır. Ve yüce Yaratıcı putları yere seren ve heybeti ile müşriklerin kalbine korku salan Hz. İbrahim’in yaşlılığında yaptığı duasını kabul eder, ona oğlu İsmail’i bahşeder. Fakat İsmail yedi yaşına geldiğinde Rabbi ona rüyalarında verdiği sözü hatırlatır. Hz. İbrahim duyguları ile verdiği söz arasında sıkışıp kalır. Biricik oğlu İslamil’i kurban edecektir, bu onun vadidir ama nasıl olacak? Sonra her şey birden sukuta erer ve yüce Yaratıcı ihlâs ve samimiyetine karşılık olarak ona kurbanlık bir koç bahşeder. İslam toplumlarında kurban ibadeti, iman, ihlâs ve teslimiyetin bir sembolü olarak asırlardır yerine getirilir. Yılın bir gününde Müslümanlar Hz. İbrahim’in iman ve teslimiyetini yâd eder ve paylarına düşeni alırlar.
Kurban bir et merasimi değildir, fahiş alışverişlerin yapıldığı, gösterişli ziyafetlerin verildiği bir rutin de değildir. Kurban itaat ve teslimiyetin, iman ve samimiyetin bir göstergesi, sevilen şeylerin Allah için feda edilebileceğinin canlı bir fotoğrafıdır. Bir seçim meselesidir kurban… Peki, biz burada neyi seçeceğiz, neyi tercih edeceğiz sahi? Kalmayı mı gitmeyi mi? Dünya zevklerini mi, Allah’ın rızasını mı, kalıcı olanı mı geçici olanı mı?
Ey kendini dindar muhafazakâr ve çağın normlarına uygun yaşayabilen kişi olarak tanımlayan gafil insan!
Ey para ve mevki peşinde koşan ve sahip olduğu imkânları yücelterek yeryüzünde kibirlenerek yürüyen zavallı adam!
Allah’a ve Resulüne ihanet eden senin şiarın özgürlük mü kölelik mi? Niyetin kulun gözüne girmek mi Allah’ın rızasını kazanmak mı? Hedefin geçici makam ve mevki peşinde koşmak ve bencilliğin kör kuyusunda yaşamaya razı olmak mı yoksa iman, erdem, paylaşım ve şefkatle bütünleşerek sevgi nehrine doğru ilerlemek mi?
Eğer değerler ülkesinde kendine bir yer edinmek istiyorsan, seni doğru sözlü olmaktan, paylaşmaktan, adil olmaktan, ilim ve tefekkür kapılarından, şefkat pınarlarından uzaklaştıran ne varsa hepsini kurban et… Seni kendine bağımlı hale getiren ve asli görevlerini gölgede bırakan ne varsa çıkar hayatından… Unutma ki, kurban bir et merasimi değildir, aksine senin teslimiyetini, şefkatini, adaletini ve insanlığını ölçen bir ibadettir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.