Laiklikle Yapamadılar
İslam’ı laiklikle yıkamadılar. Şimdi strateji değiştirdiler, Müslümanları dünyevileştirmekle dini yıkmak istiyorlar. Dünyevileşmek, din ile hayatın birbirinden kopmasıdır.
Din, dünya işlerinin tanzimi için gönderilmiştir. Dünyadan koparsa din olmaktan çıkar bir folklor haline gelir.
Gerçek Müslüman âlim ve fakihlerinin, gerçek şeyhlerin, ziyalı Müslümanların, uyanık, salih, sadık ve şuurlu dindarların dünyevileştirme cereyanına yasal sınırlar içinde karşı çıkmaları gerekir. Bunu yapmazlarsa sekülerleştiriciler dinin ve tasavvufun içini boşaltır, din elden gider. Din elden gidince ferdî (bireysel) ve ictimaî açıdan büyük yıkım olur. Dünyeviliğe karşı çıkmayan sözde sofular, maydanoz dindarlar da enkazın altında kalır.
Birileri, bu Anadolu Müslümanlarına bir şey olmaz, onlar dualıdır diyecektir. Böylelerine “Endülüs nasıl elden gitmişti?” sorusunu yöneltirim.
Bir ülkede İslam’ın ayakta durması için, hayatı dinin tanzim etmesi gerekir.
Din ile hayat birbirinden koparsa Müslüman ülkenin, toplumun küçük Kıyamet’i kopmuş olur.
***
1920’lerde Hindistan İngilizlerin idaresindeydi ama orada yaşayan Müslümanların bir Hilafet meselesi vardı. Bugün, Türkiye Müslümanlarının gündeminde Hilafet konusu yok.
İmam-ı Kebirsiz bir İslam dünyası neye benzer? Kaptansız gemiye, pilotsuz uçağa, beysiz arı kovanına, kraliçesiz karınca topluluğuna, müdürsüz okula, kumandansız askerî birliğe benzer.
***
Herkesin kendi hevası, re’yi ile konuştuğu bir İslam toplumu bozuk bir toplumdur.
***
İzmit körfezinde yabancı bandıralı bir gemiye baskın yapılmış ve çok büyük miktarda kokain yakalanmış... Şimdi öyle şeyler olmaz, eskiden bazen el konulan uyuşturucu çuvalları açıldığından içlerinden mis gibi halis buğday unu çıkıyordu.
***
Birkaç yıl önce medyada yoğun bir uçan taksi edebiyatı yapılıyordu.
Uçan taksiler çalışmaya başlayınca seyr eyleyin siz gümbürtüyü.
Gökten, kanlı insan parçalarıyla karışık motor, şanzıman, dişli, fren, kaporta aksamı yağar yağmur gibi.
***
Suriye meselesi yüzünden üçüncü dünya savaşı başlarsa, âhir zamanda olacağı bildirilen Melhame-i Kübra yaşanır mı?
***
Şu cümleyi hiç unutmayınız: İslam dünyası ve Suriye Müslümanları birlik halinde, tek bir Ümmet olsalardı, râşid bir İmama biat ve itaat etselerdi, başlarına bu belalar ve facialar gelmeyecekti.
***
Müslüman, sana söylüyorum: Ya Kur’an’a, Sünnete, Şeriata, İslam ahlakına uyacak Mevla’nı bulacaksın, yahut ahkam-ı islamiyeye sırt çevirdiğin için belanı bulacaksın.
***
Üç yüz kelimeden oluşan basit bir metni anlayamayanlar, üç yüz sayfalık bir düşünce ve kültür kitabını okuyabilirler, anlayabilirler mi?
***
Adam goodmorning how areyou diyor, geri zekâlılar, şuna bak, İngilizceyi ana dili gibi konuşuyor be diye haykırıyor.
***
Ah Beykoz’daki Dereseki köyü ormanlıkları, yeşillikleri!.. Sizlere nasıl kıyacaklar?
***
Allah korkusu zayıflayınca, hattâ büsbütün gidince ne olur?.. Manzaraya bakınız, böyle olur.
***
Kibirli ve gururlu kimselerle merhabam olabilir ama onlarla dost olmam mümkün değildir.
***
(Saydığım sıfatlara dikkat buyurunuz) Bendenize salih, sadık, muhlis, muslih, âbir, zâhid, muttaqi, mürüvvetli, İslam ahlakı ile ahlaklı, büyük cihad yapan, mâruf ile emr ve münkerdennehy eden faziletli bir Müslüman’ın ismini ve adresini verirseniz, gidip ellerinden öpeceğim ve fakire dua etmesini isteyeceğim.
***
Adam olmak isteyen bir gence: Her gün yazılı zengin Türkçenin on kelimesini, terimini öğrenirsen üç sene sonra en düşük seviyede Osmanlı bilmiş olursun.
***
Yine aynı gence: Divan edebiyatından yüz kadar berceste mısra, beyit, kıta ezberle. Ziya Paşanın hikemî bir beyti, bazen koca bir kitaptan daha kıymetli ve öğreticidir.
***
Hürriyete layık olmayanlara en geniş hürriyet verilse bile ondan yararlanamazlar, yüzlerine gözlerine bulaştırırlar.
***
Deliler gibi tekrarlayıp durunuz. Cüzdanlar vicdanlar... Cüzdanlar vicdanlar...
***
Bazı süper zenginler milyon dolarları verip kendilerini kurtarabiliyor. Pekidolarsız fakirler ne yapacak?
***
Güneşli ve latif bir sonbahar gününde sabah erkenden Taraklıya gitmek istiyorum. Oranın eski Türk evlerine bakmak bendenizi mutlu ediyor.
***
Hayat, nüfusu beş bini geçmeyen kıyıda köşede kalmış sönük ilçelerde, beldelerde.
***
Dini imanı para, mal, zenginlik, lüks yeme içme, lüks mesken, lüks otomobil olan o adama siz salih ve iyi Müslüman mı diyorsunuz?
***
Dolarla yaşayanın, dolarla yatıp kalkanın işi berbattır. Lira ile kanaatle yaşayan biraz sıkıntı çekse de idare edebilir.
***
Bendeniz akıllı faziletli bilge bir Müslüman değilimdir ama adam başına 200 liraya yemek yenilen o lüks ve şatafatlı lokantaya gidecek kadar da salak değilim.
***
Tacikistan’da cami imamları para toplayıp, kolu kırık bir Lenin heykelini müceddeden tamir ettirmişler, altın yaldızla kaplatmışlar. Lenin, bütün dinlerin, bu arada İslam’ın en azılı ve zalim düşmanlarından, Tacik imamlar onun heykelini tamir ettiriyor. Bu işte bir anormallik var.
***
Kemal rejimi tek adam rejimi idi. Millî Şef İsmet Paşa tek adam rejimi idi. Kenan Evren rejimi tek adam rejimi...
***
Kurtlar bazen aç kalırlar ama hürdürler. Sahipli köpekler aç kalmaz ama tasmalıdır.
***
Piyasada yüz çeşit su satılıyor. Bunların en doğalı, en sağlıklısı, en lezzetlisi hangisidir acaba? Bilsem, onu bulur, alır ve içerim.
***
Maddî nimetlerin en büyüğü doğal kepekli buğday ekmeğidir. Okumuş kibar Osmanlılar nân-i aziz derlermiş.
***
Çaylar kurabiyeler lezizdi ama o langur lungur konuşan adam her şeyin tadını tuzunu kaçırdı.
***
Çayın kötü olmasını mı istiyorsunuz. Hazırlarken ve içerken gıybet ediniz, hemen bozulur.
***
Akşam yemeğinde mercimek ve bulgur vardı. Üniversiteli oğul, anne yine mi bunlar diye surat astı. Kanunlar müsait olsa bu nanköre iki celalî tokat aşk etmek gerekir. Terbiyeli ve efendi delikanlının, o yemekleri görünce, anneciğim ne iyi ettin de bunları pişirdin, canım çok çekiyordu demesi gerekir.