Korkunç Fitne, Fesat, Nifak, Şikak...
ZAMANIMIZDA Müslümanlar arasında zuhur eden fitne ve fesatların kısa bir listesini yapmaya kalkışsam saymakla bitiremem, kocaman bir kitap olur. Bu fitnelerin bir kısmı küfre yol açmaktadır. Ya Rabbi bazı ilâhiyatçılar ne acayip fetvalar ve ruhsatlar veriyor. Pek kısa bir liste yapayım:
1. Faize/ribaya helâl diyenler var. Riba, Kur’ân’la, Sünnetle, icmâ-i ümmetle haram kılınan büyük bir kötülüktür. Haramı helâl yapan kâfir olmaz mı?
2. Bir ilâhiyatçı, İslâm’da tesettür vardır ama başın örtülmesi şart değildir, boyun ve göğsün örtülmesi yeterlidir diyor. Bu yorum da bir sapıklıktır.
3. Kur’ân, Yahudileri ve Hıristiyanları İslâm’a dâvet etmiyor sözü de büyük bir dalalettir (sapıklıktır).
4. Biz kaynak olarak sadece Kur’ân’ı kabul ederiz. Sünnet kaynak değildir sözü de küfre giden bir bozukluktur. Allah Kur’ân’da çok açık bir şekilde Peygambere itaat etmemizi emr ediyor. Onlar bu farzı inkâr ediyor.
5. Bir ilâhiyatçı “Peygamber bir postacı idi. İslâm’ı tebliğ etti, öldü gitti...” şeklinde hezeyanlar yumurtluyor.
6. Bir başka ilâhiyatçı, senenin her ayında hac yapılabilir diyor. Bu da Kur’ân’a, Sünnete, icmâya aykırıdır.
7. Hayızlı kadınlar namaz kılar, oruç tutar, Kâbe’yi tavaf eder diyenler var. Bu da sapık bir sözdür. Aybaşılı hanımların bunları yapamayacağına dair 14 asırlık bir ittifak ve icma bulunmaktadır.
8. Farmason, taqiyyeci, Müslümanları aldatan, bulaşık, yalancı Cemaleddin Afganî (Esedabadî) büyük bir İslâm önderidir, Müslümanları onun metodu, kılavuzluğu kurtaracaktır diyenler var. Müslümanları kurtarmak bir Farmasona mı kaldı?
9. Cuma namazından sonra sakın sünnet ve zuhr-i âhir namazı kılmayınız diyenlere ne demeli? Cumanın son sünneti bütün muteber fıkıh ve ilmihal kitaplarında yazılıdır. Zamanımızda imâmet müessesesi olmadığı için Müslümanların ihtiyaten zuhr-i âhir kılmaları ulemânın ve fukahanın tavsiyesidir.
10. Hiç hatırıma gelmezdi, en son olarak bir ilâhiyatçı, gerektiğinde abdestsiz ve teyemmümsüz namaz kılınabileceğine dair fetva vermiş, kendisi de uçakta böyle bir namaz kılmış.
11. Şehvetleri galeyan halinde olan birtakım gençlerin mut’a nikahıyla evlenmelerine ve karı koca hayatı yaşamalarına da fetva ve ruhsat verenler var.
12. Bozuk düzenlerde bozuk işler yapılır; rüşvet alınır, devletin ve belediyelerin bütçeleri hortumlanır, haram yenir, kara parayla zengin olunur, toplanan paraların bir kısmıyla da (sözde) din hizmetleri yapılır diyenleri biliyoruz.
13. Cennet’e Ehl-i Kitap da girecektir diyorlar.
14. Her Müslüman Kur’ân tercüme ve meallerinden tefsirlerden, hadîs kitaplarından kendisi hüküm çıkarabilir, ictihad yapabilir diyenleri gördük.
15. Vehhabî akaid kitaplarını basıyorlar, bunlarda Allah’a mekân, el, yüz, ayak izafe ediliyor. Cenâb-ı Vâcibü’l-vücud hazretleri yaratıklara benzemez.
16. Mardin’de Kasımiye medresesinde Rum Patriği, çeşitli kiliselere mensup papazlar ve büyük bir vilayetimizin müftüsü çanlar çalınarak, ezanlar okunarak, türküler ırlanarak havuz üzerindeki temsilî Sırat köprüsünden geçip cümbür cemaat akıllarınca cennete girdiler. Bu olup bitenler 140 televizyon kanalından bütün dünyaya seyr ettirildi.
17. Bir cemaatin televizyonunda Sultanahmet Camii’nin kubbesinin üzerine kocaman bir haç çıkarıldı. (Bunun fotoğrafıMillî Gazete’nin 19.08.2007 tarihli nüshasındaki yazımda yayınlanmıştır.)
18. Bir ilâhiyatçı erkeklerin altın ziynet eşyası takmasına fetva verdi.
19. Bazı ilâhiyatçılar Ashab-ı Kiram’dan Ebû Hureyre hazretlerine yalancı, hadîs uydurucusu diye hakaret ediyor.
20. Âhir zamanda Hazret-i İsa aleyhisselamın nüzul edeceğine dair yüzden fazla hadîs bulunmasına ve güçlü ehl-i sünnet âlimlerinin bu konuda kitaplar yazmalarına, Muhammed Zâhid el-Kevserî’nin, Hz.İsâ’nın nüzul edeceğini inkâr eden kâfir olur demesine rağmen bazı oryantalist kafalı ilâhiyatçılar bunu inkâr ediyor.
21. Sahih-i Buharî’de mevzu (uyduruk) hadîs olduğunu iddia eden şaşkın ilâhiyatçıları biliyoruz.
22. Büyük sayıda ilâhiyatçı, Pakistanlı sapık Fazlurrahman’ın Tarihsellik mezhebine girmiştir. Yüzlerce âyetin bugün geçerli olmadığını iddia ediyorlar...
Yahu böyle bir fitne fesat, nifak şikak hangi devirde görülmüştür?
Dinlerarası Diyalog fitnesiyle çok sayıda Müslüman irtidat etmiştir. Birtakım cahiller bedavadan dinden çıkıp sapıtıyor ama bazı hin oğlu hinler yüklü yardımlar ve destekler görüyor.
1940’lı yıllarda dine ve dindarlar üzerinde çok baskılar ve zulümler vardı ama böyle sapıklıklar yoktu. Çünkü Osmanlı devrinden kalma icazetli ulemâ ve şeyhler sağdı.
1950’de böyle sapıklıklar yoktu.
1960 ihtilâli oldu. Askerî cunta Diyanet İşleri Başkanlığı koltuğuna Dersiâmdan Ömer Nasuhi Bilmen Hocaefendi hazretlerini getirdi. Doğrusu çok insaflı imişler.
1949’da, İstanbul Üniversitesi Rektörü Ord.Prof. Dr. Sıddık Sâmi Onar’dı. O tarihte İstanbul müftüsü olan Ömer Nasuhi Bilmen ile görüşüp anlaştı ve o muhteremin Hukuk-i İslâmiyye ve Istılahat-ı Fıkhiyye Kamusu adlı 6 ciltlik muazzam ve muhalled eserini üniversite yayınları içinde yayınlatmaya başladı. Başına bir önsöz yazdı ve “Geleceğin kanun yapıcıları hazırlayacakları kanunları bu kitaptan çıkartacaklardır” mealinde bir cümle sarf etti. Biz Müslümanlar Sıddık Sâmi’yi dinsiz bilir, ona Zındık Sâmi derdik. Meğerse ne insaflı bir kimseymiş.
Bir de hoca geçinen bugünkü bazı zındık, mülhid, dal ve mudil reformculara bakınız... Dinimizi mihraptan yıkmaya çalışıyorlar.
Bunca fitne ve fesattan, nifak ve şikaktan, bölünmüşlükten, bid’atten, ilhadtan, sapıklıktan, şaşkınlıktan, çekişip tepişmekten kurtulmanın tek çaresi itikatta ve amelde ehli sünnet mezhebine sımsıkı bağlanmaktır. Başka çare yoktur.
Cenâb-ı Hak encamımızı hayr eylesin. Âmin.