Cam gibi kırılgan cumhuriyet
Bir insan vücudunda mevcut kemikler, eğer cam gibi kırılgan hale gelirse, tedavi edilmediği takdirde bu tehlikeli hastalık o kimsenin ölümüne sebep olur.
Tıb lisanında bu hastalığa (Sin.bobstein) hastalığı deniliyor. İnsanın iskeletini teşkil eden kemikler de serttir. Ama kemiklerin, daha da sertleşerek cam gibi kırılgan olması (Frajilite)’ye uğraması, ufak bir nüans ile bu vahim hastalığı meydana getiriyor.
Cumhuriyetimizin bünyesinde mevcut temel kuralların, haddinden fazla sertleştirilerek katı kurallar haline getirilmesi de, tedavi edilmediği takdirde devletimizin hayatiyeti ve bütünlüğü açısından önemli ve vahim bir hastalıktır. Tedavisi icab eder.
Mesela, kamusal alana başörtüsüyle girilmez yasağı katı bir kuraldır. Çünkü Cumhurbaşkanlığı ile yüksek dereceli komutanlarımız arasında önemli bir kırılganlık meydana getirmiştir. Kırılganlıklar dargınlık veya belli ölçüde devletin zirvesindeki ilişkilerde gerginliğe sebep olmuş, diplomatik nezaket ve saygıyı tesis için düzenlenen resmi protokol kurallarını bile işlemez hale sokmuştur. Ülkemizde cam gibi keskinleştirilen bir laiklik anlayışı hüküm sürüyor. Bu yüzden, Anayasa Mahkemesi, müsamahayı (hoşgörüyü) bir tarafa bırakarak, normal prensiplere ve mantık kurallarına ters düşecek şekilde, Cumhurbaşkanlığı’nın TBMM tarafından seçilmesini engellemiş, öğrenim hakkını ortadan kaldıran uygulamaları aklı selimin çizgisine getirmeyi amaçlayan, Anayasa değişikliklerini bile iptal edebilmiştir.
Bu tür kararlar, demokratik sistemin tıkanmasına, TBMM’nin fonksiyon ve işlerliğini yitirmesine yol açmıştır. Bu durum tehlikeli bir kırılganlıktır.
Ergenekoncuların, rejim elden gidiyor diyerek, rejimi kurtarmak için Danıştay Baskını gibi vahim olaylara tevessül etmiş olmalarının temelinde de bu kırılganlık yatmaktadır.
Bu kırılganlık sebebiyle, 1923 tarihinden bu yana Türkiyemizi muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkarmak, ideal ve hedefine ulaşılamamış cumhuriyetin 85 yılı, 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat olayları gibi kesintilerle heder edilmiştir.
Ayrıca bu kırılganlık hastalığı yüzünden, devlet-millet kaynaşması sekteye uğramış, milletin seçtiği iktidarları darbeciler beğenmemiş, darbecilerin kurduğu geçiş döneminin yapay hükümetlerini milletimiz veto etmiştir.
6 asır süreyle, Avrupa ülkelerinin yarısını, engin hoşgörüsü ile yönetimi altında tutmuş olan aziz milletimizin, ABD ve AB ülkelerinin bile hala hayranlıkla yadettiği, insan hak ve hürriyetleri ilkelerine uygun, din, vicdan ve ibadet hürriyetlerine saygılı, başka ırktan, millet ve milliyetten olanların hak ve hukuklarına riayet eden barışçı ve alicenab yaklaşımı bile unutulmuş, “öfke, baldan tatlıdır” duygusallığı ön plana çıkmıştır.
İşin en olumsuz sonuçlarından birisi de, şu kırılgan ve kızgın halimizden, uzun vadeli planlar yaparak, milletimizi bölmek, devletimizi çökertmek isteyenlerin fırsatı ganimet bilerek harekete geçmiş olmalarıdır.
Öyleyse tedavi ve çözüm nedir?
Tıb aleminde kemikleri cam gibi kırılgan hale gelmiş olan hastalar için etkili bir çare yok gibidir. Ancak kırılganlık siyasi sebeplerden husule gelmiş ise bunun çaresi vardır:
Önce çözüm için herkesin barışçı ve toleranslı olmaya karar vermesi, sonra derhal bütün gerginliklere kırgınlık ve kırılganlıklara bir sünger çekerek, el birliğiyle, milletimizi ve devletimizi asırların ötesine taşıyacak yeni bir anayasa yapılarak TBMM’nin ve halkın oyuyla yürürlüğe konulmasıdır.
İstiklâl Marşı şairimiz rahmetli Mehmet Akif Ersoy:
“Tefrika girmeden bir millete düşman giremez,
Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez”
diyerek bizlere saadet ve selametin yolunu göstermiştir...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.