O hürriyeti seçti
Kufe’nin cesur adamı Hür bin Yezid saltanatın sarhoşluğuna kapılmış bir yöneticinin askeri dehasına güvendiği nadide askerlerden biriydi. Ubeydullah bin Ziyad onu bin kişilik ordu ile Hz. Hüseyin’in bulunduğu yere göndermiş ve onun tevhidi direnişinin sonlandırılmasını istemişti.
Hür, askerleriyle birlikte hedeflenen noktaya geldiğinde Hz. Hüseyin onlara dikkatlice baktı ve yorgun ve bitap düşen o topluluğa ve atlarına su verilmesini dedi. Hür şaşkındı, nasıl olur da canına kast etmek için geldiği bir kişi kendilerine şefkatle yaklaşabilirdi? Öğle vakti geldiğinde Hz. Hüseyin namazı kıldı ve Ubeydullah bin Ziyad’ın gönderdiği askerlere, “Gönderdiğiniz mektuplar üzerine geldim, eğer ahdinize bağlı değilseniz geri döneyim” dedi. Hür’ün bu mektuplardan haberi yoktu. Ubeydullah’ın buna razı olmayacağını söyleyip izin vermedi. Fakat tam da o sırada ruhunun derinliklerinde keskin bir sızı hissetti… Bir tarafta saltanatın sarhoşluğuna kapılmış bir vali diğer tarafta tevhidi dava için yola çıkan bir mücahit… Ne yapmalı, nasıl yönünü ve istikametini hangi yana çevirmeliydi? Hür, yoğun bir zihin karışıklığı içindeydi. Sonra birden doğruldu ve atına su vermek bahanesiyle Yezid’in ordusundan uzaklaştıkça uzaklaştı. Hürriyete doğru koştu, attığı her adımda Hüseyin’e kalbinin biraz daha yakınlaştığını hissetti. Muhacirlerden B. Avs, Hür’ü hiç böyle görmemişti. Acaba Hz. Hüseyin’e saldırmak mı istiyordu, neydi ondaki değişimin sebebi? Hür’e döndü, “Kufe’nin en cesur adamı kim deseler senden başkasını demezdim ama seni hiç böyle görmemiştim” dedi. Hür, arkadaşının yüzüne baktı ve tarihinin en önemli ifadesini sarf etti: “Vallahi kendimi cennetle cehennem arasında görmekteyim. Eğer beni parça parça etseler veya yaksalar hiçbir şeyi cennete değişmem…” Sonra avuçlarını açtı ve “sana döndüm Allah’ım tövbemi kabul et, Nebi kızının çocuklarının kalbine korku ve vahşet düşürdüm, sen affet…” diye yalvardı. Hür, Hz. Hüseyin’in önünde durdu ve Kufe halkına şöyle seslendi: “Ey ehl-i Kufe, Allah’ın salih kulunu davet edip sonra da terk mi ettiniz? Yahudiler, Nasranîler, Mecusiler Fırat suyundan içmekte ama sizler onun ailesini bundan mahrum ettiniz!” Hür’ün bu ifadelerini hazmedemeyen düşman ordusu okla ona saldırmaya başladılar ve Hür şehadete koştu.
“Ey Hür, gerçekten adını koydukları gibi dünyada ve ahirette hürsün…” (Hz. Hüseyin)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.