Medeniyetimizin Özellikleri
Bizim medeniyetimiz iman, hukuk, ahlak, adalet, iyilik, insana değer verme ve hizmet etme üzerine kurulmuş tevazu ve fedakârlık medeniyetidir. Ey Müslümanlar, bir yere idareci seçerken bu özelliklere dikkat ediniz ki, İslam’ın bereketini yaşayarak göresiniz.
Peygamberimiz Aleyhisselam, yanında Muhacirlerden ve Ensar’dan bazı kişilerle Muaz b. Cebel'i uğurlamaya çıktı. Çünkü bu genç adam, koca bir Yemen mıntıkasını idareye, adli işlerini çözmeye, vergileri toplayıp dağıtmaya gidiyordu. Âlim ve takvalı bir insandı.
Bundan alacağımız dersler, gençlerimizi gerektiğinde bir bölgeyi idare edecek bilgi, ahlak ve kendine güvenle yetiştirmemiz gereğidir. Herkes böyle olamasa da, aranınca böyleleri bol bol bulunmalıdır İslam toplumunda. İslam devletinin işleri asla ecnebilere kalmamalıdır. Müslüman idareciler işlerinde zorda kalmadıkça gayri müslim kullanmamalıdırlar.
Muaz b. Cebel hayvan üzerinde gidiyor, Peygamberimiz Aleyhisselam ise yanışına yaya yürüyor ve kendisine bazı tavsiyelerde bulunuyordu.
Peygamberimiz Aleyhisselam nübüvvet vazifesinin yanında aynı zamanda devlet başkanı idi. İslam toplumunu İslam kanunlarına göre idare eden en büyük yönetici idi. Buna rağmen bakar mısınız, çok değerli bir memurunu çok önemli bir yere gönderirken nasıl davranıyor?
Atadığı memuru atlı, kendisi yaya giderken ona nasıl değer verdiğini gösteriyor. Hem de müthiş bir tevazu örnekliği sergileyerek.
Onun insanlar nazarında değeri tartışmasızdır. Bu davranışından sonra memurunun değeri de o nispette artmıştır. Ama ona gururlanmaması için aynı zamanda fiilî bir tevazu dersi de veriyor. Bu bir fiilî talimattır.
Bunun farkında olan Muaz b. Cebel:
- Yâ Rasûlallah! Ben biniliyim, sen ise yaya yürüyorsun! Ben de inip seninle ve senin ashabınla birlikte yürüsem olmaz mı? Dedi.
Peygamberimiz Aleyhisselam:
- Ey Muaz! Dedi, Allah yolunda attığım şu adımlarım için sevap umuyorum!
Bu da ayrı bir derstir anlayana ve alana! Bizim her işimizde sevap var niyetimiz iyi olursa. Ama insanlara hizmet ve adaletle yönetmek ise bambaşka bir sevap kapısıdır. Bunu sağlayanlarla beraber olmak da Allah yolunda cennete atılan adımlar demektir. İşte vazife mesuliyetinin kaynağı budur. Laik, seküler bir devlette bu davranışı ne amir, ne de memur bilmez. Söylesen zihniyeti ve inancı sebebiyle kale almaz, umursamaz. İşte İslam farkı budur!
Peygamberimiz Aleyhisselamın Muaz b. Cebel'e yeni bazı emir ve tavsiyelerde bulundu. Bu emir ve tavsiyeler aşamalı idi. Belli bir tertip içeriyordu. Peygamberimiz Aleyhisselam, Muaz b. Cebel'e anlattı:
- Sen, Ehl-i Kitab olan bir kavme gidiyorsun. İmdi, onları Allah'tan başka ilah olmadığına, benim de Resûlullah olduğuma şehadet getirmeye davet et! Eğer bu hususta sana itaat ederlerse, kendilerine bildir ki, Allah onlara her gün ve gecede beş vakit namazı farz kılmıştır. Eğer sana bu hususta da itaat ederlerse, onlara bildir ki, Allah kendilerine zenginlerinden alınıp fakirlerine verilecek bir zekâtı farz kılmıştır. Eğer sana bu hususta da itaat ederlerse, sakın mallarının en kıymetlilerini alma! Mazlumun duasından sakın! Çünkü bu dua ile Yüce Allah arasında perde yoktur!
Musa b. Talha b. Ubeydullah, Peygamberimiz Aleyhisselamın Muaz b. Cebel'i Yemen'e göndereceği sırada yazdığı yazıda buğday, arpa, hurma, üzüm ve darıdan sadaka alınmasının yazılı olduğunu okuduğunu söyler. Peygamberimiz Aleyhisselamın hayvan zekât miktarları hakkında Muaz b. Cebel için yazdırmış olduğu yazı Emevî halifesi Ömer b. Abdülaziz'in eline geçmişti. Gerektikçe getirilip okunmaktaydı.
İşte bu yüzden, “Bizim medeniyetimiz iman, hukuk, ahlak, adalet, iyilik, insana değer verme ve hizmet etme üzerine kurulmuş tevazu ve fedakârlık medeniyetidir. Ey Müslümanlar, bir yere idareci seçerken bu özelliklere dikkat ediniz ki, İslam’ın bereketini yaşayarak göresiniz.” dedik ilk cümlemizde.