Tasavvuf ve siyaset
Elbetteki; tasavvuf dünyasI siyaset kaldIrmaz şeklinde bir söz edilse itiraz kolay kolay edilemez. Neden? Siyaset birçok sebebe istinaden yapIlIr. Bu sebepler içinde köşe dönme arzusuna kapIlmIşlara dahi rastlayabilirsiniz. Amma tasavvuf öyle değildir. Kiminin cevizin yeşil kabuğunu aşIp, lezzeti malum olan öz meyvesine erişmek gibi görür tasavvufu. Tasavvufta perdenin arkasInI görenin, hakikatül hakikatIn farkIna varanIn, öğretim ve eğitimine girersin. Mavera'dan bahseden rindler olma yoluna koyulursun. Bilirsiniz çoğunuz, "sâlikin, bidayeti sülûkunda riayeti ya edaya, ya da sedâyadIr" Bir mü'min tasavvuf yolunda kulaç atmak için intisap ettiği meşrebi elbette mükemmel bulmalIdIr. Zâten böyle bilmezse kopuşu yakIndIr. Amma mutlaka şu kanaati taşImalI ve de mutlaka ifade etmelidir: Bizim meşrep tarik-i müstakimdir. Fakat diğer meşrepler bizden gayrI değildir hem demek hem de cidden böyle inanmalIdIr. Bu ölçüye itikadI tam değilse, tasavvuf dünyasInda yer alan mukallitlerin edna'larIndan olur. Bu da doğru yolun yanlIş yolcusu yapar adamI.
Siyaset; evvelâ bir fikriyata samimiyetle inanmayI gerektirir. Bu siyasetin umdeleri, sadece yeryüzünü değil, insanlarIn çok büyük çoğunluğunun inandIğI ahiret hayatIna zarar vermeyen cinsten fikriyat olmalIdIr. Ülkemizde siyasi hayatIn Cumhuriyetle başladIğInI sanmak son derece yanlIş bir telakkidir. Siyaset insanoğlu ile birlikte vardIr ve bunu Hakk Celle fItratImIza yerleştirmiştir. FItratta var olan eğilimi, bizim kendi tercihlerimiz tespit ve tercih eder. Bizim tercihlerimiz de, elbette birçok kişiyi, birçok tarzI, birçok bilgiyi hâttâ sonlarI hayr ve şerle bitmiş seleflere hayranlIk veya kIzgInlIğImIzla teşekkül eder. Ancak siyasetin iki ana kaidesi yalan söylememek, diğeri de iftira atmamak olmalIdIr. Prof. Dr. İsmet Giritli merhum, "CenabI Allah, diplomatlara güzel konuşma melekesini, düşüncelerini muhatabaIndan saklayabilsin diye vermiştir" demiş olduğunu okumuştum. Her siyasetçi diplomaside belki başarIlI olamayabilir fakat her diplomat siyasette en azIndan kendi mevzuunda istihdam ihtiyacI hissedilendir.
OsmanlI siyaset âleminde devletin bir numarasI padişah-I âlemden niceleri bütün tarik ve meşreplere müşfik ve zarif, ancak mensubu olduğuna da (devlet bağInI hâriç tutarak) kendini IsmarlamIştIr.
Merhum HacI Muzaffer Ozak Efendi, Karagümrük'teki Cerrahiler Tekkesine Sultan Abdülmecid'in gelip, zikri tâkip ettiğini söylerdi. Gönenli Mehmed Efendi, Muzaffer Hoca'nIn tabutuna eğilip, "Şeyhim, Efendimize selâm söyle" diye seslendiğine şâhid olmuşuzdur. Sultan Abdülhamid Hân'In Şazeli tarikatInIn şeyhinin vefatI üzerine onun oğluna, şefkatle 'bundan sonra bana bağlIsIn' demesi zerafeti onunla padişah olarak değil, ihvan olarak paylaşmasIdIr.
SİYASETİ KÖTÜLEMEMELİ
Madem tasavvuftan başladIk oradan gidelim siyasete. Nice padişah, nice Veziriâzam, Kumandan, Vâli, Müderris, Profesör, Hekim velhasIl meslek sahipleri siyasetin şurasInda burasInda bulunmuşlardIr. Böyle her biri değer olan bu kişiler siyaset âlemine iştirak ettiler diye neden ümit kesilsin onlardan? BakInIz devlet bakanlIğI yapmIş çok genç yaşta AP'den Adana mebusu olmuş Hasan Aksay büyüğüm son günlerde yazIlarInda 1961 ile 1980 yIllarI arasInda câri olmuş Senato Meclisinin ihdas edilmesini geleceğimiz için elzem görüyor. O müessesenin âkil adamlar anlayIşIna uygun mevki, makam, umûr görmüş, yaşlarI her birinin kIrkIn üzerinde olmasInIn ülkeye getirdiği itidali aynI zamanda bakanlIk koltuğunda olduğu sIrada daha da iyi fark etmiş olmalI ki, 2008'lerde dile getiriyor. Bu teklif haaa deyip es geçilecek bir teklif değil, milletin ve ülkenin gerçek ihtiyacIdIr hem de ülkemizin otuzbeş yIl evvel hâinane plânlar yapIlarak, günümüzde neticesinin alInmasIna ramak kaldIğI şu günlerde, ülkenin ihtiyacI olduğu bir teklif. Ama ne muhalefette ne de iktidar kanadInda bu uyarIcI ve kalbi vatan sevgisiyle dolu eski bir nâzIrImIzIn teklifine bir atIf yok. Hafta yedi gün, sekiz yazI kaleme alan yazarlardan da bir atIf yapIlmIyor.
"Bitmeyen Mücadele Erbakan" adlI kitabImda 55. sahifede "SayIn Korutürk'e Göre Millet Erken Seçim İstiyor" başlIklI yazIda Süleyman Arif Bey, Hasan Aksay'la bütün gruplarla sIrayla görüşen C.başkanInIn dâvetine çağrIldIğImIzda gittik. Bize milletin erken seçim istediğini söyledi. Biz de bu görüşe nasIl sahip olduğunu sorduk. Cevab olarak: "Dün tv'de görmediniz mi? sayIn Ecevit Antalya'da bir miting yaptI. Mitinge katIlan halkIn ellerinde 'erken seçim isteriz' diye pankartlar vardI." Süleyman Arif Bey; biz kendisine bu görüntülerin kesin delil olamayacağInI böyle bir miting tertip etmeden önce, parti merkezinden ekipler ve direktifler gönderileceğini bu pankartlarIn ekipler tarafIndan hazIrlatIldIğInI partili şahIslara taşIttIrIldIğInI ve tv ekranIna suni görüntüler hazIrlandIğInI izah ettik. Hayret ettiğim nokta, CumhurbaşkanInIn bu izahatImIzI ilk defa duyan bir adam şaşkInlIğI içinde karşIlamIş olmasIydI." Yine 56. sayfadan bir alIntI: "..Hasan Aksay arkadaşImIzIn basInIn nasIl çalIştIğIna dâir izahatI dikkatle ve hayretle dinliyordu. Ben mülakatI kIsa kesmek için teşebbüste bulundum amma buna SayIn Korutürk râzI olmadI - Aman Arif Bey ne diyorsun? Hasan Bey şu ana kadar benim vâkIf olamadIğIm konulardan bahsediyor. Lütfen bIrakInIz beni aydInlatIyor onun açIklamalarIndan çok memnun oluyorum" diyordu. Şimdi bakInIz Adnan Menderes hükümeti NATO'ya girdiğinde radyo haberi olarak Türk SilahlI Kuvvetlerinin NATO'ya girdiğini dinlediğinde İstanbul BoğazI Müstahkem Mevki kumandanI olarak galiba tümamiral idi. Fakat hemen Menderes'e ulaşmaya muvaffak olur ve Boğaz komutanlIklarInIn bunun dIşInda tutulmasInI hatIrlatIr ve 'hem Möntrö ihlal edilmiş olur hem de BoğazlarI elimizden çIkarmIş gibi oluruz' der. Menderes de bu hatIrlatma için hem teşekkür eder hem de gereken açIklamayI yaparak işi rayIna oturtur. Bu yazIyI ülkeyi kim depolize etmek istiyorsa yanlIş yapIyor demek için yazdIm. Milli Görüş mensubu olan kardeşler bilhassa siyasete daha çok sarIlIn. En meşru yol siyasettir. Fiemanillah.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.