Çocuklarımızla Vakit Geçirmek
Ben küçükken çocuklarımla dakikalarca oynardım, boğuşurdum. “Çocuklar sevgi ve uykuyla büyür” derdim. İhtimal onlar bunu ya hatırlamıyorlardır. Hatırlıyorlarsa bile hayal meyaldır.
Belki de büyükler küçükleri severken, “bizi de böyle seviyorlardı” demişlerdir. Yok, öyle değil de, “bizi böyle seviyorlar mıydı acaba?” demişlerse veya büyüdükleri zamanı baz alarak “bizi böyle sevmediler” diyorlarsa, yandık demektir. Olumsuz duygular oluşturur bu. Karakter eğitiminde eksiklik oluşturur sevgisizlik.
Her neyse, büyümeleri oranında çocuklarımızla el veya vücut teması gittikçe azalıyor, hatta yok oluyor. Bunun da olumsuz bir etkisi olabilirdi. Özellikle kendisinden sonra gelen kardeşlerine, bir zamanlar çocukken kendisine yapılan sevgi gösterililerini görüyor da kendisine bunların yapılmadığını zannediyorsa, kıskançlıkla gelen çok kötü ruhî rahatsızlıklar onun körpe ruhunda çok kötü bunalımlara, buhranlara ve maddî ve manevî gelişiminde engellemelere sebep olabilir.
Vücut dili veya teması, değişik ilgi nişaneleri karşımızdakinde sevgi doğurur veya var olan sevgiyi artırır. İnsanoğulları mutluluk yollarını bildikleri halde çoğu kez onu hayata geçiremez, mutsuz yaşarlar. Bu da insan olarak bizim en büyük zaaflarımızdandır.
Herhalde zamanımızda kameralar olsaydı da bizim çocuklarımız kendileriyle olan sevişmelerimizi video halinde görselerdi, hayretten küçük dillerini yutarlardı sanırım. Bizim evde büyük oğlumun babasıyla su içme muhabbeti veya kardeşi hakkında konuşmalarının teyp bantları vardı, şimdi ne oldu bilmiyorum, evlerde teyp varken zaman zaman ben de dinler, neşelenirdim. “Babam bize karşı ilgisiz” diyenler annelerine sorsunlar, ne kadar o yakından seviştiklerini anlatacaktır!
Bazı çocuklarda “anam babam beni sevmiyor” düşüncesi oluşur ve bu da onların yanlış yapmalarını kolaylaştıran bir etkiye dönüşür. Muhakkak yanılıyorlardır. Evladını sevmeyen ana baba nadirdir ve onun da mutlaka normal veya anormal bir sebebi vardır. Malum, istisnalar kaideleri bozmaz.
Zamanı geriye sarmak mümkün değil ki! Keşke olsaydı da öyle yanlış zanna kapılanlara gerçeği bütün çıplaklığı ile gösterebilseydik. Hafızai beşer nisyan ile maluldür. Ya çocukların ala firik yarım hafızası? Böylesileri mazur görerek gerçekleri anlatmak, onları içlerine düştükleri manevi buhrandan, duygusal yıkımlarda boğacak girdaplardan kurtarmak gerekir.
Velhasıl çocuklarımızla ilgili ilişkilerimiz sanıldığından daha çok önemlidir.