M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Üzülmüyorsan

Üzülmüyorsan

Büyük günahların açıkça küstahça işlenmesine... Mübarek Ramazan günlerinde açıkta yenilip içilmesine... Namazın büyük ölçüde terk edilmesine... Ribanın yaygın hale gelmesine... Birtakım kadınların aşırı açık saçıklığına... Bazı büyük gazetelerin ve televizyonların iğrenç müstehcen resimler basmasına... Uyuşturucunun yaygın hale gelmesine... Suç patlamasına... Hapishanelerin lebalep dolmasına, sekiz kişilik küçük koğuşta yirmi kişinin yatmasına... Devlet vesikalarıyla yasal seks köleliğine... Bu kölelikten KDV alınmasına ve bütçeye konulmasına... Günde (evet günde) dört beş milyon aziz ekmeğin çöpe atılıp ziyan edilmesine... Mukaddes dinin yılışıklar ve soytarılar tarafından magazin konusu yapılmasına... Müslümanların büyük kısmının özet olarak da olsa ilmihalini bilmemesine... Ar ve namus şişelerinin taşa çalınmasına... İsraf lüks aşırı tüketim ve tebzirin korkunç boyutlara ulaşmasına... Bunca fitne ve fesada... Şikak ve nifaka... Birtakım reformcuların dini içten yıkmak için yaptıkları sabotajlara... Cahillerin Kur’an tercümesi, meali, tefsiri yazıp Kitabullahı re’y ve heva ile yorumlamalarına... Birtakım Müslüman kadınların şer’î tesettür yerine şeytanî tesettüre bürünmesine... Sabah namazında camilerin boş olmasına... Daha bunlar gibi bin türlü günaha, seyyiata, münkerata, azgınlığa, teseyyübe üzülmüyorsan, kahrolmuyorsan, soruyorum sana, sen nasıl bir Müslümansın?

***

Hiçbir okumuş Müslümanın yani lise ve üniversite bitirmişin el yazısının çirkin ve cahilane olması kabul edilemez. Latin yazısı bizim milli yazımız değildir ama onu Frenklerden daha güzel yazabilmeliyiz. Merhum Hattat Hâmid Bey Hüsn-i Hat sanatının sultanıydı, latin yazısını da harikülade güzel yazardı, ondan ibret almalıyız. İyi niyetli, adam olmak isteyen gençlerimize hitap ediyorum: Paraları varsa kursuna gitsinler, imkânları müsait değilse, internetteki kaligrafi sitelerinden güzel yazı yazmasını öğrensinler…

***

Dikkat et imtihan ediliyorsun, pencere kenarına konan o kumru bir imtihan kumrusudur. Mutfağa git, ya bir dilim ekmeği ufala, yahut bir avuç bulgur al pencere önüne dök. Sakın bu imtihanı kaybetme.

***

Son birkaç senedir İstanbul’da yanlış budama yüzünden çok ağaç kurudu. Ağaç budamak bir ilim, ihtisas ve teknik işidir, cahillerin işi değildir. Kuruyan her ağacın vebali vardır. Yanlış budayarak ağaçları kurutmak günahtır, zulümdür. Dünyada hesabı sorulmasa ahirette sorulur. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Mevlüt Uysal beyefendiden istirham ediyorum, önümüzdeki yıl budama facialarına, ağaç kıyımlarına engel olsunlar. Bu işi vicdan sahibi bilenler yapsın. Hürmetler ederim.

***

Merhume Münevver Ayaşlı Hanımefendi gerçekten münevverdi, gerçekten İstanbul hanımefendisiydi. Yakın tarihimizin iç yüzünü çok iyi bilen beş on kişi içindeydi. Beylerbeyi’ndeki yalısına gider, irfan meclislerinden istifade ederdik. Çok faydalı kitaplar yazdı. Cenab-ı Hak’tan kendisine rahmet diliyorum. Dersaadet adlı kitabını okumanızı tavsiye ediyorum.

***

Soğuklar bastırmadan önce güzün güneşli günlerinde ormanlarda piknik yapmaya gitmek istiyorum. İstanbul o kadar betonlaştı ki yeşillik orman, mesire yeri bulmak için otomobille bir saat gitmek gerekiyor. Bundan elli altmış sene önce surlardan çıkınca mesire yerleri başlardı. O mesire yerlerine de, tüm İstanbul’a da yazık oldu.

***

Ne garip terapiler var. Mesela bendeniz arada bir Feriköy Antikacılar Pazarına yahut Dolapdere bitpazarına gidip birkaç geleneksel el işi sanat objesi, birkaç kitap satın aldığım vakit çok mutlu oluyorum, sıkıntılarım hafifliyor. Bu tabiî herkes için geçerli değil. Başka terapiler de var: Terbiyeli, sevimli asil bir kedinin insanı mutlu kılması, rahatlaması... Yemekleri lezzetli bir esnaf lokantasında bir iki kişi ile birlikte karnını doyurmak... İnternetten çok faydalı ve meraklı konuları indirip tetkik etmek... Çok kaliteli sohbetler... Abdulkadir Meragî’nin bestesini erbabından dinlemek... Terapinin en güzeli, içten okuyan, sesi güzel bir hafızın tilavetini dinlemektir. Lakin bu esnada cep telefonu mutlaka kapalı olacaktır.

***

İslamiyet’te ırkçılık yoktur. Bir Yahudi ihtida eder, Müslüman olur, namaz kılarsa, (Aykırı inançları, şüpheli davranışları yoksa) o kardeşimiz olur. Eskiden Yahudi idi diye onu dışlamaya hakkımız olmaz.

***

İlaç sanayii ve tıp endüstrisi kolesterol öcüsüyle on milyarlarca dolar vurgun vurdu ama kolesterolün zararlı olmadığı meydana çıktı.

***

Zevk için yapılan avcılık, yapanlara, buna imkân verenlere, bunu protesto etmeyenlere çok tokatlar yedirir. Geçim için yapılan avcılığa bir şey demem. O da kuralına göre yapılmalıdır.

***

İnsanların silleleri nedir ki. Sen Allahın sillesinden kork.

***

“Geçme namert koprüsünden koapartsın su seni / Müstaqim ol Hazret-i Allah utandırmaz seni.”

***

Vaktiyle İslamın kalesi olan o büyük şehirde küfür sapıklık fısk fücur günah azgınlık isyan tuğyan o kadar çoğalmış ki, şehrin manevî valisi olan büyük Veli oradan göç etmiş. Anlayana...

***

Zelzele, sadece fayların kırılması değildir. Dehşetli bir tokattır.

***

Dünyanın bütün ateistleri, materyalistleri bir araya gelseler, minik bir uğur böceğinin sırlarını çözemezler.

***

Her yaprakta, bitkinin veya ağacın kendi lisanıyla, “Birdir O, şeriki yoktur” diye yazar. Okuyana.

***

1960’lı yıllar... Galata Yeraltı camii imamı Üsküdarlı Hafız Ali efendi ile Kadıköy İskele camiinin yan odalarından birinde sohbet ediyoruz. Hoca, Romanya kralının önünde nasıl Kur’an okuduğunu anlatıyor. Mevsim kış, ortada bir mangal var. Hoca çayını mangal üzerine devirdi, etrafı bir kül bulutu kapladı... O grup içinde Dr. Ali Kemal Belviranlı, Dişçi Nuri, Fevzi Özçimi beyler de vardı. Eski günler...

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi